Azad’ın annesinin ölüm haberi yıktı geçti herkesi. Ekran başında benim kanımı dondurdu. Azad’ın annesinin ölümünü kabullenemeyişi benim gözümde yaş oldu. Kolay mı insanın annesini bir daha göremeyeceğim fikrine düşmesi? En zor anında, dertlendiğinde, öfkende, mutluluğunda sarılamamak ya da arayamamak? Tarifsiz bir acı. Şu hayatta kim koşulsuz şartsız sever ki bizi annemizden, ailemizden başka? Canını canımız için ortaya atabilir? Bir saçımızın teline dünyayı yakabilir? Annemiz. Eğer hala şansınız varsa öpün, onu sevdiğini söyleyin annenize. Onur gibi arayın ‘’Seni seviyorum anne.’’ deyin mesela, arayamıyorsanız sarılırsınız Fırat gibi el örgüsü hırkanıza. Ya da en çok kime kırılırsınız? En sevdiklerinize değil mi? Ceren gibi annenizin tokadı yüzünden ağlarsınız. Ama sizinleyken kıymetini bilin annenizin.
Kimin acısı daha büyüktü? Ailesinin baskısından ağlayan Ceren’in miydi? Ceren gidecek diye üzülen Fırat’ın ayrıca kendini suçlayışı mıydı? Güler’in evden atmalarının derdi bir yana CD’yi kaybettim korkusu muydu? Perihan’ın oğlunu kaçırma derdi miydi? En son gelen Azad’ın annesinin kötü haberinin acısı birden başka bir boyuta götürmedi mi bizi? Aslında herkesin derdi kendine en büyüktü. Ama bazen olmuyor mu size de? Kötü bir görüntü ya da olaya denk geliyorsunuz ve diyor ki insan ‘’Benimki de dert mi?’’.
“Sen bir suçlusun.” diyen Ceren’in annesi ile ‘’Senin gibiler.’’ ayrımı yapan Ceren’in babası hayatın bir yansımasısınız. Herkesi ötelemek o kadar kolay geliyor ki. Kendimizden farklı olmaları üstüne bir de suçlu olmaları onları o kadar basit bir şekilde ötekileştiriyor ki gözlerinizde. Rüya’nın Kömür’e dert yandığı gibi isimleri yok, mahkûm onlar değil mi?
Ayrıca çocukların görüşlerine saygı duyulmaması da üzüyor beni. Her aile evladı için en iyisini ister. Ama sormadan etmeden evlatları adına karar almak kimseye yakışmıyor. Herkesin özgür hayatına hiç kimse karışmamalı değil mi? Aileler çocuklarını korurken bazen fazla baskı kurmuyorlar mıydı? Her türlüsünden bahsediyorum. Psikolojik ve fiziksel. Ceren’in tepkisini yerinde buluyorum.
Onur’un haklı sesiydi annesine söyledikleri de. İnsan evladının geleceği söz konusu iken intikam derdine düşer mi? Yaşadıklarımı yaşatacağım der mi? Ne kadar emin olabilir her sorunun çözüldüğünden? Perihan’ın hırsı değil mi zaten Onur’u böyle problemli yapan?
Milletvekili olaya el attı ama. Meğer kaçma olayından sonraki konuşmada bayağı ciddiymiş. Bütün ipleri eline aldı. Vekillikten de ayrıldı. Ailesiyle daha fazla vakit geçirme kararı aldı. Perihan’ın ne kadar büyük problemler ile tek başına, ona bir şey söylemeden başa çıkmaya çalıştığını görünce dayanamadı sanırım.
Asım sen nasıl bir babasın? Senin için saçını süpürge etmiş kadına nasıl elin kalkar? Diyelim ki aileni, evlatlarını düşünüyorsun. İnsan eşine vicdan azabı çektirip habersiz paraları alıp giyinip kuşanıp pavyonlara gider mi? Bir de gidip evlerini sormak yerine kan parası ister mi? İnsan evladını paraya satar mı?
Perihan- Güler savaşından sonra İdil- Onur savaşı favori olur. İdil’de kalp yarası açtılar. Ceren’in de Fırat’ın düşüncelerini Simge’den duyduktan sonra konuşunca yumuşayacağını düşünüyorum. Dizide olayla uzun uzadıya sıkmadığı için en kısa sürede bu sorunun da çözüleceğini düşünüyorum.
Yazı devam ediyor..