Zeynep ne oldu şimdi peki? Bizim tatlış gelin yine sağı solu kurcalamaya başladı. Zeynep’i anlamam mümkün değil yazmıştım yazılarımdan birinde. Ama anladım. Büyük lokma ye, büyük laf etme demişler. Zeynep yalnız. Boşandığı halde eski kocasının evinde kalmayı kabul edebilecek kadar kadar yalnız. Başka ailesi yok çünkü. Tek ailesi olabilecek babası ile bile duygularını paylaşamayacak kadar yalnız. Yalnızlık insanı kötü yapabilir, pusulasını şaşırtır hayatta. Hiç onu koruyup kollayacak, saçmaladığında bile ona destek olacak bir arkadaşı, Mahir’i ya da ”ablası” olmamış bu hayatta. Saçlarına balon bağlayan Hülya ve ona ne kadar saçma olsa da destek olan Melek misali. Onun da farklı farklı yüzlerini görüyoruz her seferinde.
Bence insanları gerçekten tanımak zor. O sebeple değişip değişmediklerini anlamak daha zor. İnsanın kendini tanıması bile çok zor. Yazanın kafası çok karışık bu konuda efendim. Eğer bir şans hayat karşınıza sizi sizden iyi tanıyan, bilen birini çıkardıysa da sımsıkı sarılın bırakmayın, kaybetmeyin onları. Mahir gibi. Gerektiğinde hem Hülya’yı, hem de Filiz’i kendinden koruyan Mahir gibi. Aslında hem Hülya’nın, hem de Filiz’in en büyük dostu olan Mahir gibi, onlara rağmen. Memo bebeğin koruyucu meleği olan Mahir gibi. Eğer kendiniz kim olduğunuzu unutursanız sizi sarssın, kendinize giden yolu bulmanıza yardımcı olsun. Çünkü hayat zaten çok zor. Destek, koşulsuz destek ve sevgi her zaman, herkese lazım.
Sevgiyle kalın…
Kısa kısa …
*Hülya’nın üçüncü bebeği yolda. Ne büyük mutluluklar bunlar. Zaten iyi anlaşan Memo ile Bahar’ı alsın, kendisi de bir minnoş daha doğursun, musmutlu mesut bir aile olarak devam etsinler hayatlarına. (edebilecek mi? )
*Haluk bey başa büyük bela, bekliyorum hikâyenin devamını. Melek’in de en büyük yardımcıları Hüseyin ve Kaya olacak bu mücadelede. Tabİi müsaade ederse. Ama gerçekler ortaya çıktığında Melek’i Hülya’dan kim korur, bilemem, daha da büyük güçler lazım bunun için.
*Peki benim de ateşim var diyen Kerim tatlılığını ne yapalım, nerelere koyalım. Tey Allahım. ^. ^ O kadar dert, bela içinde cilveniz, ateşiniz hiç sönmesin efendim. Sanırım mutlu evliliğin de temeli bu. O kadar naz yapınca sevdiceğinin elinden çorba yeme şerefine nail oldu danacık. Ya da, ne kadar kızdırmış olsa da sevdiğinin gönlünü bir gül ile ve kötü günler için sakladığı değerli bir bileklik ile almayı bilen dünya tatlısı bir eş.
*Mahir’in canını yaktınız ya, sizin de canınız yansız. Beter olun. Böyle güzel kalp kırılır mı hiç.
*Hülya bunca zaman nasıl şüphelenmez, Bahar’ın kendi kızı olduğundan diyordum. Meğer öldü biliyormuş yavrucağını. Hayattaki en büyük dayanağı ona en büyük yalanı söylemiş. Affetmek mümkün mü?
*Arda’nın bahtsız bedeviliğine 2 saat güldüm. Resmen trajikomik. Mahir Arda’yı alsa eğitse mesela. Deneysel olarak ^.^ Nasıl bir tür çıkar acaba ortaya? Meraklar içindeyim.
*Kaya çok mu akıllı, herkesi parmağında mı oynatıyor saf numarası ile. Bu dizide birinin kafasının içine yolculuk yapacaksın deseler Kaya derdim. Disneyland, Jurassic Park ve God Father karışımı bir şey olabilir oralarda.
*Bu kadar olay içinde bir Melis’imiz eksikti, bekliyoruz efendim. Bakalım kahramanlarımızı bu sefer hangi maceralar bekliyor? ^.^
*Süheyla Hanım’ın evine çöp yığmayı düşünen Kerim. Hadi sana kolay geldin çocuğum. Bana soran olursa, görmedim, duymadım, algılamadım diyeceğim...