Geç kaldığım bölüm yazısını yazmak üzere bilgisayar başına oturdum oturmasına da bir süredir beyaz sayfayla bakışıp duruyoruz. İki saati aşan dizi sürelerindeki genç aşıkların sakız gibi uzayan bakışma sahnelerini artık daha iyi anlıyorum ^^
Ne mahkeme ne de Oliva yönetimiyle ilgili mantık hatalarından bahsetmemeye karar verdiğime göre ne yazacağım bilemiyorum. Kafamı toparlamak için küçük notlar alarak başlayayım o zaman…
Yazının girişinde Kerem olmalı! Yalanları için Cansu’dan, ona kardeşim diye seslenmesinin içten olmadığına inandığı için Mert’ten, oyununa oyunla karşılık verdiği için Süreyya’dan, onu kızına yakıştıramadığı için Metin’den ve tüm kötülüklerin anası Bediha Hanım’dan intikam almak için çıktığı yolda ailesini kaybettiği için zerre üzülmediğimi yazsam… Hmm, pek hoş olmaz. Temelli köye yerleşip sadece finaldeki olası Cansu Kerem düğünü için geri dönerler umarım.
En iyisi aşktan bahsetmeli… Dizinin Ece ve Mert’ten sonra eli en tutulur çifti LevSür’ün kavuşamadan ayrılacak olmalarına değineceksem aşk bunun neresinde? Süreyya’yla arasındaki engelleri kaldırmak için Kerem’le işbirliği yaparak Metin’i ihbar eden Levent’e üzülmeli miyim? Karizmasını olduğu kadar tutarlı davranışlarını ve nezaketini de beğenerek takip ettiğim Levent’in bu davranışının bırak engelleri kaldırabilmeyi var olanların üzerine gökdelen çıkaracağının farkına varamamasını yerden yere vurmaya elim gitmez… Oysaki Metin savcı önüne çıkana kadar Levent sadece şehir eşkıyalığını ihbar etmiştir ya da Bedia Hanım usulsüz şirket hisse devri için şikayette bulunmuştur diye düşünmüştüm. İşin özü Levent Süreyya’yı olduğu kadar beni de düş kırıklığına uğrattı. Genelde Ece’nin yada Ercan’ın diyaloglarına çok gülerim ama bu bölüm en çok güldüğüm cümleyi yazıya eklemeyi unutmam gerek; Levent: “Ben bugün aşkımı kazanmaya yaklaştım.”
Aşktan bahsediyorken Levent’in Süreyya’ya olan hislerini tüm detaylarıyla Kerem’le paylaşmasının midemi bulandırmasından bahsetmeli miyim?
Cansu ile Kerem’in barış ilan etmesinden bahsetsem… Hmm, fragmana göre yine ayrılık geliyor, yorulmama değmez.
Bedia Hanım’ın Ece’yi tanımak yerine sürekli Türk filmlerindeki kötü kalpli kayınvalide olmasından bunaldığımı yazsam tüm okuyucular destek verir vermesine de ya son icraatı olarak Mert’i mirasından çıkartmasına ne demeli? Mert benden torpilli, onu üzeni üzerim… Ama yaş itibarıyla gözü toprağa yakın, üstelik fragmandan öğrendiğimize göre kötü hastalıkla zorlu bir savaşa girecek bu nedenlerle Bedia Hanım’a laf geçirmek pek uygun olmaz.
Yazı devam ediyor..