Hani bir önceki bölümde aklımızda onlarca soru kalmıştı ya? İşte bu bölümün
olması gerekeni, o eksiklikleri kapatmaktı. Ama olmadı. Aklımızdaki soruların
bir kısmını giderse de bu haftaki bölüm, ağzımızda boğuk bir is tadıyla
kapattık bu haftayı. Neden? Bunu neden o çok seven izleyicisine yaptı bu ekip?
Bölümle ilgili diyeceklerime başlamadan önce, kısa bir maruzatım var. Biz,
yani ben ve size sayabileceğim 10 dostum; doktorlar, mühendisler,
akademisyenler, yöneticiler, uzmanlar… Böyle bir kadroyuz biz, izleyen kadrosu,
ekran başındaki ekip yani. Tabii ki, her dediğimiz her hayal ettiğimiz olacak
diye beklemiyoruz. Ama aptal yerine de konmak istemiyoruz. Biz bu milli
mücadele ile harmanlanmış aşk hikâyesini o güzel diyalogları, o tarihi
sahneleri, Atamızı gördüğümüz o kısacık anları, insanlara her açıdan bakmayı
gösterdiği için sevdik. Bize ayıp edildiğini hissediyoruz. Bunun içindir ki
sosyal medyada, özellikle de Twitter’da “fandom” dediğimiz insanlar kendileri
bir etiket paylaşıp buna karşı koyuyor. Çünkü onlar da maalesef senaryonun/ hikâyenin
olduğu seviyeden kopmakta olduğunun farkındalar. Bir boşvermişlik, bir gariplik
seziyorlar. Haksız da değiller… Lütfen, lütfen burayı okuyorsa Vatanım Sensin
ekibi, kendilerini çok seven bu insanları unutmasınlar, kalplerini kırmasınlar.
Geçen bölümde aklımızda kalan o yakıcı sorular, ne oldu, neden Eşref Paşa
böyle bir çatışmaya girdi, bunu hala çözemedik. Ama en azından, Eşref Paşa’nın
öleceğini sezerek Cevdet’in hayatını garanti altına alması için gösterdiği
çabayı, Azize’ye bir pusula yazarak bunu sağ kolu Yavuz’a emanet etmesini
gördük. Gördük de yine fragman hazırlayan arkadaş ya da arkadaşlar dünyanın en
saçma ters köşesini yaptılar bize.

Vatan hainleri saymakla bitmiyor… Parmakla göstermek beyhude bir çaba,
dillendirsen kime ne fayda?
Vatan haini Miralay Tevfik önce Eşref Paşa’yı tipik bir şerefsiz gibi
katletti, sonra da adamını taktı Eşref Paşa’nın sağ kolu Yavuz’un peşine. Yavuz
bin bir gayretle, bin türlü zorlukla kazdığı çukurdan aldığı notunu Azize’ye
götürmek için çabaladı götürdü de ne oldu sorarım size? Bunu sormaya yok mu
hakkım? Yavuz birinci el olarak teslim etmeyi başardı pusulayı Azize’ye. Peşine
takılan Yakup, pusula teslim edildi diye bildirdi Cevdet’e. Peşine takılan
diğer bir adam olan Tevfik ise hemen koştu Azize’ye, karıştırdı kafasını ve BAM
BAM BAM. O devirde yapılabilecek en antika (!) hareketle Azize’nin kafasını
karıştırdı, ne hikmetse kızları kendilerine verilen pusulaları koynuna koyup
saklarken Azize Hemşire kendine bin bir zahmetle iletilen bu pusulayı çekmeceye
koydu! Bu tutarsızlık değil de nedir şimdi? Ayrıca o birkaç saniye içerisinde
sen nasıl o kapıyı kilitlemezsin, bunu düşünemezsin Azize? Neden bir senaryo bu
kadar tutarsız ve mantıksız olur?

Elleri ellerime… Gözleri gözlerime… Saçları saçlarıma… Karışan, sen olsan.*
Bakın, bu güzeller güzeli pansuman sekansı için videoyu internete yükleyen
kişi/ kişiler tepesine ne yazmış? “Hilal ile Léon’un Yolları Ayrılıyor!”. Yahu
siz şaka mı yapıyorsunuz? Madem öyle fragmanlarda insana niye ters köşe
yapıyorsunuz? Dizinin oyuncuları canlı yayın yapıp, “Bakın benim gözüm yeşil,
Miray’ın gözü mavi ehihi” diye gülüşüp şakalaşıyor. Demek ki Kirya Veronika’nın
yanlış anladığı o mektubu sahibi buluyor! Kelimelerinde, satırların arasında
kayboluyor, ne gariptir ki bu halinin sonsuza dek sürmesini temenni ediyor… Ve
o da ne?
Yazı devam ediyor...