Vatanım Sensin: Bir küçük Smyrna meselesi

Vatanım Sensin: Bir küçük Smyrna meselesi
Mıncırabiliyor muyuz?
Savaşçıydı Smyrna, bilirdik; önünde kimse duramazdı, görürdük... Ama bu bölüm, herkesin dilinde olan Smyrna efsanesini en derin ayrıntısına kadar yaşattı bize Hilal.

Bu bölüm Hilal’in gözlerindeki yaşlara eşlik etmeden duramayan gözlerimizi sel bastı resmen. Söylemeden edemeyeceğim: Sen ne güzel bir detaysın Miray Daner!
 
İdam vız gelirdi, kararından dönmek imkansızdan öte... Annesinin ağlayışlarına, ablasının ısrarlarına, hücrenin soğuğuna dayandı da Hilal’in yüreği, bir tek ailesinin idamı izleme düşüncesini kaldıramadı. Nasıl dayanırdı yürekleri, Hilal’in boynuna urgan geçmişken... Ayakları boşluğa düşüp ebedi sessizlik çökmüşken... Yoksa kıymeti mi olurdu çürük ten kafesinin, can çekişen milletin yanında?
 
Mahv eder kendini bülbül bile hürriyet için
Çekilir mi bu belâ âlem-i pür-mihnet için
Dîn için devlet için can çekişen millet için
Azme hâil mi olurmuş bu çürük ten kafesi
 
Hilal’in idamına yüreği dayanamayacak bir kişi daha vardı aslında ama Hilal’in saydıklarında onun adı bile yoktu; Cevdet... Her ne kadar Hilal, babasını başka türlü bilse de babası onun için kendi idamına razıydı. Hilal onun gök mavisi gözlü, doruklara sevdalı kızıydı. Başka türlüsü mümkün müydü? Ona az değil, birçok kez gurur dolu bakışlar atmıştı ama hep içinden... Belli edememişti, nasıl belli edebilirdi ki? Cevdet’in, Hilal’den duyduğu sözler kızınla ne kadar gurur duysa az duygusunu doruklarında yaşattı bu bölüm Cevdet’e. Uzun yıllar yaşadığından bile haberi olmadığı kızı, o kayıp yıllarda babasına taparak yaşamıştı çünkü.
 
Belki benim cenazem, babamın günahlarını temizler...
 
Vasili’nin belki de onun gözünü korkutup vazgeçirmek, onu bir şekilde konuşturmak için getirdiği urgan, Hilal’in son çıkışı oldu. Atıverdi ipi yukarılara, bağlayıverdi ucunu, tereddüt etmeden geçiriverdi boynuna urganı...


Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER