Ölene Kadar'ı beklerken...

Ölene Kadar'ı beklerken...
Kavak Yelleri ve Muhteşem Yüzyıl gibi önemli kategorik işlerle adını sektöre yazan Timur Savcı'nın sahibi olduğu yapım firması TİMS'in, ilk kez Kanal D dizisi Kayıp'ta adına rastladığım, geçen sezon yayın hayatı kısa sürse de kağıt üzerinde -bence- başarılı bir uyarlama olan Tatlı Küçük Yalancılar'a da imza atan Elif Usman Ergüden'in hikayesini televizyona uyarlamaya karar verdiğini yaz aylarında duymuştuk. Hikaye masa başındayken "Esaretin Bedeli" kod adıyla duyuldu. Her gün bir başrol oyuncusu haberi çıktı, yazıldı çizildi.

Ancak "Aşk, vicdan ve adaletin hikayesi" cümlesiyle tanıtımı yapılan Ölene Kadar, kimselerin yapamadığını yaptı ve önce Engin Akyürek'i renklerine bağladı. Akyürek, yeni nesil bir oyuncu. İşi dışında ortalıkta görünmeyi sevmeyen, az ama öz konuşan, kendini beslemeyi ihmal etmeyen, "farklı roller peşindeyim" havasına kapılmamış ama farklı adamları oynamayı denemiş, çoğunlukla da becerebilmiş bir oyuncu. Bir yarışma sonrasında şöhret yarışına katılan, Yabancı Damat ile dikkatimizi çeken, Fatmagül'ün Suçu Ne ile zirveye yürüyeceğinin ipuçlarını veren, Kara Para Aşk sayesinde adını yurtdışında da duyuran Akyürek, bu kez iftiraya uğrayarak müebbetle cezalandırılan, hayatının en güzel yıllarını hapiste geçiren, ihanete uğramış Dağhan adında bir doktoru canlandıracak.

Hikayede beni en heyecanlandıran kısım, -Umur Turagay'ın kurgulayacağı dünya dışında- Dağhan'ın dönüşümünü izlemek olacak. Tababet eğitimi almış bir delikanlının, cinayet suçlamasıyla hapse düşmesi ve hapis hayatının onda yarattığı kırılmaları, travmaları izlemeyi heyecanla bekliyorum. Fragmandan anladığım kadarıyla; Gülcan Aslan'ın canlandırdığı kadına aşık olarak hapse giren Dağhan, yine fragmandan anladığımız kadarıyla aşık olduğu hatta evlenmek üzere olduğu kadının babasını öldürmekle suçlanıyor. Ve Sarp Levendoğlu'nun canlandırdığı karakterin işlediği cinayet de zavallı Dağhan'ın üzerine yıkılıyor. Dağhan, henüz neden yıllarca artan bir suçluluk duygusu taşıdığını bilmediğimiz genç avukat Selvi (Fahriye Evcen) sayesinde hapisten kurtulunca öc almaya başlayacak. Muhtemelen Dağhan'ın hapse girmeden önce evlenmek üzere olduğu kadınla, avukat Selvi arasında kalışını da izleyeceğiz. Böyle bakınca heyecanlı bir aşk hikayesi gibi duruyor.

Fragmanda beni şaşırtan ikinci unsur da Sarp Levendoğlu oldu. Televizyon ve sinema için aşırı "iri" olmasının dışında yerli piyasada o iri malzemesini doğru değerlendirecek reji bulamadığını düşünüyorum. Aksi halde o yakışıklılıkla çoktan kopup gitmesi, adını AList oyuncular arasına yazması lazımdı. Bu sefer -galiba ilk kez- kötü adam oynuyor. Sarp Levendoğlu bakışlarıyla kısacık fragmanda adeta yeni nesil bir Erol Taş tadı verdi. Meraklandım. Gülcan Aslan'a gelirsek kariyerine yine "masum" ama örselenmiş kadın rollerinden devam edecekmiş gibi görünüyor. Aslında bir hikayeyi tek başına sürükleyecek başrol kadın oyuncusu ışığına sahip olmadığını anlayana kadar, epeyce yanlış seçim yaptı ve kariyer yolculuğunda oldukça zaman kaybetti. Bu hikaye Aslan için her anlamda ciddi bir şans olacak; Umur Turagay rejisi sayesinde sanırım oyunculuğunu da parlatma imkanı bulacak.

Fahriye Evcen, sadece dursa bile kendine baktıracak kadar güzel. Bu konuyu tartışmıyoruz. Sadece güzel olmak da yeterli değil aslında kamera onu çok seviyor. 46 saniyelik fragmanda çok ama çok kısa yer almasına rağmen etkileyici bir portre çizdi. Geçmişin günümüze geçişi gibi kodlanan Evcen'in varlığı reklamcı tabiriyle 10 numara packshot olmuş. İlk anda Evcen'in bakışlarını görünce "bu hikayenin asıl kötüsü benim" tadı alan sadece ben miyim dersiniz? Fahriye Evcen'in oyunculuğu hakkında ahkam kesecek kadar fikrim yok. Yaprak Dökümü'ndeki rolünden sonra özel olarak takip edip, izlemedim. Açıkçası oyunculuğu hakkında ciddiye alacağım övgüler de duymadım, okumadım. Kurt Seyit ve Şura'ya Murka olarak girdiğinde de karakterinin "döktürecek" yeri, imkanı yoktu. Bu nedenle Evcen'le ilk kez "Ölene Kadar" sayesinde tanışacağız.

Fragmana gelirsek. Çok çarpıcı değildi. Sanırım amaç seyirciyi çarpmak da değildi. Ama kendini izletti.  Hikayenin geçmişine odaklanmış, fazla "bilgi" vermeye kodlanmıştı. İlk anda, "buralar biraz karışık" tadı aldım. Sadece 46 saniyelik bir "ilk" tanıtımda, "maktülün telefonundan sanığın telefonuna gönderilen mesaj üzerine" gibi bir detayla karşılaşınca tırsmadım desem yalan olur. Dağhan'ın hangi deliller sayesinde suçlu bulunduğu ve o delillerin nasıl çürütülerek serbest kaldığıyla çok ilgilenmiyorum; umarım bölüm de o tür detaylarla çok ilgilenmiyordur. Hikayenin beni ikna etmesi gereken kısım Dağhan'ın haksızlığa uğradığı ve bu haksızlığın yıllar sonra genç bir avukat kadın tarafından ortaya çıkarıldığıdır. Elif Usman Ergüden'in polisiye hikayelere olan zaafını da dikkate alırsak Kayıp'ta yapılan hataların bu hikayede yapılmamasını, totali hor görmeden ilerlemeye özen gösterilmesini umuyorum.

Ölene Kadar, Ocak 2017'de yayına girecek. Atv'nin çarşamba, perşembe ve cumartesi akşamları boş. Ölene Kadar cumartesi işi değil. Geriye iki akşam kalıyor: Çarşamba ve Perşembe. İşin, çarşamba gecesine girerek dönem izlemeyen seyirciye alternatif olmayı ve zaten gün be gün eriyen Poyraz Karayel'den çalmayı hedeflemesi rekabet anlamında makul duruyor olsa da ben olsam doğrudan perşembe akşamına koyardım. Perşembe akşamı rakip kanallarda yayınlanan yüksek reytingli iki dizi de henüz paçayı tam anlamıyla kurtarmış değiller. Nitekim bünyesinde Kıvanç Tatlıtuğ ve Tuba Büyüküstün gibi oyuncuları barındıran Cesur ve Güzel daha yedinci bölümde 5-6 bandına indi. Halit Ergenç, Bergüzar Korel ve Onur Saylak'ın yer aldığı Kanal D dizisi Vatanım Sensin ise totali elinde tutmayı beceremediği gibi henüz rahat bir nefes de alamadı. Yani o güne sağlam bir iş girerse -misal Aşk ve Gurur- ortalık toz duman olur gibi görünüyor. Atv'nin diziyi en geç Ocak ayının ikinci haftasında yayına sürmesi bekleniyor. Yani Ölene Kadar'ın yayın gününü öğrenmemize çok az kaldı.

Herkese bol şans. Ölene Kadar'ın sıkı bir takipçisi olacağım..


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER