Yıldız bence Leon’a aşık değil. Dışarıda olan bitenle
ilgilenmeyen bencil bir kız Yıldız. Onun amacı sadece hayalini kurduğu dünyaya
ulaşmak. Etrafında şu anda onu bu hayale taşıyacak kişi olarak bir tek Leon
var. Bu yüzden ona oynuyor. Nasıl ki evliliğine engel olsun diye Ali Kemal’in
ona olan duygularını bildiği için onu basamak yapıyorsa, Leon’u da kendine
basamak yapıyor. Bu yüzden de yaptıkları elinde patlıyor ya zaten. Amaçsız
insan, kendini amaç yapar kendine. Hedefsiz insan, kendi hedef olur zamanla.
Başkasını harcadıkça hayat da onu harcar acımasızca. Gözünü kırpmadan bulduğu
kağıdı Leon’a yetiştirirken sadece kendini düşünen Yıldız, yalnız kalmaya kendi
kendini mahkum ediyor aslında. Savaşı da savaştığı da kendisi tıpkı zaferinin
de yenilgisinin de kendi olduğu gibi.
Hilal ise Yıldız’ın tam tersi idealleri ve inancı olan bir
kız. Bu uğurda da yapamayacağı göze alamayacağı şey yok. Babasına sarılmak
istemesine rağmen nasıl da geri çekiyor kendini. Ben daha önce de Leon’la
Hilal’i daha çok yakıştırdığımı söylemiştim ve de nitekim bu konuda bir şeyler
başladı. Leon onun duruşunun farkında. Sahip çıktığı şeylerinin olduğunu görüyor
ki Leon da Hilal gibi zaten. O askerin gitmesine bence, Hilal için değil o
askerin yaptığının doğru olduğunu düşündüğü için izin verdi. Symrna hakkında
anlattığı efsaneler de çok güzeldi. Hilal onun da dediği gibi tam bir amazon
kadın. Gerçi “Konu vatan olunca tüm kadınlar savaşçıdır.” diyen Hilal de ona
konuyu güzel özetledi. Güzel oldunuz Hilalcim güzel, her ne kadar milliyetçi
tarafın ağır basacaksa da Leon’un bu hareketi senin de kafanı karıştıracak.
Ali Kemal sen bu Yıldız işinden vazgeç bence. Bu dizi de en
gereksiz bulduğum konu da bu zaten. Gerçi sen de Yıldız’ın niyetini anladın ve
ona da hem hareketinle hem de sözlerinle çok güzel ders verdin ama yine de
içini kaplayan öfkeyi dindiremedin ve yanlış yollara saptın. Burada kendini
ispat etmeye falan kalkarsan senin için de ayrı bir facia olur. Hayata bir
yerden tutunayım derken başka bir yerinden dağılacaksın bu sefer. Umarım aklını
başına alırsın da toparlarsın. Senin hikayen daha başlamadı aslında. Ailenin
Yunan olduğunu öğrenmen seni çok sarsacak bence. O zaman daha küseceksin
hayata.
Her hafta hem de sinema tadında, bu vatanın atalarımız
tarafından nasıl binbir güçlükle bize bırakıldığını izliyoruz. Her karışının nasıl
emeklerle inşa edildiğine bir kere daha şahit oluyoruz. Kimlere neleri borçlu
olduğumuzu hatırlıyoruz her hafta tekrar tekrar. Çünkü bilmek yetmiyor biz
insanoğluna, arada hatırlatmak gerekiyor unutmayı iyi beceren biz fanilere.
Korku tünelinde gezindik bu haftaki bölümde. Her sahnesi
yüksek dozda heyecan ve ayrı ayrı ters köşeler sundu bize. Hiç beklemediğimiz
kişilerden hiç beklemediğimiz hareketlerle karşılaştık. Kimini mantığımızda bir
yere oturttuk, kimini ise hala oturtamadık. İnsanoğlu karmaşık bir varlık
elbette. Yaptığı şeyleri bazen kendisi bile açıklayamıyor. Ekran karşısında
bizler de kendimiz kadar anlıyoruz ve de kendimizce anlamlar yüklüyoruz.
Sonunda haklı çıktığımız kadar yanlış anlamaktan ötürü haksızlığa
uğrattıklarımız da oluyor. Sonucu anladıkça yaptığımız yanlış çıkarımlarla rota
değiştiriyoruz bu seferde. Mesela
Andreas’ı öldüren Mehmet bu hareketi neden yaptı? Acaba Hasan Basri’nin
kardeşi değil mi? Bu konuda yalan mı söylüyor? Öyle ya bu sadece onun beyanı,
herhangi bir kanıt yok elimizde. Tamam söylediklerinde haklıydı. Yaşanan
kötülüğe sessiz kalıp bir şey yapmamak bizi o suça ortak eder ama bu asker
silah doğrultmamayı seçmiş ve sonrasında da bu konuda bir sürü şey yapmış biri.
Onu acımasızca öldürmek de neyin nesi? Burası mutlaka bir yere bağlanacak
önümüzdeki bölümlerde. Leon da “Evine varmasını sağlayabilecek misiniz?” diye
bir soru sordu mesela. Bununla bir bağlantısı var mı bilmiyorum. Ama bu dizi de
daha önce de yazmıştım en hoşuma giden şey, ahlakın ve vicdanın millet unsuru
üzerinden değil de birey üzerinden veriliyor olması. Çünkü bunlar hangi millete
mensup olduğumuzdan ziyade nasıl insan olduğumuzun sonucudur. Ne bir milletin
bütünü bunlardan yoksundur ne de tamamı bunlara sahiptir. Genelleme yapmadan
bakmak ve anlamak lazım olup biteni.
Tevfik yine kötülükleriyle iş başındaydı. Ölmez Hasan’ın bir
şey söylemediğini duyunca rahatladı. Ama peşini bırakmayacak elbette. Olan yine
Eftelya’ya oldu. Hristo gözünü kırpmadan silahları havaya uçuracaktı. Hayatında
tek varlığı kızı sonuçta. Yapar mı yapar. Tevfik sen ne ayaksın ya? Neden bu
kadar kötülük peşindesin, tek motivasyonun bu olmuş yazık sana. Çok da
fırsatçısın. Kendine bir aile kurmamış, Azize’ye duyduğun hisler yüzünden içten
içe Cevdet’e bilenmişsin. Makamını da kötüye kullanıyorsun. Tutulacak bir yerin
yok vesselam. Ama Onur Saylak senin oyunculuğunu gerçekten tebrik ediyorum,
karaktere çok güzel hayat veriyorsun alkışlar sana.

Evet Cevdet, paşanın dediği gibi söz dinlememek senin başına
birtakım işler açmaya başladı ama ailenden uzak durman elbette çok kolay değil.
Yetişme çağında kızların var, onlara göz kulak olman ve yakınında olmalarını
istemen çok doğru ama bu kadar çok şeyi aynı anda götürmek çok zor. Bıçak
sırtında yaşıyorsun. Senden hiç şüphelenmeyen Vasilli’nin de kafası karıştı.
Aslında kendisinden bile daha fazla güveniyor sana. Hem askerliğine hem de
zekana hayranlık duyuyor.
Leon’u korumak için bayılttığını söylemen hem onun hem de Veronika’nın
sana olan güvenini biraz daha arttırdı. Sadakatinle ilgili de şüphe duymuyordu
ta ki şu son olanlara kadar. Hata üstüne hata oluştu. Şimdi Ölmez Hasan’ı
yakalamalı mısın yoksa gitmesine göz mü yummalısın bilmiyorum, her iki durum da
şu anda çok tehlikeli. Adam saatli bomba gibi ortada dolaşıyor. Ama bir şekilde
bunu da halledersin. Bugüne kadar paşa ile birlikte attığınız adımlar da olduğu
gibi bunu da aşacaksınız birlikte. Bu ülke ki, senin gibi hem zeki hem de cesur
insanların sayesinde çıktı karanlıktan aydınlığa. Silahların bir gemide olduğunu
biliyorsun artık. Milli mücadele için somut adımların atıldığı günlere ramak
kala, sen o silahlara ulaşacaksın elbette ve de direnişçilere ulaştıracaksın
her türlü engel ve zorluğu aşarak. Ve bu millet Mustafa Kemal ve silah
arkadaşlarının öncülüğünde tüm yokluğa rağmen muzaffer olacak tarihe destan
yazarak.