Sevgili Şükrü abi, sen ne tatlı bir insansın. Gel, arada bir kahve içmeye gel, hatta daha sık gel. Defne ile Ömer’in arasında posta güvercini gibisin. Malum bizimkilerde öyle diyalog falan yok. Hatta kaç haftadır bizler deliye döndük konuşsunlar diye. Bu hafta da bu adımlar atılmasaydı ayaklanma çıkaracaktık ki, Yeniçeri ayaklanmasını aratmayacaktı hani, tarihe not düşülecek cinsten. Ama şükürler olsun ki sen kitap olayını aydınlattın da, Ömüş içinde biriken o sinirle daha fazla delirmedi. Defne de gitti özür diledi. Orada bu sezonun en uzun konuşmasını yaptılar ki bu daha bir başlangıç diye düşünüyorum. Çünkü bizim çiftimizin bu tür diyaloglara, birbirlerine duygu ve düşüncelerini iletmeye çok ihtiyaçları var. En eksik yanları iletişimsizlik. Yukarıda da dedim ya, Ömer ne istediğini iyi biliyor. Kaçmıyor, duygularını çok güzel ifade ediyor ve de mücadele ediyor. Olayları kaderine terk etmiyor eskisi gibi. Gerçi eskiden de yapıyordu bunları, ama oyun yüzünden olayları tam anlayamadığı için çok keskin kararlar alıyordu. Şimdi ise Defne gelmese de tekrar tekrar gidiyor.
Duyguları ile aklı arasında gelgitler yaşayan Defne ise daha ürkek. Manisa’ya gittiğinde Ömer’in gurur yapıp gelmeyeceğini düşündüğü gibi, İtalya’dan da dönmeyeceğini düşünüyordu ve bu yüzden hiç hazırlıklı değildi. Bir türlü şaşkınlığını üzerinden atamıyor. Bu yüzden, çok istemesine rağmen korkuyor ve adım atamıyor. Duygularında, kendi duygularının şiddetinde duramıyor Defne. Kafasının karışıklığı Ömer’den değil, kendi duygularının büyüklüğünden. Bu yüzden Ömer’in ona doğru her hamlesinde nefesi kesiliyor. Dağa tırmanmak gibi, koşan bir atlet gibi, hızlı bir arabanın içinde süratle yol almak gibi adrenalin yaşıyor bu aşkın içinde. Ömer’in nefes almak olarak hissettiği bu anları, o nefesi kesilmek olarak yaşıyor. Ömer savrulurken, Defne şarampole yuvarlanıyor. Ömer aydınlanıp yolunu bulurken, Defne kontrolsüzleşip yolunu şaşırıyor. İkisi de farklı karakter ve aynı şeyleri farklı etkiler altında yaşıyorlar çünkü. Bu yüzden Ömer’in kenara çekilmesi, terk etmeden orada Defne’yi beklemesi gerekiyordu ki Defne kesilen nefesini tekrar alsın ve de gelsin. Aşk kovalamak değildir, kaçmak zaten değildir, yerinde saymak ise hiç değildir. Aşk emektir. Emek bazen durmak, bazense hiç düşünmeden hareket etmektir.
İkisi de birbirleri olmadan yaşamanın gerçek bir yaşam olmadığını biliyor. Defne, Ayşegül ve Nihan’a her ne kadar biz duymasak da Ömer ile yaşadıklarını kahkahalar eşliğinde anlattı. Acısının hafiflediğini ve ayrılık sürecinin onda ki etkisinin azaldığını, yeniden kavuşmanın mutluluğunu daha fazla yaşadığını anladık, tüm bu olanlardan. Defne nihayet kabuğundan çıkmaya, duvarlarını yıkmaya başlamıştı. Bu yüzden evren, Defne’ye kendi duygularının aynası olan duvar yazısı göndermemişti bu hafta. Galiba her şey yavaş yavaş yoluna giriyordu. Galiba beklediğimize değiyordu. Galiba biz Kiralıkçıların yüzünün gülme zamanı yaklaşıyordu. Allah’ım ne büyük mutluluklar bunlar.
Yazı devam ediyor..