İzmir'de küçük bir kız yaşarmış. Yüreğinde vatan aşkından başka bir şey olmayan küçük bir kız. Vatan aşkıyla yanan yüreğin yaşı olur mu? Olmazmış... Daha tatması gereken, yaşıtlarının zevkle taşıdığı ama o yüreğe hiçbir zaman oturmayan
duygular varmış. O küçücük yüreğine bir türlü oturmayan duyguların yerine koca
vatanı sığdırmış çünkü İzmir'deki küçük kız, başka hiçbir şeye yer kalmamış. Yüreğindeki vatanın çığlıkları onun hür sesi olmuş, mazlumların o küçücük
yüreğindeki vatanı ıslatan gözyaşları sel olup taşmış gözlerinden...
Kıymetini, bir babayı uğruna verdiği zaman öğrenmeye başladığı vatanını işgale gelenlere karşı elindeki tek silahını
kullanmış, göğsünü siper etmiş. O, göğsünü siper ettikçe darbe üstüne darbe yemiş. Yaralarından akan kan
ıslatmış işgalcilerin 'bizim' diyip hunharca sahiplendiği toprağı. O damlayan kan, bir işgalcinin yüreğinde aşkı filizlemiş habersiz. O aşk öyle büyümüş, öyle dallanıp budaklanmış ki... Sarıvermiş işgalcinin yüreğinin her yanını. Küçük
kızın canı yandıkça, dallar urgan olmuş işgalcinin yüreğine, boğmuş... İşgale gelmişken, işgal edilen onun yüreği olmuş.
İşgalci istemiş ki küçük kız görsün o yeşil dalları, o dallardaki mis kokulu her bir çiçeği... Yürümüş ona doğru. Her adımında engeller çıkmış önüne. Kimi zaman elini
ateşe uzatmışçasına yanmış kavrulmuş, kimi zaman ayaklarına dikenler batmış.
Bir gün esir düşmüş hürriyet aşığı bu
küçük kız. Esir düşmesiyle zaten ölmüş, ama işgalciler kendi elleriyle öldürmek istemişler onu, yeniden. Hem de
ibreti alem misali herkesin gözü önünde yapmak istemişler bunu. Küçük kız yedirememiş bu durumu kendine, vatan
için, hürriyet için, ailesinin onu o halde düşüneceği her anda yüreklerine düşecek ateş için, onların gözlerinden akacak herbir
yaş için kısacık bir zaman daha olsa alacağı nefesi feda etmeye karar vermiş. Çünkü onun yüreğindeki vatanda hiçbir anne,
hiçbir kardeş, hiçbir nine ağlamamalıymış.
Hiç ummadığı biri
çıkagelmiş soluğunun kesilmesine ramak kala, soluğu olmuş. Kararmış saydığı, aslında tertemiz olan bir
yürekmiş bu. Dayamış başını, dinlemiş sesini. Kim bilir belki de filizlenmiş dallarda açan çiçeklerin
kokusunu da almıştır...
Yazı devam ediyor...