Dizi sektöründe bilindiği üzere birçok proje varken aralarından bizim için parlayan ve değer kazanan Fazilet Hanım ve Kızları hakkında birkaç görüş bildirmek istiyorum.
Bu zamana kadar izlenilen ve çok fazla tutulan dizilerde fark edilen ve reyting getiren şeyler arasında kurgu başta olmak üzere karakterler de büyük önem taşımakta. Bir proje her ne kadar sağlam bir senaryoya sahip olsa da izleyiciye hitap etmeyen oyuncular yüzünden ekrandan erken ayrılmak zorunda kalıyor.
Bir izleyici ve çevremdeki insanları gözlemleyen biri olarak söylemeliyim ki önemli olan şey o yazılan hikayenin bize nasıl geçirildiği. O duyguyu karakterden aldıktan sonra zaten bir şeyler yerine, yüreğine oturuyor, kalıyor. Fazilet Hanım ve Kızları dizisi çok farklı bir hikayeye sahip olmasa da ağır işlenen, her yaşa hitap eden ve çoğu bölüm sahnelerinde senaristin imzasıyla farklılaşan bir dizi. Ve dizinin ilk 13 bölümüne bakıldığında adım adım işlenen, şekillenen bir aşk, karakterlerin elinde büyüyerek onların bize yansıttığı o duygularla dizinin bel kemiği oldu.
İzlenilen aşk Hazan ve Sinan arasındayken Yağız karakteri ise hep ara ara değinilen bir soru işaretiydi. Üzerine yazılıp çizilen bir aşk yokken konu olarak yaratılan otel odası olayı bile Hazan ve Sinan üzerine örülüydü.
Dizi her bölüm farklı bir hikayeye doğru adım atarken karakter üzerinden oynamalara gidilmedi ve başından beri senaristin kaleminden çıkan ve halk tarafından kendisini sevdirmeyi başardığı Hazan&Sinan karakterleri bir çift bir olarak kaldı. Bir oldukları bir süreç boyunca ne Sinan'ın gözünde bir başkası ne de Hazan'ın aklında düşündüğü bir Yağız karakteri oldu. Ayrılıklar, mutluluklar, kavuşmalar ve korkular her açıdan bu çift için yazılmışken ve bu aşk gönüllere dokunulmuşken, senaristin özelleştirildiği bu çiftin klasik bir aşk üçgenine dönüşmesi dizide istenilen, beklenilen son şey bile olmamalı.
Dizideki her karakter bir hikayeye sahipken başından beri yakın bir abi-kardeş bağı olan en azından seyirciye bu şekilde yansıtılan karakterlerin arasına sokulan bir karakterin varlığı bu dengeleri ne kadar sağlam tutabilir? Üstelik Sinan karakterinin sürekli vurguladığı aşkı bilerek, görerek o aşka farklı bir yaklaşımla bakabilen bir abi karakteri ve izleyiciye bunun olabilitesini ispatlamak ne kadar sağlam bir hikaye oluşturabilir? Özünden sapılarak günümüz dizilerinde çokça izlenen bir aşk üçgeni senaryosuna geçiş demek 13 bölüm boyunca seyirciye izletilen aşkın tüm gerçekçiliğini yitirmesi anlamına gelir. Diziyi izleyen kitle, yani ana kitle olup diziye reyting getiren kitle, dizideki sevdiği bir şeyleri az da olsa anlatılan hikayedeki gerçekliği göremezse o an diziden vazgeçer.
Diziyi sevdiren ve izleten, bu bölümlere kadar sürükleyen çift, anlatılan ana konunun içinde en çok sevilen çift, bazı sosyal platformlara bakılarak kaybedilemez. Bir senarist, izleyiciler arasındaki bir grup fan kitlesini baz alarak kurgusunu o yöne çekemez. Önemli olan ana kitledir ve o kitleyi bir ikilime sürüklemek ne yazıktır ki gelemeyecek reytinglerden dolayı olacak erken finaldir. Düşüncem bu ki, benzer bir senaryo yakın bir zamanda gösterildi. Bazı platformlara ve oradaki fan kitlesine güvenilerek değiştirilen senaryo ve esas çiftlerin aşkı, o beklenilen büyük reytingleri diziye getiremedi. Sonuç olarak söylemek gerekirse, izleyici dizi sektöründe birçok alternatife sahipken, bu yarışın, diğer projelerinin arasından sıyrılmak sürekli aynı şekilde oluşan kurguları tekrarlamaktan değil, asıl anlatılmak istenen hikayeden sapmayıp ana kitleyiciden vaz geçmemekten geçer. Yani Fazilet Hanım ve Kızları yükselme ışığına sahip bir diziyken, klişeler yoluna girerek kendi ipini kendisi çekmemeli ve başından beri insanların o yüreğine dokunduğu konusu ile yoluna devam etmelidir.