Masallar düşlerin kapısını aralar bize. Büyülü bir dünyanın
içinde gezintiye çıkarır tüm görkemiyle. Pembe bulutların üzerinde kuş gibi uça
uça dolaşırız bu atmosferin içinde. Ağzımız kulaklarda, kalbimiz son hızda,
gözlerimizi mutlulukla kırpa kırpa, bizi neyin beklediğini bilmediğimiz için
bazen de korka korka uğrarız bütün duraklara. Cadılar, büyücüler, iyiler,
kötüler ve tabii ki prens ve prensesin olduğu bu masallar hangi aşamalardan
geçerse geçsin, hangi duraklara uğrarsa uğrasın hiç fark etmez, tek bir noktaya
çıkartır bizi; iyilerin kazandığı kötülerin ise kendi karanlığında boğulduğu
gerçeğine. İyiler evrilerek kötüler ise devrilerek varır, varış noktasına. Aynı
bizim masalımızın kahramanları gibi. Tüm yaşananlara, tüm çekilen acılara ve
kaybedilen onca zamana rağmen bütün bunlara sebep olanları affederek, mecbur
olmadan, mecbur hissetmeden, gerçekten bile isteyerek attı bu adımı Ömer tabi
yanında Defne’si ile beraber. Bu yüzden de bunun tadına ve mutluluğuna da kana
kana vardı hepimizi de bu anlara tanık ederek.
Biz işte böyle bir masalın içinde yine uçuştaydık bu hafta. Hani
bir şey odur, ama bazen her şeyiyle odur ya, bu bölüm tastamam masaldı benim
için. Pespembeydi altımızdaki bulutlar. Hepsi bizim emrimize amadeydi hiç
itirazsız. Defne ile Ömer’in Krallığı’nda mükemmel ağırlandık hepimiz
gözlerimizden kalpler fışkırarak. Ara ara sarsıntılar yaşamadık değil bölümün
içinde. Henüz adını koyamadığımız bir durumla karşı karşıyız çünkü masalımızda.
Korku tüneline girmeye ramak kaldı, levhaların işaret ettiğine göre. Oradan
hasar alarak mı çıkarız, yoksa daha öncekiler gibi var olan bir hasarı mı
onarırız bilmiyorum. Şimdiden kestirmek çok zor ama Defne sen neden
bilmediğimiz cinlere bulaşıyorsun kuzum. İrlanda gibi uzak memleketle ne işimiz
olur bizim, Leprikon falan alıp getiriyorsun hediye diye. Daha tanıdık bildik
şeylerle uğraşabilirsin mesela, Alaattin’in Sihirli Lambası ki onun cini “Dile
benden ne dilersen” diyen şahane bir cin. Söylüyorsun tak diye yerine getiriyor
dilekleri. E bizim de malum bir sürü dileğimiz var gerçekleşmesini istediğimiz.
Şahane olurdu yani. Şimdi bu Leprikon Ömer’de neyi tetikliyor, hangi travmayı
çıkarıyor ortaya, nereden öğrenecek, nasıl anlayacağız? Sonra bir de Breaking
Bad’e adım adım derken? Ay neler oluyor, nereye doğru gidiyoruz? Ömer, Walter
White gibi ölümcül bir hastalığa mı tutulacak yoksa onun gibi yasa dışı işlere
mi bulaşacak? Ömer’in ne işi olur suçla, yasa dışı işle? Yok ya, tabii ki olmaz. Geriye hastalık
kalıyor ki orası da bizim için ayrı bir hüsran olur. Biz Kiralıkçılar ikisinin
de acısını derinden hissedenleriz, onlar mutluysa dibine kadar mutlu, onlar
mutsuzsa dip vurgunu yemiş gibi mutsuz olanlarız. Nasıl katlanırız şimdi tüm bu
olacaklara. Allah’ım hayaatt ağlamaklııı…

Adım adım Breaking Bad…
Defne rengarenk bir karakter. Hani Pamir de söylemişti bunu
Seda’ya ki biz zaten bunu çok iyi biliyoruz. Ama Ömer’in de bu konu da
Defne’den aşağı kalır yanı yok bence. Salon adamı diye bildiğimiz Sinyor
İplikçi’nin gerek mahalledeki versiyonu olsun, gerek“Şu kitabı da al şuradan
iyice sinirim bozulmaya başladı.” diyerek kitabı fırlattığı andaki öfkesi
olsun, gerekse yolu keserek Defne’yi arabadan indirdiği o kabadayı hali olsun
birçok yönüne şahit olduk zaman zaman. Ama bu haftaki tesisatçı Ömer ve çocuk
bakan Ömer bir başka güzeldi. Ya bu adamın üzerinde hiçbir şey sırıtmıyor
arkadaş. Hele minnak İso ile beraberliği çok tatlıydı. Her Ömer’i, yerinde ve
zamanında nasıl güzel taşıdığına şahit etti bizi yine kendine hayran bırakarak.
İso kucağındayken her türlü şaklabanlığı onunla yapıp sonuna kadar esnek
davranırken, onun gitmesiyle tam bir Ömer İplikçi ciddiyetine büründü tekrar.
Her halinin hakkını iyi veriyorsun Ömerim İplikçim helal olsun sana. Hayattaki
rollerimiz de böyle değil midir ki zaten? Birbirine karıştırmadan, birini
diğerine kurban etmeden yaşamak değil midir hakkını vermek? İç içe yaşanan bu
ünvanları ayrı tutabilmek birbirinden ve de birini diğerine karıştırmadan
geçebilmek içinden. Hayatın başarısı biraz da bunları ayırabilmekte galiba.
Yazı devam ediyor..