Ömer diğer insanlarla
ilişkilerinde empati yapmaktan ziyade direkt hareket ettiği için duyarsız gibi
gözükebilir; aceleci ve sert biri olabilir. Defne’nin Ömer hakkında çelik gibi
sert olduğunu düşünmesi onun bu tavırlarından kaynaklanır. Ömer bazen o kadar
istekli ve zorlayıcı olabilir ki; farkına varmadan diğerlerinin duygularını
incitebilir, etrafını olduğu kadar kendisini de yakabilir. 56. Bölümde Defne’yi
geri almak için acele edip Defne’nin kutuda sakladığı t-shirt meselesini
patavatsızca ve sabırsızca ima ederken Defne’yi korkutup kaçırmıştı ve sonradan
pişman olmuştu.
Bazı durumlarda egosantrik ve
kendini aşırı önemseyen davranışları olabilir. Bazı konularda bir şey yapmak
için geç olana kadar sorun yaşadığını algılayamayabilir. Kendisinin özel
olduğunu düşünebilir. Defne’nin “belki de hepimiz birer yıldız olarak eşsizsek,
koca evren hepimizi eşit derecede seviyorsa ve hiçbirimizin hayatı aslında
diğerinden daha önemli değilse ” şeklinde kurduğu cümlesi sadece Ömer’in değil kendisi
dışında herkesin de özel olabileceği gerçeğini hatırlatır.
“Ömer’in öfkesi” sıklıkla
duyduğumuz bir kavramdır. Bu öfke yüzünden Ömer zaman zaman tahrip edici
olabilir. 24. Bölümde Sude’ye kızdığında evindeki alçıpan duvara yumruk
atmasını, 25.Bölümde çizemediği için ofisindeki ara cam bölmeyi eliyle
kırmasını, 51.Bölümde dedesinin emrivaki
ile isteme törenine katılması yüzünden Defne’ye kızıp evindeki tüm eşyaları
kırıp dökmesini ve 59. Bölümde telefonlarını açmayan Defne’ye sinirlenip kahve makinesini
parçalamasını gördüğümüzde öfkesinin dozunu anlayabiliriz. Ateş fazlalığından
kaynaklanan bu kontrolsüz öfke onun fevri ve tepkisel olduğunu gösterir. Ömer’in
55. Bölümde Pamir’le davete giden Defne’yi arabadan indirmek için kükremesi
veya 58. Bölümde Albertine Kayıp kitabını kendisinin hediyesi olduğunu bir
türlü anlayamayan Defne’ye kızıp kitabı fırlatması şeklinde şahit olduğumuz tepkisel
hareketlerini törpülemesi gerekir. Ateş fazlalığının yarattığı bu tepkisellik, etrafını
yıkmasına ve kendisini yakmasına sebep olur. Büyük sırrı öğrendikten sonra bekleyip
olayları net olarak gözlemlemek yerine aniden her şeyi bırakarak çekip gitmesine
ve iyice kavrulmasına neden olmuştur. Orada yaşadığı bir yıl boyunca aşkın
gururdan daha önemli olduğunu fark ederek yani değişerek ve dönüşerek geri
dönmüştür.
Defne’yi ele alırsak; Defne'nin
doğum günü olan 47. bölümün 20 Mayıs’ta yayınlandığını biliyoruz. 21 Mayıs'tan
itibaren Güneş İkizler burcuna giriyor. O nedenle doğum gününün Mayıs ayının
sonlarına denk geldiğini düşünerek Defne’nin güneşinin İkizler burcunda
olduğunu söyleyebiliriz. İkizler
burcu bu dünyaya sağlıklı bir merak geliştirip dinlemek, öğrenmek,
öğrendiklerini aktarmak ve bilgi ağı kurmak için gelmiştir. Defne’nin yaşadığı
tecrübeleri ve öğrendiklerini yakın çevresiyle yani mahalle arkadaşları Nihan
ve İso ile paylaşması, arkadaşlarına, anneannesine ve kardeşlerine olan
düşkünlüğü ve onlarla sürekli iletişim halinde olması bilgi alışverişine
verdiği önemi gösterir.
Tarafsızlık İkizler burcunun
yargıdan, kanılardan, göreceli ahlaki değerlerden bağımsızlaşmasını sağlar. Bir
konunun her iki yönünü de değerlendirir. Defne’nin tarafsızca öğrenme ve anlama
yeteneği yüksektir. Asistan olarak girdiği işte yeni bilgileri hemen öğrenip
özümsemesi, hatta asistanken bile tasarım kursuna gitmesi üstelik bunu en iyi
şekilde başarması Defne’nin öğrenmeye ve kendisini geliştirmeye olan merakını
gözler önüne serer. Merak onu sürekli hareket halinde tutar. 3. Bölümde Ömer’in
evindeyken kapalı kapılar ardındaki çalışma odasının içine bakmak ve 26.
Bölümde Cheri’de çalışırken Passionis’in yaptığı rakip tasarımları görmek için Defne
merakına yenik düşmüştü. Ömer’le
arasında duygusal bağ arttıkça onu ilgilendiren her türlü konuya karşı merak
duygusu daha da artmıştı.
Defne’nin hareketliliği ve
sosyalliği, İkizler Burcu’nun niteliklerindendir. Passionis’e ilk başladığı
günlerden itibaren yüksek enerjisi ve pozitifliğiyle ortama renk katıp birçok
kişiyi etkilemeyi başarmıştır. İkizler burcunun taklit etme özelliği de vardır.
Hatta 4.bölümde Sinan’la birlikte ayaküstü yemek yerken Ömer ve Yasemin’in
tavırlarını taklit etmesi ve bu taklidi İtalyan misafirlerin yanında da
tekrarlaması onun bu yönünü vurgular.
Yazı devam ediyor..