İkisi de yeniydi bu duygulara. Tecrübesizlikleri bu yüzdendi.
Bilmiyordu Smyrna sevilmeyi, bu yüzdendi elinde bir bardak suyla ona gelen
These’yi gördüğündeki ürkekliği. Uzattığı suyu alırken birbirine değen
parmakları gibi birbirlerinin hayatlarına dokunmuşlardı artık. Karşı
koyamıyordu aralarındaki çekime yoksa neden babasından almadığı battaniyeyi
Leon’dan hem de onun sarıp sarmalamasına izin verecek şekilde kabul ediyordu.
‘’Neyi seversin bilmiyorum ama bir şeyler
okumak istersin diye düşündüm.‘’ o çekingen, tedirgin bakışlar eşliğinde müzik gibi döküldü
dudaklarından Kral These’nin bu cümle. Neyi sevdiğini bilmiyordu tıpkı Hilal’in
Leon’un bu naif yanını bilmediği gibi. Önce Andreas’ın kaçmasına yardım
ettiğinde Leon’un yüreğinin kapısını aralamıştı şimdi ise usulca bir adım
atıyordu içeri. Yol tekin, yanında tanımadığı bir adam ama öğrenecekti. Bu ilişkide en güzel
detaylardan biri de buydu ilmek ilmek işlenmeleri, sindire sindire
hissettirilmeleri.

Eğer çaresizlik tek bir ses tonu ile ifade edilecek olsaydı bu Leon’un
‘’Ben’’ kelimesindeki ses tonu
olurdu. Öylesine çaresizdi ki karşısında diz çöküp ‘’Ben anlıyorum seni.‘’diyebilecek kadar... Bu konuşma aralarındaki duruma ayna tutacak bir
konuşmaydı. ’Siz işgalcilerin
tarafındasınız’.’ diyerek aralarındaki duvarı net bir şekilde hatırlatıyordu
Symrna. Kral These ise kararlıydı şehre onun adını vermekte bu yüzden ‘’Bu kavganın sonunu yalnızca Tanrı bilir.’’
demişti. Eğer yolları kesişmesi gerekiyorsa kesişecekti bir gün ne demiş Nazım ‘’Gözlerin: sırrını her gün bir parça veren fakat hiç bir zaman büsbütün teslim olmayacak olan’’** Hırçın
dalgalara ev sahipliği yapan gözler sırrının her gün bir parçasını vererek
dinginliğe ulaşacaktı.
Adım adım olacaktı bu aşk. Ve ilk adımı Leon atmıştı. Annesinin ve
bizlerin Yıldız konusundaki kaygılı hislerine son noktayı koydu. "Ohi mesele
Yıldız değil artık Kral These’nin de dediği gibi mesele Hilal!"
*Nazım Hikmet-26 Eylül 1945
**Nazım Hikmet-Gözlerine Bakarken