İmkansızı,
mümkün olmayanı isteyecek kadar sevdaya düştükten sonra geri dönülmez bir yola
çıkarsın. Karşına çıkacak kişiler olacaktır. Birbirinize ait olmadığınızı
söyleyeceklerdir size.’’O Yunan
Teğmen’den uzak olsun.’’ der kimisi, kimisi de ‘’Kaldı ki senin bir Türk kızı ile izdivacın söz konusu dahi olamaz.’’
der. Ama gönüle o bir damla sevda ateşi düştüyse eğer, kimseyi dinlemez
yüreğin. Çünkü her yeni güne başlamanın, her nefes alışının sebebi odur. Tıpkı
bahsedilen her konuda onu aramaya çalışman gibi. ‘’Hilal mi ?’’ dersin. Çünkü aklında olan onun yüzüdür, onun
elleridir, onun gözleridir. O boğazında bir düğümdür, her imkansızlıkta
gömleğinin yakasını sana dar eden. İnsan bu, hata yapmaya meyillidir, doğasında
var. Gerçeği bulana kadar elbet yalpalayacaktı Leon. Elbet yanlış yollara
sapacaktı. Yıldız gibi parlayan gözlerin anlık ışıltısına kapılırken asıl
yüreğini titreten bir çift gök mavisi göze gecikmesinin sebebi buydu.
Hilal
nasıl Leon’un vicdanının pusulası ise Leon da Hilal’in kalbinin pusulasıydı.
Hilal bu sevda da yanlışlara, çıkmaz sokaklara sapmadan ilerliyordu. Onun adım
attığı bütün yollar karşısına Leon’u çıkarıyordu. Tıpkı kendi canına karşılık
Leon’un canının istendiğindeki gibi. Şaşkındı Smyrna kabullenemiyordu. ’İnsanın şah damarından ellerine, dizlerinden
gözlerine doğru ne vakit yürümüştü o
sızı?’’ Ne vakit bir
Yunan Teğmeni’nin yaşaması için kendisinin yaşaması gerekmişti? Kader ne vakit onların
yollarını bir eylemişti? Memleketini
sevdiği gibi bir insanı sevmeye başladığından beri daha ürkek, daha savunmasız
olmuştu. Karşısında dimdik durabildiği Kral These’yi görüp yüreğini susturup, kontrol
etmeye çalışması kendi içinde verdiği bu savaşta yeni olması bu yüzdendi.

‘’Ben onun için iyi biriydim, o benim için
vazgeçilmezdi.’’****
Leon’un
dudaklarından nasıl emin çıktıysa ‘’Hilal’’
Smyrna’den de bir o kadar tereddütle döküldü ‘’T-Teğmen’’ kelimelerin bir araya gelmekte zorlandığı bir anda
nasıl güçlü durabilirdi ki Smyrna? Önünü göremediği bu sisli ve karanlık yol
için bir ışığa ihtiyaç vardı. ’’Sizin
yanınıza gelmiş olabileceğini düşündüm. Malum aranızda hiçbirimizin tasvip
etmediği bir münasebet var.’’ sorusu bunun bir çabasıydı. Ama bilmiyordu ki
ona pusula olacak Kral These’nin yüreğindeki yerini. Gözlerindeki denizin
derinliğine şahit olduktan sonra içinde bir parça bile ışıldayan yıldız
kalmadığını bilmiyordu. ‘’Yıldız hanımla
aramızdaki münasebet… Dostluktan ibaret.’’ diyerek yol gösterdi ona These. Önünü
göremediği yollara ışık oldu. Benim artık onunla konuşma sebebim sadece sensin,
senin için görüştüm dedi üstünü süslü sözcüklerle örterek. Böbürlenmedi,
kendini nasıl tehlikeye attığını onu kurtarmak için verdiği çabaları bir bir
dizmedi. Sadece baktı… Onu yaşatmış olmanın mutluluğunu yansıtırcasına daha çok
severek baktı. Anlatamadıklarını bakışlarına yansıttı Kral These. Tıpkı ona
teşekkür edemeyen Smyrna’nin yaptığı gibi. Sadece ‘’Duydum.’’ diyebildi usulca..’’ Tuzağa düşürmüşler sizin canınıza karşılık bizi bırakmışlar.’
Gözlerini kaçırdı Kral These gözlerinin içine bakarak nasıl diyebilirdi ki ‘’Mühim olan sizin iyi olmanız.’’ diye.
İki yürek içinde ağır bir imtihan olan o an, akıllarına gelince zorlanmaları
nasıl büyük bir sevdanın yeşerdiğinin belirtisiydi. Kaybetme korkusunu tatmıştı
Leon, acıların en büyüklerinden biri ile sınanmıştı. Yine gömleğinin yakaları
dar gelmiş olacak ki derin bir nefes alarak devam etti cümlelerine ’’O ceza infaz edilseydi çok yazık olurdu.’’
Kral These’nin bakışlarının ateşinde yanmaya başlayan Amazon hemen kalkanını
kuşanmıştı yine ‘’Türklerden nefret eden
bir Yunan Teğmeni bir Türk kızının hayatını mı düşünüyor?‘’ diye sordu. Ama
Kral These’nin savaşının kendisi ile olmadığını bilmiyordu ki. O kendi gardını
kuşanmış beklerken duydukları hiç beklemediği bir cephede mağlup etmişti onu.
Sevgisinden emindi Kral These bu yüzdendi Smyrna için uğraş verirken hep ona
doğru bir adım atanın kendisi olması. Ona hissettiklerini söylerken hep bir
adım daha yakın olmak istiyordu. Sevmeyi öğretiyordu Hilal’e. Gerçekleri
söylemekten korkmamayı öğretiyordu. ‘’Sizi
anlıyorum.’’ diyordu. ‘’İçinizde
kopan fırtınayı, isyanınızı… Vatanınız için kendinizi nasıl feda
edebileceğinizi gördüm.’’ diyordu. Kaçınmıyordu gerçekleri söylemekten,
ondan nasıl etkilendiğini dile getirmekten. Gözlerine uzun uzun bakmaktan
çekinmiyordu. Karşısındaki Amazon’un ona bakarken ürkek bir serçeye dönüşmesini
büyük bir sevda ile izliyordu.
Yol
uzun ve meşakkatli. Amazon’u tanıyordu Kral These onun asla pes etmeyeceğini de
biliyordu. Ona hayran olmasının sebeplerinden biri de bu değil miydi? Onun
içine akıttığı sonsuz cesaret sayesinde gitmesini istemediği için tutmadı mı
kollarından‘’Bir müşkülünüz bir
ihtiyacınız olursa ben buradayım’’ demedi mi?
Smyrna’nin
yüreğindeki hazan mevsimi bitmiş, baharın müjdecisi ilk cemre yüreğine düşüp
kor gibi yakmaya başlamıştı. Mızraklı ve kalkanlı Amozon için değişim
rüzgarları özgürce esmeye başlıyordu. Ilık meltemin kokusunu peşinden getirerek
ilerliyordu yolunda Kral These. Dingin denizlerde ilerlemek iken niyeti,
okyanusların en büyüğüne ev sahipliği yapan bir çift göze esir olmuştu. Elinde
bir pusula ile onun kalbine doğru sürüyordu dümenini. Smyrna her ne kadar
kaçmak istese de bu sevdadan, ne kadar zehire benzetse de ona bir tas bal
uzatan Kral These’nin sözlerini çoktan teslim olduğunun farkında değildi.
Savaşacaktı Smyrna bundan sonra
daha çok savaşacaktı. Boynuna geçirilen bir ip ile değişecek değildi. Başlayan
milli mücadele ile daha çok güçlenecekti Smyrna’nin yüreğindeki memleket
sevgisi.Yeni çıkmazlara sokacaktı kendini. Zira artık mühim değildi. Çünkü onu
her türlü müşkülden koruyacak,‘’Ben
buradayım.’’ diyen biri vardı.Eskiden
Türklerden nefret eden bir Yunan Teğmen’inin de dediği gibi ‘’Önemli olan
Hilal’in iyi olmasıydı.’’ artık.
-Resimler Twitter’dan alıntıdır.
*/***/****- Kafka-Milenaya Mektuplar
**- Kafka- Baba’ya Mektup