Kiralık Aşk repliklerin büyüsü 7: Kışın ardı bahardır

Çarpık evren kurallarının hâkim olduğu masalımızda bu seferki büyülü anın katili Koriş’tir. Olmazsa olmaz eşliğindeki öpücük, sayesinde bozulur. Kaderimiz yarım kalmak üzere şekillendiği için mutlaka bir an bozucuya denk gelmekteyiz. Koskoca Koray Sargın Foto Koray olmadığı için teşekkür etmeye Ömüş’e gelmiştir. Neticede Koriş ıs parti time zamanı başlar. Ömer’in tanıdığı herkes partideyken Meriç Aceminin kaleminden Koray’ın ağzından elma metaforunu öğrenmiş oluyoruz. “Ah bu elma var ya bu elma…”:) etini burarım tehditleri eşliğinde Koriş’le dans eden Defo ile ona hayranlık dolu bakan barmen Ömüş bir nebze olsun sorunlarından sıyrılırlar. Herkes gidince fonda ki MUHTEMEL AŞK İÇİN ezgisi rehberliğinde aşkın yakıcı etkisi dolaşırken bedenleri verilen her karar kazananın her zaman AŞK olacağını müjdeler bizlere.
 
Gecenin etkisinin ardından ilk defa karşılaşır canım çiftim. Yelkenlerin fora olduğu, aralarında esen meltem rüzgarlarının etkisiyle tatlı tatlı konuşmaya başlarlar. “Eee nasıl gidiyor? Ne nasıl gidiyor? Yani benimle yaşamak, evini özledin mi? Sıkıldın mı benden? Yoo yani özledim tabii de senle yaşamakta çok güzel! Sen sen sıkıldın mı benden? Dalga mı geçiyorsun? Hımmm sıkılmadın yani? Dün Koray Bey gelmeseydi hani öyle bir durum oldu. Öpüştük? Evet. Şimdi sen bazı şeyleri çözmeden birlikte, bir arada olmak istemiyorsun ya ama işte şey oldu… Öptüm seni. Evet. Yani keyfim yerindeydi sen de çok güzeldin şu an olduğun gibi. Yani bir şey düşünmedim, plan da yapmadım. Sadece canım seni öpmek istedi şu an olduğu gibi. Sen de dün gece çok tatlıydın. Öyle mi düşünüyorsunuz Defne Hanım? Teşekkür ederim. Yani senin canın istedi, keyfin yerindeydi öptün öyle mi? Zaten senin canın ne isterse biz onu yaşıyoruz. Bu hep böyle! Olabilir sorun mu var? Yoo bundan sonra ben de canım ne isterse onu yapacağım. Böyle keyfim yerindeyse falan Ömer’in aman aklı karışmasın diye düşünmeyeceğim. Bak sen öyle mi düşünüyordun? Evet bazen. Karıştır o zaman. Özgürsün yani. Sen istedin diye değil, ben istersem. O da olur. Bakacağız, keyfim yerindeyse. Olur! Tamam. Görüşürüz o zaman. Görüşelim Defne.” Aslında buz şelalesinin buzları çoktan eridi de serde yiğitlik olduğundan belli etmemeye çalışıyor. Geldi bahar ayları titredi gönül yayları. Yeniden küllerinden doğmaya başlar gerçek AŞK.
 
Defnecim toplantı sırasında hamle yaptığın kişi Ömer İplikçi olunca öyle ayaklar eşliğinde sıkışıp kalman çok normal. Üzgünüm ama sonuçta rahatlık ve özgüven anlamında kulvar farkınız var. Adam, seni heyecandan kalp sektesine uğratırken aynı zamanda da işlerine full konsantre devam edebilme yeteneğine sahip. Bir Ömer İplikçi kolay yetişmiyor değil mi? :) Tıpkı böyle iyi kalpli ve derin derin nefes aldırma yeteneğine sahip bir Defne Topal gibi. :)
 
Bizim iki inatçı aşık keçi arasında mekik dokuyan Şükrü Abimiz Ömer Beyciğimize Defne'sinden armağan bir kutu götürür. İçinde o Koray’ın bahsettiği subliminalli kırmızı elma vardır. Karşılıklı? ve! hamleler devam ederken Defne'min şahane sürprizi bilge çınar Sadri Ustamın gelişiyle rafa kalmak zorunda kalır. Sadri Usta Ömer’in anılarını getirir. Böylece görmez olmayı dilediğimiz simurg armasıyla müşerref oluruz. Usta gider ve elinde Albertine Kayıp romanıyla uyuyan güzelini usulca örten ve seven Sinyor İplikçi'mize "Bak yağıyor yağmur, her damla da gözlerin. Bak esiyor rüzgâr, rüzgâr dediğim de sensin." şarkısı eşlik eder. Başka galaksileri bilemediğim için benim gördüğüm dünyam da böyle bir çift daha yok. Yeniden bir arada başka masallara hayat verene kadar onlardan güzeli olmadı olmayacak. Sayın Defne Topal & Ömer İplikçi keçisiniz meçisiniz ama bu hayatta bize düşen de sizsiniz.  Sizin için çiğ tavuk yer miyiz? Sizi çok sevenler olarak toplaşıp oturup bir düşünmemiz gerekiyor :) Maalesef evlilik teklifinin yapıldığı mekân da Ömer İplikçi ile Fikret Gallo karşılaşması yaşanır.

 
 
35. bölümün daha başında Galo ile tanışma şokuna ilaveten Defne artık evden ayrılmak zorundadır. Anneanneyi idare etmek artık mümkün değildir. Aşıklar için geçici veda vakti gelmiştir. İçlerinde hissettikleri tüm duyguları bizlere harfiyen geçiren diyalog yaşanır.”İyiydik aslında. Alışmıştık da birbirimize. Birlikte yaşamaya. Tuhaf tuhaf huylarımıza! Sen düşündüğümden daha iyi uyum sağladın. Sen de hiç fena değildin. Evet ama işte … Gitmen gerekiyor. Eve de nasıl yayılmışsam? Ne güzel işte sindin evin her yerine” Gitmeden önce simurgun hikayesini öğrenen Defnem başına açacağı işleri bilmeden o armayı çerçeveye koyup Ömer’in duvarına asar.  Hikayemizin belki de değişmesine vesile olacakken, tekrar rayına oturmasına aracı olacaktır o simurg. “Seninle yaşamak çok güzel di. Seninle de o zaman görüşürüz.” Defne; hem kendinin, hem Ömer’in hem de bizlerin yüreğinde büyük bir boşluk bırakarak gider. Ömer tekrar soğuyan ve ruhu eksilen eviyle baş başa kalır. Sığındığı tek şey Defnesinden yadigâr anılarıdır. Allah insanı alıştığından geri koymasın. Alıştığını ve sevdiğini yanından hiç eksik etmesin.
 
Bilge çınar Sadri Ustam kendi yönünü arayan İsmail ile konuşmaya başlar. "Vefalı çocuktur Ömer. Dostlarına, geçmişine, kayıp zamana çok değer verir. Zamanın kaybolduğu yok be abi. Biziz kaybolan. Çekiliyoruz köşemize öyle saklanmak için. Sanki biz saklandığımız da geçmiyor zaman akmıyor. İlla geçer zaman. Haklısın doğru tabii kaçmak boşuna. Hayat seni nereye savurmak istiyorsa oraya yolluyor bir gün seni. Duruyorum öyle arada bir yerlerde yolumu arıyorum.”  Sadri Ustam bilgelik ağacının yeşerecek yeni fidesini bulmuş olur böylece.
 
Bütün denklik işaretlerine karşılık, asıl denk olması gereken kalpler birbirini çok uzun zaman önce bulmuştur. Resmen Fikret Gallo simit ve fasulye eşliğinde Defnem ile tanışır. Gelecekte tanışacağı atarlı Defo anına kadar kankalık mertebesine erişirler.
 
Milli mekânımız da karşılaşan DEFÖM başlar evlere şenlik muhabbete. “Tesadüf mü bu? Yoo bilhassa yaptım. Bütün gün görmeyince… Ayyy evet üç kere mola alanına çıktım yoktun. Beni görmek için mi çıktın? Haaa yok ya öyle kahve içmek için falan. Üfff rezil olmalara doyamıyorum ben di mi ya? İki dakika ağır ol. Yooo Defne ağır olma. Böyle daha güzelsin. Hııı öyle mi? Olduğun gibi. Değil mi ya olduğum gibi. Böyle doğal olduğum gibi. Eee nasıl bensiz hayat? Püüüüffff hiç tadı yok ya. Hiç şimdi ayak yapmayacağım. Çok özledim seni. Sen? Ben ne? Özlemedim diyorsun yani? Oh kurtuldum diyorsun yani? Yooo öyle demiyorum. Haaa o zaman özledin? Aman söyleme sen bir şey. Hiç özledim falan da deme. İncilerin dökülür. Hep Defne söylesin doğal ya. Böyle söylüyor ya öyle.”  Ömer’in bu ketum hali beni birazcık kızdırsa da bizatihi kendisi durumdan büyük zevk almaktadır.
Bilge çınarın fidesi olan İso’dan inciler dökülür. “Kibir buralar da epey yaygındır. Hem en çok önemseriz kendimizi. Yere göğe sığdıramayız. Tez vakitte aklımızı yitiririz. O sebeptendir ki başarı burada pek uzun sürmez”  Meriç Acemi’nin hayata ve o ana denk gelen olaylara dair muazzam tespitleri. Her zaman bize kendince ipuçları bırakmış fark edip anlayalım diye. Zamansız laflar denilen şey bunlar olsa gerek.  Her devir de karşılığını bulan sözcükler. Sonsuzluk evreninde denk gelenin kulağına fısıldayan öğretiler. Alt metinde bizlere anlatılan başka bir hazine var her zaman. İşte bu yüzden benim bu diziye ve Meriç Acemi’ye tutulmam. İYİ Kİ İYİ Kİ İYİ Kİ…
 
Defnem Ömer’le telefonda konuşurken ağzından özledim lafını duyabilmek için çırpınır. “Eee sen napıyorsun evde? Tabii sessizdir ev şimdi. Birden bire yalnız kalınca… Kitap okurum yatarım birazdan. Her şey yolunda yani? Kaldığın yerden devam? Böyle eksiklik falan da hissetmiyorsun?  Ara ara düşünmüyorsun? Böyle duvarlar üstüne üstüne de gelmiyor? İyi geceler Defne. Üüfff iyi tamam peki iyi geceler." Ah Ömüş ah keçi inadını ancak senin kadar keçi inatlı Defnem kırabilir. Sen şimdilik tadını çıkarmaya devam et.
 
Kedili teyze olma yolunda ilerlediğini sanan Nihan’a aşk olsun demek istiyorum. Daha gidilecek yolumuz, alınacak öğretilerimiz var. Azcık sabır her şeyin ilacı olacak. Ben biliyorum kesin bilgiJ
 
Eymen de Hulusi Dede ile satranç oynarken hepimize yine bir öğreti fısıldar “Efendiler kıymetlidir. Kıymetli olduklarından bir şey yapamıyorlar. Hep küçükler hareket ediyor. Efendi köle diyalektiği. Efendilik elinizi kolunuzu bağlıyor. Otorite olucam diye kendinizi yalnız bırakıyorsunuz. Yani bırak dizginleri diyorsun? Bırakın. Etrafınızda olmak kolay olsun. Sizden korkmasınlar” Bu konuşmanın etkisiyle Hulusi Dede köşkün anahtarını Necmi ve Neriman’a verir. Yeni sorunların başlangıcı atılmış olur.
 
Defnem Koriş’e muhteşem bir doğum günü organize eder. Beyazlar içinde ki büyüleyici etkisiyle Ömer Defne'siyle konuşur “Naber? Aa sen miydin? Yolunda mı her şey? Yani yolundadır umarım? Göremedim seni bugün? Yani şirkette. Hımm niye ki? Sanki özleyecekmişsin gibi? Noldu gözün beni mi aradı? Bir görsem fena olmazdı. Neden acaba? Nasıl olduğunu merak ettim diyelim? Hımm merak diyorsun? Sen ne deme mi istiyorsun? Yok yok yok ben ne istiycem canım? Zaten sonuçta ben de söylemiyorum. Neyi söylemiyorsun Defne? Tamam. Canım yeri gelir bir hafta görmeyiz birbirimizi. Nolcak di mi? Dayanabilir misin? Sen dayanabilir sen? Dayanabilir misin?" Kıvrandırmasan kızı olmaz değil mi? Sürekli imalı sorular, verilmeyen cevaplar. Defne'min kaderi de böyle yazılmış. Zor adama aşık bir kadermiş onun ki.
 
35. bölümün finali Ömer İplikçi gibi sevin sözünün hakkını verir niteliktedir. Cillobistan başkonsolosu ve nasıl sevilir kitabının alametifarikası Sinyor İplikçi ile pheomelanin geninin dayanılmaz güzelliğine sahip mimikleri ile şahane parlayan Defnem arasında en unutulmaz repliklerden biri yaşanır. “Sen şimdi böyle rahatsın öyle mi? Olmayayım mı? Ne bileyim hiç öyle arayıp sormuyorsun? Ev de koku mu falan duymuyorsun? Hiçbir iz bırakmadım yani öyle mi? Ben öyle bir şey demedim. Ama aksini de söylemedin. Ben cayır cayır döküleyim, sen maşallah böyle büst gibi dur. Hiçbir şey de söyleme. Aman sakın kendi kişiliğinden ödün verme. İnsan böyle bir geç saatler de mesaj çeker. Keşke yanımda olsaydın der. Evde böyle bir şey görür falan etkilenir, duygulanır. Ben mesela her gece seninle geçirdiğimiz anları düşünüyorum. Ama sen hiç… ÖZLEDİM. Sanki böyle hiçbir şey olmamış gibi. ÖZLEDİM. Ne? Çok özledim. Evdeki varlığını, sabah uyanır uyanmaz ilk seni görmeyi, kıvrılıp uyuya kalmalarını, sesini, kokunu özledim Defne tabiî ki özledim. Ama biliyorsun burda kalmayacak. Biz bir şekilde toparlanıyoruz. Yeniden yörüngesine giriyoruz birbirimizin.  YAŞANAMAYANLAR, YARIM KALANLAR HEPSİNE SIRA GELECEK. Borçlusun bana elmayı unutmadım.”
 
Yedinci yolculuğum da burada sona erdi. Hepinize çok teşekkür ederim. İyi ki bulduk birbirimizi. Sekizinci yolculuğa kadar SEVGİYLE SAĞLICAKLA KALIN.
 
UMUT VE MUCİZE HEP YANI BAŞINIZDA ÇOĞALSIN.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER