İnsan ne için yaşar ki bu dünyada? Huzuru yoksa neye sahip
olsa ona yeter ki? Huzuru varsa neyi eksik hisseder ki? Tüm bu soruların cevabı
tek bir kelimede saklı aslında; sevgi, çünkü bizi var eden şey sevgi yok edense
sevgisizlik. Hangi tarafta ne kadar duruyorsak o kadar var oluruz ya da tükenmeye
mahkum oluruz bu hayatta. Bizim masalımızın iki kahramanı da anne ve babalarını
erken kaybetmiş, huzuru birbirlerinde bulmuş iki insan. Defne hayatta
olmalarına rağmen yokluk yaşarken, Ömer ölümün soğuk yüzüyle yaşamış bu
yokluğu. Defne kalabalıklar içinde yalnız yaşarken, Ömer yalnızlığın içinde
bulmuş sükûneti. İkisi de tanışma anına kadar bir sürü cendereden geçmişler
tıpkı tanıştıktan sonra geçtikleri gibi. Şimdi sorunlar bir bir çözüldükçe,
sorular da bir bir cevabını buluyor. Zira ne akıllarda soru işareti kalıyor ne
de önlerine çıkan engel, engel olarak kalıyor. Aralarındaki iletişim sadece
duygularla değil, kelimelerle de vücut buluyor artık. Ne hissettiklerini
sözcükler aracılığıyla ete kemiğe büründürerek aktarabiliyorlar hiç güçlük
çekmeden. Her geçen gün daha bir bütün yapıyor onları. Zaman artık onların,
onları bu noktaya taşımak için her türlü sınavdan geçiren hayat onlar için
akıyor şimdi. Bir gökdelenin tepesinde, dünyanın en güzel şehirlerinden birini
seyrediyorlar şimdi yıldızların eşliğinde. Şehrin ışıkları mı onları
aydınlatıyor, onların aşkı mı her yeri ışıklandırıyor karar vermek neredeyse
imkansız. Şiir gibi bir kadın olduğunu kendi bilmese de,”Ben hangi dörtlüğüm?”
diye soruyor içinde bulundukları atmosferin büyüsü altında, büyülendiği adama. Cemal
Süreya’nın dizeleriyle cevap veriyor adam, şiir okuduğu kadının şiirin ta
kendisi olduğunu bilmenin hazzıyla. Zirve içinde bulundukları an mı yoksa
çıktıkları bina mı ya da yaşadıkları aşk mı diye bir an sorsak da kendimize,
cevabı çok iyi biliyoruz aslında onlar da biz de.

Ya ben nereye düştüm acaba…
Bölüm her sahnesiyle şahaneydi. Birini diğerinden
ayıramayacak kadar güzel anlar yaşattı bize. Ama Koray’la minik İso’nun
sahnelerini yüksek kahkahalarla izledim. İlahi Koray ya, ne hale getirdin
çocuğu. Selfie çekerken neye uğradığına anlam veremeyen İso’nun şaşkın
bakışlarını mı desem, yoksa çocuğu soktuğun o kılığı mı desem karar veremedim,
ama hepsi birbirinden komikti. Hani ona bağlandığını söylüyorsun ya Koraycım, o
tatlılığa bağlanmamak mümkün mü? Biz bile ekran karşısında bin bir kere
maşallah diye diye seviyoruz o sevimli yumurcağı. Allah’ım ne güzel renk kattı
bu küçük adam bizim dizimize. O püsküllerle stil kattığın, yeni ismi Berke olan
Manhattan ışıklı İso ile lütfen daha fazla beraber ol. Gerçi o mahalleden
kurtaracağım diye laflar ettin ve de senin işin belli de olmaz ya, gelsin
minnak İso ile yeni çılgınlıklar. Neriman’la yapacağın gereksiz muhabbetlerden
daha fazla eğlendirir bizi bu sahneler. O yüzden yenilerini bekliyoruz efendim,
yuvarla gelsin.
Sinan, bahtının kara olduğunu düşünen şıpsevdi Sinan. Seda
ile enerjinizi ben çok beğeniyorum. Seda her ne kadar kendini onaylamada sorun
yaşayan kafası karışık bir kadın da olsa, bir şekilde seninle olan ilişkisinde
kendini bulacak bence. Hem ilk evliliğinin yolunda gitmemesi hem de annesinin
onun üzerinde kurduğu psikolojik baskı yüzünden, suçluluk duygusunu çok yoğun
yaşayan bir karakter. Bu yüzden de çok fazla gelgit yaşıyor içinde. Verdiği
kararların arkasında duramıyor ve pişman oluyor. Pamir’in de dediği gibi hep
zor elde etmiş mutluluğu. Kolay olunca da yanlış yaptığını düşünüyor haliyle. Oysa
bazen emek veririz ama bir türlü karşılığını alamayız. Hiç ummadığımız bir zamanda,
aklımızın almayacağı bir durumda, Allah tüm bu emeklerin karşılığını kocaman
kocaman sürpriziyle ayağımıza getirir. Şaşırır, bocalar ve algılama da güçlük
çekeriz kimi zaman. Seda’nın da mutluluğu seninle yakalayacağını düşünüyorum ki
ilerleyen zamanlarda daha net göreceğiz bu konuştuklarımızı.
Pamir seni hikayede nereye oturtacağımıza bir türlü karar
veremesek de, bu hafta olman gereken yer sanki daha bir belirdi. Sinan ve
Ömer’le olan arkadaşlığınızın devamı ile yeni atılacağınız maceraları izlemek
çok keyifli olur bence. Defne’nin yakasından düştün çok şükür. Her ne kadar
Topal ailesinde aday olarak algılansan da yanlış adres olduğunu onlar da
anlayacak en kısa zamanda. Çünkü Kral’ın döndüğünden daha haberleri yok malum.
Nasıl tepki verecekler, bu durumu ne kadar sürede hazmedecekler bilmiyorum ama
çok uzun olmasın lütfen. O kadar çok yerde takıldık, o kadar zaman kaybettik ki
artık beklemek hepimiz için ayrı bir işkence. Zaman donmasın artık bizim
hikayemizde, başa sarmasın mümkünse, hep ileriye taşısın bizi de içine dahil
ede ede.
Serdar sen ilk defa bir şeyi herkesten önce algıladın ya
gerçekten bravo, hele Nihan’ın hiç çakmaması ayrı bir olay. Yer değiştirdiniz bu
konuda. Ama öğrenseniz ne olacak ki? Durumun şekli şemali hiçbir yere uymuyor
zira. Bunun sonu nereye varacak kestirmek şu anda imkansız. Ama İso’ya
üzülmemek biz Kiralıkçılar için daha bir imkansız.
“Mutluluktan sarhoş olmak” diye bir deyim vardır ya,
işte bizim bu bölüm sonundaki ruh halimizin tanımı tam da
bu. Ayaklarımız yerden kesildi, uçtuk da uçtuk. Daldan dala konduk durduk. Ama
yukarıda da dediğim gibi karanlık bir tünelin ucundayız şu an ki, biz
Kiralıkçıların makus kaderi bu. Uçtuktan sonra kafa üstü çakılmadan bir türlü
yere inememek. Ben bu saatten sonra ne yaşanırsa yaşansın ayrılığın olacağını
düşünmüyorum. Ama Ömer’in geçmişine yolculuk yapacağız o belli. Sakalların
uzaması da buna bir işaretti zaten. Ayrılık sürecinde Defne de Ömer de çok zor
günler yaşamışlar besbelli. Bu kadar büyük bir aşkın ayrılığının acısı da çok
büyüktür tabii. Şimdi bu sürecin yarattığı travmalar ve bıraktığı izlerle
mücadele edeceğiz ama en azından arada yalanlar, sırlar olmadan. İnşallah yeni
sırların oluşmasına da zemin hazırlamadan. Beraberlik, hastalıkta ve sağlıkta
birlikte olma sözü vermekse eğer bu da yaşanacak bu aşkın içinde. İnişli
çıkışlı ama içinde hep sevgi olan bir yolu takip ederek geldi Defne ile Ömer bu
güne ve yine inişli çıkışlı, sevgi dolu ama yanında güveni de ekleyerek devam
edecekler bundan sonra gidecekleri yönlerine.
Hayat sürprizlerle geldikçe önlerine onlar aşklarıyla aşarak daha da
bağlanacaklar birbirlerine. Hem daha üç kişi olacaklar, söz verdiler bize.