Çarpık evren kurallarının hâkim olduğu masalımızda bu seferki büyülü anın katili Koriş’tir. Olmazsa olmaz eşliğindeki öpücük, sayesinde
bozulur. Kaderimiz yarım kalmak üzere şekillendiği için mutlaka bir an bozucuya
denk gelmekteyiz. Koskoca Koray Sargın Foto Koray olmadığı için teşekkür etmeye
Ömüş’e gelmiştir. Neticede Koriş ıs parti time zamanı başlar. Ömer’in tanıdığı
herkes partideyken Meriç Aceminin kaleminden Koray’ın ağzından elma metaforunu
öğrenmiş oluyoruz. “Ah bu elma var ya bu elma…”:) etini burarım tehditleri eşliğinde
Koriş’le dans eden Defo ile ona hayranlık dolu bakan barmen Ömüş bir nebze
olsun sorunlarından sıyrılırlar. Herkes gidince fonda ki MUHTEMEL AŞK İÇİN
ezgisi rehberliğinde aşkın yakıcı etkisi dolaşırken bedenleri verilen her karar
kazananın her zaman AŞK olacağını müjdeler bizlere.
Gecenin etkisinin ardından ilk defa karşılaşır canım çiftim.
Yelkenlerin fora olduğu, aralarında esen meltem rüzgarlarının etkisiyle tatlı
tatlı konuşmaya başlarlar. “Eee nasıl gidiyor? Ne nasıl gidiyor? Yani benimle yaşamak, evini özledin mi?
Sıkıldın mı benden? Yoo yani özledim tabii de senle yaşamakta çok güzel! Sen sen sıkıldın mı benden? Dalga mı
geçiyorsun? Hımmm sıkılmadın yani? Dün Koray Bey gelmeseydi hani öyle bir durum
oldu. Öpüştük? Evet. Şimdi sen bazı şeyleri çözmeden birlikte, bir arada olmak
istemiyorsun ya ama işte şey oldu… Öptüm seni. Evet. Yani keyfim yerindeydi sen
de çok güzeldin şu an olduğun gibi. Yani bir şey düşünmedim, plan da yapmadım.
Sadece canım seni öpmek istedi şu an olduğu gibi. Sen de dün gece çok
tatlıydın. Öyle mi düşünüyorsunuz Defne Hanım? Teşekkür ederim. Yani senin
canın istedi, keyfin yerindeydi öptün öyle mi? Zaten senin canın ne isterse biz
onu yaşıyoruz. Bu hep böyle! Olabilir
sorun mu var? Yoo bundan sonra ben de canım ne isterse onu yapacağım. Böyle
keyfim yerindeyse falan Ömer’in aman aklı karışmasın diye düşünmeyeceğim. Bak
sen öyle mi düşünüyordun? Evet bazen. Karıştır o zaman. Özgürsün yani. Sen istedin
diye değil, ben istersem. O da olur. Bakacağız, keyfim yerindeyse. Olur! Tamam.
Görüşürüz o zaman. Görüşelim Defne.” Aslında buz şelalesinin buzları
çoktan eridi de serde yiğitlik olduğundan belli etmemeye çalışıyor. Geldi bahar
ayları titredi gönül yayları. Yeniden küllerinden doğmaya başlar gerçek AŞK.
Defnecim toplantı sırasında hamle yaptığın kişi Ömer İplikçi
olunca öyle ayaklar eşliğinde sıkışıp kalman çok normal. Üzgünüm ama sonuçta
rahatlık ve özgüven anlamında kulvar farkınız var. Adam, seni heyecandan kalp
sektesine uğratırken aynı zamanda da işlerine full konsantre devam edebilme
yeteneğine sahip. Bir Ömer İplikçi kolay yetişmiyor değil mi? :) Tıpkı böyle iyi kalpli
ve derin derin nefes aldırma yeteneğine sahip bir Defne Topal gibi. :)
Bizim iki inatçı aşık keçi arasında mekik dokuyan Şükrü
Abimiz Ömer Beyciğimize Defne'sinden armağan bir kutu götürür. İçinde o Koray’ın
bahsettiği subliminalli kırmızı elma vardır. Karşılıklı? ve! hamleler devam
ederken Defne'min şahane sürprizi bilge çınar Sadri Ustamın gelişiyle rafa
kalmak zorunda kalır. Sadri Usta Ömer’in anılarını getirir. Böylece görmez
olmayı dilediğimiz simurg armasıyla müşerref oluruz. Usta gider ve elinde
Albertine Kayıp romanıyla uyuyan güzelini usulca örten ve seven Sinyor
İplikçi'mize "Bak yağıyor yağmur, her damla da gözlerin. Bak esiyor rüzgâr, rüzgâr
dediğim de sensin." şarkısı eşlik eder. Başka galaksileri bilemediğim için benim
gördüğüm dünyam da böyle bir çift daha yok. Yeniden bir arada başka masallara
hayat verene kadar onlardan güzeli olmadı olmayacak. Sayın Defne Topal &
Ömer İplikçi keçisiniz meçisiniz ama bu hayatta bize düşen de sizsiniz. Sizin için çiğ tavuk yer miyiz? Sizi çok
sevenler olarak toplaşıp oturup bir düşünmemiz gerekiyor :) Maalesef evlilik
teklifinin yapıldığı mekân da Ömer İplikçi ile Fikret Gallo karşılaşması
yaşanır.
35. bölümün daha başında Galo ile tanışma şokuna ilaveten
Defne artık evden ayrılmak zorundadır. Anneanneyi idare etmek artık mümkün
değildir. Aşıklar için geçici veda vakti gelmiştir. İçlerinde hissettikleri tüm
duyguları bizlere harfiyen geçiren diyalog yaşanır.”İyiydik aslında. Alışmıştık da
birbirimize. Birlikte yaşamaya. Tuhaf tuhaf huylarımıza! Sen düşündüğümden daha
iyi uyum sağladın. Sen de hiç fena değildin. Evet ama işte … Gitmen gerekiyor.
Eve de nasıl yayılmışsam? Ne güzel işte sindin evin her yerine”
Gitmeden önce simurgun hikayesini öğrenen Defnem başına açacağı işleri bilmeden
o armayı çerçeveye koyup Ömer’in duvarına asar. Hikayemizin belki de değişmesine vesile
olacakken, tekrar rayına oturmasına aracı olacaktır o simurg. “Seninle yaşamak çok güzel di. Seninle de o zaman görüşürüz.” Defne; hem
kendinin, hem Ömer’in hem de bizlerin yüreğinde büyük bir boşluk bırakarak
gider. Ömer tekrar soğuyan ve ruhu eksilen eviyle baş başa kalır. Sığındığı tek
şey Defnesinden yadigâr anılarıdır. Allah insanı alıştığından geri koymasın.
Alıştığını ve sevdiğini yanından hiç eksik etmesin.
Bilge çınar Sadri Ustam kendi yönünü arayan İsmail ile
konuşmaya başlar. "Vefalı çocuktur Ömer. Dostlarına, geçmişine, kayıp zamana çok değer
verir. Zamanın kaybolduğu yok be abi. Biziz kaybolan. Çekiliyoruz köşemize öyle
saklanmak için. Sanki biz saklandığımız da geçmiyor zaman akmıyor. İlla geçer
zaman. Haklısın doğru tabii kaçmak boşuna. Hayat seni nereye savurmak istiyorsa
oraya yolluyor bir gün seni. Duruyorum öyle arada bir yerlerde yolumu
arıyorum.” Sadri Ustam bilgelik
ağacının yeşerecek yeni fidesini bulmuş olur böylece.
Bütün denklik işaretlerine karşılık, asıl denk olması
gereken kalpler birbirini çok uzun zaman önce bulmuştur. Resmen Fikret Gallo
simit ve fasulye eşliğinde Defnem ile tanışır. Gelecekte tanışacağı atarlı Defo
anına kadar kankalık mertebesine erişirler.
Milli mekânımız da karşılaşan DEFÖM başlar evlere şenlik
muhabbete. “Tesadüf mü bu? Yoo bilhassa yaptım. Bütün gün görmeyince… Ayyy evet
üç kere mola alanına çıktım yoktun. Beni görmek için mi çıktın? Haaa yok ya
öyle kahve içmek için falan. Üfff rezil olmalara doyamıyorum ben di mi ya? İki
dakika ağır ol. Yooo Defne ağır olma. Böyle daha güzelsin. Hııı öyle mi? Olduğun
gibi. Değil mi ya olduğum gibi. Böyle doğal olduğum gibi. Eee nasıl bensiz hayat? Püüüüffff hiç tadı yok ya. Hiç şimdi ayak
yapmayacağım. Çok özledim seni. Sen? Ben ne? Özlemedim diyorsun yani? Oh
kurtuldum diyorsun yani? Yooo öyle demiyorum. Haaa o zaman özledin? Aman
söyleme sen bir şey. Hiç özledim falan da deme. İncilerin dökülür. Hep Defne
söylesin doğal ya. Böyle söylüyor ya öyle.” Ömer’in bu ketum hali beni birazcık kızdırsa
da bizatihi kendisi durumdan büyük zevk almaktadır.
Bilge çınarın fidesi olan İso’dan inciler dökülür. “Kibir
buralar da epey yaygındır. Hem en çok önemseriz kendimizi. Yere göğe
sığdıramayız. Tez vakitte aklımızı yitiririz. O sebeptendir ki başarı burada
pek uzun sürmez” Meriç Acemi’nin
hayata ve o ana denk gelen olaylara dair muazzam tespitleri. Her zaman bize
kendince ipuçları bırakmış fark edip anlayalım diye. Zamansız laflar denilen
şey bunlar olsa gerek. Her devir de
karşılığını bulan sözcükler. Sonsuzluk evreninde denk gelenin kulağına
fısıldayan öğretiler. Alt metinde bizlere anlatılan başka bir hazine var her
zaman. İşte bu yüzden benim bu diziye ve Meriç Acemi’ye tutulmam. İYİ Kİ
İYİ Kİ İYİ Kİ…
Defnem Ömer’le telefonda konuşurken ağzından özledim lafını
duyabilmek için çırpınır. “Eee sen napıyorsun evde? Tabii sessizdir
ev şimdi. Birden bire yalnız kalınca… Kitap okurum yatarım birazdan. Her şey
yolunda yani? Kaldığın yerden devam? Böyle eksiklik falan da
hissetmiyorsun? Ara ara düşünmüyorsun?
Böyle duvarlar üstüne üstüne de gelmiyor? İyi geceler Defne. Üüfff iyi tamam
peki iyi geceler." Ah Ömüş ah keçi inadını ancak senin kadar keçi
inatlı Defnem kırabilir. Sen şimdilik tadını çıkarmaya devam et.
Kedili teyze olma yolunda ilerlediğini sanan Nihan’a aşk
olsun demek istiyorum. Daha gidilecek yolumuz, alınacak öğretilerimiz var.
Azcık sabır her şeyin ilacı olacak. Ben biliyorum kesin bilgiJ
Eymen de Hulusi Dede ile satranç oynarken hepimize yine bir
öğreti fısıldar “Efendiler kıymetlidir. Kıymetli olduklarından bir şey yapamıyorlar.
Hep küçükler hareket ediyor. Efendi köle diyalektiği. Efendilik elinizi
kolunuzu bağlıyor. Otorite olucam diye kendinizi yalnız bırakıyorsunuz. Yani
bırak dizginleri diyorsun? Bırakın. Etrafınızda olmak kolay olsun. Sizden
korkmasınlar” Bu konuşmanın etkisiyle Hulusi Dede köşkün anahtarını
Necmi ve Neriman’a verir. Yeni sorunların başlangıcı atılmış olur.
Defnem Koriş’e muhteşem bir doğum günü organize eder.
Beyazlar içinde ki büyüleyici etkisiyle Ömer Defne'siyle konuşur “Naber?
Aa sen miydin? Yolunda mı her şey? Yani yolundadır umarım? Göremedim seni
bugün? Yani şirkette. Hımm niye ki? Sanki özleyecekmişsin gibi? Noldu gözün
beni mi aradı? Bir görsem fena olmazdı. Neden acaba? Nasıl olduğunu merak ettim
diyelim? Hımm merak diyorsun? Sen ne deme mi istiyorsun? Yok yok yok ben ne
istiycem canım? Zaten sonuçta ben de söylemiyorum. Neyi söylemiyorsun Defne?
Tamam. Canım yeri gelir bir hafta görmeyiz birbirimizi. Nolcak di mi?
Dayanabilir misin? Sen dayanabilir sen? Dayanabilir misin?" Kıvrandırmasan kızı olmaz değil mi? Sürekli imalı sorular, verilmeyen cevaplar.
Defne'min kaderi de böyle yazılmış. Zor adama aşık bir kadermiş onun ki.
35. bölümün finali Ömer İplikçi gibi sevin sözünün
hakkını verir niteliktedir. Cillobistan başkonsolosu ve nasıl sevilir kitabının
alametifarikası Sinyor İplikçi ile pheomelanin geninin dayanılmaz güzelliğine
sahip mimikleri ile şahane parlayan Defnem arasında en unutulmaz repliklerden
biri yaşanır. “Sen şimdi böyle rahatsın öyle mi? Olmayayım mı? Ne bileyim hiç öyle
arayıp sormuyorsun? Ev de koku mu falan duymuyorsun? Hiçbir iz bırakmadım yani
öyle mi? Ben öyle bir şey demedim. Ama aksini de söylemedin. Ben cayır cayır
döküleyim, sen maşallah böyle büst gibi dur. Hiçbir şey de söyleme. Aman sakın
kendi kişiliğinden ödün verme. İnsan böyle bir geç saatler de mesaj çeker.
Keşke yanımda olsaydın der. Evde böyle bir şey görür falan etkilenir,
duygulanır. Ben mesela her gece seninle geçirdiğimiz anları düşünüyorum. Ama
sen hiç… ÖZLEDİM. Sanki böyle hiçbir şey olmamış gibi. ÖZLEDİM. Ne? Çok
özledim. Evdeki varlığını, sabah uyanır uyanmaz ilk seni görmeyi, kıvrılıp
uyuya kalmalarını, sesini, kokunu özledim Defne tabiî ki özledim. Ama biliyorsun
burda kalmayacak. Biz bir şekilde toparlanıyoruz. Yeniden yörüngesine giriyoruz
birbirimizin. YAŞANAMAYANLAR, YARIM
KALANLAR HEPSİNE SIRA GELECEK. Borçlusun bana elmayı unutmadım.”
Yedinci yolculuğum da burada sona erdi. Hepinize çok teşekkür
ederim. İyi ki bulduk birbirimizi. Sekizinci yolculuğa kadar SEVGİYLE
SAĞLICAKLA KALIN.
UMUT VE MUCİZE HEP YANI BAŞINIZDA ÇOĞALSIN.