Sana büyük bir sır söyleyeceğim,
Korkuyorum senden!
Korkuyorum,yanın sıra gidenden, pencerelere doğru akşam üzeri
El kol oynatışından,söylenmeyen sözlerden..
Korkuyorum hızlı ve yavaş zamandan,
Korkuyorum senden...
Louis ARAGON
Merhabalar... Haftalardır itinayla ve tüm estetik kaygılarımı tatmin etmeye çalışarak takip ettiğim Cesur ve Güzel dizisi için içimde çağlayan yazma isteğini bastıramayarak Ranini'ye koştum!... Ve buradayım! Teşekkürler Ranini.
Dizinin tanıtım teaserlarından birinde ne demişti Şirin? "Hep böyle olur! Bütün aşk romanlarında oğlanla kız böyle tanışır." Evet, demişti demesine ama tanışma sahnesinin rengarenk, albenili, heyecanlı, tutku dolu ve tüm estetik bakış açılarımızı bu denli doyurabileceği konusunda uyarmamıştı, biz Uslanmaz Romantikleri! Aşkolsun Şirin!
Neler yok ki dizide?
Aşağıdakiler ve Yukarıdakiler (TRT de yayınlanmıştı) isimli bir dizi vardı çoookk eskiden. Muhteşem bir malikanede yaşayan soylular ve en alt katta onlara hizmet edenlerin yaşadıkları birbirinden ilginç maceraları izlerdik.. Downton Abbey izlediyseniz bilirsiniz. O dizi de bir tür aşağıdakiler ile yukarıdakilerin yaşadıklarının ortak yansımasıydı. Ama her daim bir kesişim kümesi vardı! Yukarıdaki zengin ve soylu kişi ile aşağıda hizmet edenler arasından en az bir kişi arasında ya ulaşılmaz şahane bir dostluk ya da enfes bir aşk yer alırdı. Şirin ile Sühan arasındaki de bana böyle hissettiriyor. Birbirine asla ihanet etmeyecek iki sıkı dost! Hatta bir level daha atlayacağım izninizle; Şirin, Sühan'ın dile getiremediği duygusallığını dillendiriyor. Replikleri, dışavurumculuğu, tepkiselliği, cıvıl cıvıl olması, aklından geçenleri zekice dile getirmesi ve tabii ki Kemal'e duyduğu tertemiz aşkla. Sühan, her ne kadar çetin ceviz, akıllı bir iş kadını da olsa aşk konusunda Şirin kadar CESUR ve korumacı olabilecek mi, onu bilmiyorum. Bildiğim tek şey aşk eşittir fedakarlıktır...
İzlediğim ve bende iz bırakan hikayeyi tek tek karakterler üzerinden anlatacağım sizlere...
CESUR ALEMDAROĞLU (Kıvanç TATLITUĞ): Yılmaz Erdoğan'ın yönettiği sinema filmi Kelebeğin Rüyası'na kadar keşfedemediğim bir oyuncuydu. Hala izlemeyen varsa, mutlaka iki saatini ayırıp izlesin derim. Mert Fırat ile birlikte gerçekleştirdikleri performansı kaçırmayın! Bu dizide ise demlenmiş bir oyuncu olduğunu görüyorum. Olgun.. Zeki.. Jest ve mimikleri en doğal haliyle yansıyor ekrana. Köklü bir aileden gelen ve en sevdikleri dahil her şeyi elinden acımadan, sökülüp alınmış bir adam. Tabii ki intikamın peşinde koşması doğal. Tabii ki klişeler olacak. .(Bu arada 'yaşasın klişeler' demeden geçemeyeceğim!) Ama o ne oyunculuk kardeşim? Kostümlerinden tutun da -ki eşinin işi bu, dolayısıyla kostüm seçimleri Başak Dizer'e ait- saçı, makyajı, kullandığı arazi tipi araçlar tam da kişiliğine ve amacına uygun. Her ne kadar sinirleri alınmış, hırslı, akıl küpü ve ön sezili bir karakter çizmeye çalışsa da Sühan'ın kendisini darmadağın etmesine engel olamamaya başladı! İntikam yolculuğunda asla duygusallığa yer yok-tu! Ama gürül gürül kıskançlık akan mavi gözlerinin alev saçmasına bir türlü engel olamıyor ne yazık ki. İlk bölümlerde Sühan için 'Tahsin Korludağ'ın Hazine Dairesi' deyimini kullanan ve onu ele geçirerek intikam planının en can alıcı aşamasını gerçekleştireceğinden çok emin olmasına rağmen, dördüncü bölümde bu planının kökten sarsıldığını izledik! Zira Sühan akıllı, temkinli, analitik ve hala mantıklı! Hala, diyorum çünkü aşkın mantık muntuk dinlemediğine şahit olacağız. Cesur için de geçerli.. Şimdilik!
SÜHAN KORLUDAĞ (Tuba BÜYÜKÜSTÜN): Çemberimde Gül Oya dizisinden beridir tanıyorum Tuba'yı. Üstelik eşimin tarafından uzaktan da olsa bir akrabalığımız söz konusu. Ama benim için ASİ dizisinin yeri ve önemi çok ayrıdır. Ne de olsa Jane Austen fanatiğiyim! Karakterler, mekanlar, kostümler ve tabii muhteşem oyunculuklar hala aklımda.Ve sanırım Tuba'nın en büyük şansı en başından beri çok iyi oyuncu kadrolarıyla çalışmış olması. Cesur ve Güzel'de de aynı dizgi geçerli. Hiç kötü ve yapmacık bir oyuncu yok. Kötülerin kötüsü Tahsin Korludağ'dan (Tamer Levent) tutun da, boşboğaz eczane kalfası Necla'ya (Cansu Türedi) kadar... Kadın güzel! Saçını sıfıra vursa yine güzel olacak orası kesin.. Simsiyah kısa saçlar, arada yeşil derede menekşe rengi olan ve tüm hislerini yansıtabildiği derin gözleri var. Kostümleri ve kullanılan makyaj da harika. Hele sabahları yaptığı koşularda dinlediği müzikler! Offf Anmadan geçemeyeceğim arkadaşlar, Gökçe Kılınçer'in Güneşin Kızkardeşi parçası eşliğinde bir sabah koşusu var ki, on gündür dinleyip duruyorum. Laf aramızda; koşmadan...
Yazı devam ediyor..