Vatanım Sensin: Galiptir bu yolda mağlup

Vatanım Sensin: Galiptir bu yolda mağlup
‘’Yalnızlık her koşulda bir sığınak bulur, diyorum 
Uzanıp dudağımdaki titremeyi öpüyorsun.’’*
Smyrna’nin en sessiz sabahında başladı bu hikaye... Sokakların kimsesizleştirildiği, vatanın işgalle susturulduğu bir günde Amazon kadını en güçlü silahı; sözlerini kuşanmış mazlumun çığlığını dile getirirken, çıktı karşısına Kral These. Atının üstünde, bütün görkemi ile girdi hayatına. İşgalin, mazlumun çığlığının ortasında, bu kargaşada ‘’Ben anlatamadım galiba küçük hanım.’’ dedi... Bu tehlikenin içinde, orada olmaması gerektiğini anlatmaya çalışırken verdiği mücadelede, belki de farkındaydı her şeyin. O yüzden sanki bundan sonra anlatamayacaklarını hissedercesine demişti.. ’’Eğer evinize gitmezseniz ben sizi de tutuklamak zorunda kalacağım’.’ ilk zincirlerini böyle atmıştı kalbine. İstediği gibi de olmuştu Kral These’nin.’’Yarın bambaşka bir Smyrna’ye uyanacağız.’’ demişti. Öyle bir sabaha açtı ki gözlerini, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Bu yeni günde Smyrna’nin ilk direnişini gördü, ilk zırhına o gün dokundu. Öylesine bir dokunuştu ki bu, aslında bize olacakları en başından göstermişti... Fark etmemiz zaman aldı sadece. ‘’Buyurun.’’ dedi. ‘’Buyurun eşlik edeceğim evinize kadar.‘’ Tıpkı bundan sonra her adımında yanında olacağı gibi...
 
Kararlıydı Kral These... Uğruna kendini içine hapsettiği üniforması için, girdiği bu yolda istikrarla yürümeye kararlıydı. İstekli ve azimliydi de. Ama onun yoluna pusula olacak gözlerin daha ilk günden hayatına yön verdiğini bilmiyordu. O ısrarla bu savaşın içinde kendini kanıtlayıp, öldürülen subayların peşine gitmek isterken babası ona pusulasını vermişti. ’’Senin vazifen değil onları bulmak.. Sen Halit İkbal ile ilgileneceksin.’’ demişti. Hilal’den sonra böyle dahil oldu Halit İkbal Leon’un dünyasına. ’’Senin başka sonun yok, bütün yolların bana çıkıyor.’’ dercesine girdi hayatına... Yolunu bulmasını sağlayacak o gözleri fark etmediği vakitler çıkmıştı kelimeler Leon’un ağzından ‘’O Halit İkbal denen adama da söyleyin iyi saklansın. Çünkü yakalarsam onu cezası ölüm olacak endaksi.’’ demişti... Tıpkı sevdanın bir yürekte nasıl başladığını bilmeyen Hilal’in ‘’Ben de olsam bir Yunan komutanına zevce olacağıma...’’ diye başlayıp bitiremediği cümlesindeki gibi, sonunu öngöremeden çıkmıştı o cümleler ağzından. Bu sevdada gidilecek yol en başından belliydi. Leon’un yolu, Hilal’in çıkmazında son bulacaktı. İçinde hapsolduğu üniforma vicdanını boğarken gördü o gözlerin içindeki denizi... O tuzlu meltem biraz olsun nefes aldırmaya başladı ona. Birbirlerinin kaderiydiler ya acıları da ortak olacaktı. İki ayrı millet, iki ayrı insan aynı gün aynı sebeple gözyaşlarını akıttılar bu fırtınalı denize. Leon sanki arkadaşı için değil de kendi vicdanına vermişti o ateş emrini, Hilal onun vicdanı görmeden bir Yunan askeri için dökmüştü gözyaşlarını. Farklılıkların içinde aynı kalbi taşımaları bir araya getirdi onları...
 
‘’Yalınayak, karlı yollara düşmüş, yetim bir çocuk gibi bu yürek, 
mavi gözleri ıslak 
kırmızı, küçücük burnunu çekerek 
senin bağrına sokulmak istiyor.’’**
 
Bir hastane... İki yanan yürek. Tüm esaretini bir sedye üzerinde bırakmış Leon ve tüm öfkesi genç kızlığına yenik düşmüş bir Hilal. İlk temas, ilk dokunuş bir efsane üzerinden gerçekleşti. Hilal kimsenin onu anlamadığını düşündüğü zaman, gücüyle, direnişi ile Amazon kadınlarına benzetildi Leon tarafından. Bir erkeğin hayranlığıyla ilk kez karşı karşıya kaldı ‘’Baba ben güzel miyim?‘’ diyen gök mavisi gözlü küçük kız. Yaralarına ilk defa gerçekten merhem sürüldü esir düşmeye giderken kalbine ikinci zinciri dolayan Kral These’nin. İki ayrı cephe masum bir asker tarafından birlik oldu ilk defa. Vicdanlarının kapıları ilk defa o zaman aralandı. Bu savaşın içinde Leon’un masum tarafını gördü..Tıpkı Hilal’in tüm Yunanlılara düşman olmadığını gören Leon gibi.
 
Amazon’du ya Hilal direnmeye devam edecekti. Tüm gücüyle, kalkanını daha da kuşanarak. Ama yüreğinin kalkanını o kadar güçlü tutamamıştı.. Kimsenin onu ciddiye almadığı için saklandığı o mahlasın, karşı tarafında duran bir işgalci tarafından değer görmesi etkiledi Hilal’i. Ailesinin, arkadaşlarının kulak astığı sözleri Kral These’nin dudaklarından ‘’Ne diyordu Halit İkbal’iniz?’’ derken ezbere dökülmüştü karşısında. Esir düştüğü bu kızın çorak topraklarını yeşertmekti niyeti. Oysa Hilal’i ‘’Bir insanı sevmeyen memleket sevmeyi nereden bilecek?‘’ derken esir ettiğinin farkında değildi. Hem manen hem fiziken esir etmişti Kral These Smyrna’yi. O gök mavisi gözlerini zindanın kapkara bulutları gölgelemişti. Hilal ile birlikte kendini de esir etmişti o zindana. Duygularının yoğunluğunu kavrayıp, kabullenmesi bir urgan sayesinde olmuştu. Kollarının arasında tüm ürkekliği ile titreyen serçeye aşık olmuştu... Biliyordu artık, bu yüzden içinde kaybetmediği o ışığı dile getirirken ’’Hala bir umut var Hilal.’’ demişti... O umuda tutunurken hiç düşünmeden kendi canını ortaya koydu. Hilal’in yaşaması için, o gözlerine bakarken kaybolduğunu kızın yaşaması için bile bile yürüdü bu yolda. Yaşattı da. Leon’un canına karşılık, Hilal’in canını bağışladılar… Olması gerektiği gibi. Yavaş yavaş ekti o tohumları ürkek serçenin kalbine. O topraklar kurumaya yüz tuttuğunda, Tevfik Fikret’ten bahsetti ‘’Karamsarlığa kapılan kalpler çareyi düşünmeye fırsat bulamaz.’’ diyerek yeşertti yeniden, lakin bu fırtına da güçlü rüzgarlar zehir sanıp savurdu o tohumları. Yılmadı Leon bu sefer ‘’Gerçek düşmandan sonsuz bir cesaret akar içinize demiş Kafka.’’ diyerek pes etmeyeceğini gösterdi. Çünkü o infazın gerçekleştiğini düşündükçe soluğunun nasıl kesildiğini biliyordu. Nefes alması için, o en güzel denizleri gözlerinde taşıyan kadına ihtiyacı vardı. Bu yüzden memleket bu haldeyken bile aşktan bahsetmeye devam edecekti…
 
Hilal ‘’Bir insanı sevmeyen memleket sevdasını ne bilir demiştiniz’.’ diyerek onun içinde taşıdığı umuda daha sıkı tutunmasını sağlamıştı. Elleri yara bere içinde ektiği sevda tohumlarının, o çorak topraklarda filizlendiğini görmüştü artık. Yanlış yollara saptığını düşünen Smyrna’ye onun pusulasının sadece kendisi olduğunu göstermek için dememiş miydi ‘’Hele bundan sonra hiç olmaz.’’ diye.

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER