Sende yüreğim var
Canım var,
Aklım fikrim var,
Sende her şeyim var.*
Mesele yalnızca
sevmek değil elbette. Herkes seviyor birilerini, bir şekilde. Asıl mesele güzel
sevebilmekte; her detayına, her anına tekrar tekrar aşık olarak, kendinden
vazgeçip, sürekli mağlup olarak, kendinden bile sakınıp, yüreğinin içine
bakarak.
Daha en
başından Leon'un kaderi Halit İkbal ile Hilal'e bağlandı. "Teğmen sen bu
gazete ile alakadar ol, bu yazıları yazan adamı da derhal tutukla, neydi adı;
Halit İkbal." diyerek, gözüne girebilmek için büyük ödünler
verdiği babası tarafından üstelik. Oğlunu bir işgalci kıza doğru, imkansızlıklarla
dolu ancak bir o kadar da efsanevi bir aşka doğru bilmeden gönderdi kumandan
Vasili. Sonra arkadaşlarıyla selamlarını iletti Halit İkbal'e Teğmen, şu
günlere gelip onu saklamak için her şeyi göze alacağını asla tahmin etmeyerek. Hayat
bu ya, büyük sözlerimizi hep karşımıza çıkarır. Cezası ölüm olacak dediklerimiz
bizim yaşam kaynağımız, özümüz olur.
Sonra yavaş yavaş gelişti her şey,
yüreğine nakış gibi özenle işlendi. Düşünen, konuşan, direnen genç bir kadın
vardı karşısında, yolunun bir şekilde sürekli kesiştiği. İşgale,
esarete, zulme direnen bu kadın, tanıdığı diğer tüm kadınlardan
farklıydı. Bir gaye uğruna açık açık savaşıyordu, yılmadan ve hayatını gözden
çıkaracak kadar inanarak.
Tanıdıkça da ne kadar birbirlerine
benzediklerini gördü Leon. Okuyan ve üreten bir kadındı Hilal. Kalemini kendine
silah yapmış, bir milleti uyandırabilmek için her tehlikeyi göze almış, akıllı
bir kadındı; bazen çocuk gibi masum ve merhametli, bazen fırtınalı bir deniz
gibi taşan öfkeler barındıran içinde. Göktekine eşdeğer parıltılar saçıyordu teğmenin yüreğine yüreğine.
Hayrandı ona Leon, "Savaşçıdır Smyrna, önünde
kimse duramaz. Sizin gibi yani." derken, bir yandan süzüp bir yandan
gözdağı verirken de hayrandı. Hayranlıkla başlayan bu duygu seli kaybetme
ihtimalini gördüğü an düğümledi yüreğini ve alevlendi. Artık hayatının özü
oldu. Bu yüzden ayakları hep onun hücresinin önünde sonlandırdı adımlarını,
bazen bir kitap vermek için bazen ise sadece umut. Onun sesinde çocukluğuna
gitti, aklının en izbe köşesine yerleşti varlığı, orada büyüdü ve yeşerdi. Eli
ayağı bağlı bir esirken dahi Hilal'in idamından vazgeçilmiş olma ihtimali ona
ekmek oldu, aş oldu. Uzanmış gecenin koynunda yatıyorken, Smyrna'nın hayali,
uyku girmeyen gözüne yoldaş oldu. Gözlerinde gökyüzünü taşıyan, Ege'yi taşıyan,
mavinin her halini taşıyan bu genç kadının ismi aklına ilk gelen isim oldu. Hiç
kimseye söyleyemediği bu sevda ise Teğmen Leon ile sivil Leon arasında sır oldu.
Vuruldu defalarca sevdiği tarafından, yaralar açtı belki yüreğinde ama
zedelemedi onunla aynı kıyıya varabilme umudunu bu sendeleyişler.
Sonra bir gece
vakti, amansız bir korku daha salındı benliğine, yeniden kaybetme korkusu ve
bir itiraf ile arzularına yenik düştü, kendi deyimiyle mağlup oldu ve özlemle
öptü o dudakları, önceki bütün karşılaşmalarında süzdüğü o dudakları. Hep
aralarındaki mesafeyi bir adım daha yaklaşarak kısaltan Teğmen, bu kez arada bir
nefes bile bırakmadı ve kokusunu da alıp sevdasıyla birlikte doldurdu ciğerine.
"Öperken kokusunu içine çektiysen,
özlerken burnunun direği sızlar." diyenlere aldırış etmeden, bu
sevdanın daha çok sızlatacağını bile bile.
Yazı devam ediyor...