“Bazen tek bir an bütün bir ömrü unutturur
insana, bazen de ömür yetmez o bi’ tek muhteşem anı unutmaya. Ne kadar evrilsek
ne kadar yeniden başlasak da bazen, tek bir noktadan asla uzaklaşamayız. Oymuş
demek beni hayatta tutan, omurganın temeli. Dibi görmek, kararmak, endişeye düşmek ve kendini kaybolmuş
hissetmek. Sanki ne yaptığını, nereye gideceğini bilmiyor gibi…Sanki tamamen
bitmiş gibi. Yenilmek… İşte hayatta bunu sakin karşılayabilmek…Yeniden yükselebilmek,
ayakta kalabilmek ya bütün mesele…Kaçmamak… Buradayım diyebilmek… Buradayım ben olmayı
bırakmıyorum…”
Hayat
binbir yüzle çıkar karşımıza. Bir sürü denklem çıkartır yolumuza. Bazen ayartır, bazen
kışkırtır, bazen durdurur, bazen susturur. İnsan istediği şeyden eminse eğer
hangi yüzüyle karşılaşırsa karşılaşsın, ne kadar uzaklaşırsa uzaklaşsın tekrar
döner emin olduğu o yere. Kaybolduğunu zannetse de, kalben bağlıysa eğer ışığa
doğru çekilir karanlıktan bir şekilde. Düştüğü yerden kalkar ve yine yeniden
yola koyulur. Yaşadığı tüm engellere, tüm zorluklara rağmen pes etmeden ama
durduğu yeri de tekrar tekrar kontrol ederek. Çünkü duygular hızlıdır ve
yaşanması gerekenlerin önüne geçerek onlardan daha çabuk hareket eder. İşte o
zaman geri çekilip olayların yerli yerine yerleşmesi için onlara zaman tanımak
gerekir. İçinde durduğu yeri terk etmeden sakince bir bekleyiştir bu. Kabul
ederek ama bir o kadar da vazgeçmeyerek. Tıpkı Ömer’in yukarıdaki bilinçaltının
sesiyle açığa çıkardığı düşüncelerinde olduğu gibi.
Ömer
ne istediğini çok
iyi bilen bir adam. Aklının dehlizlerinde çok kaybolmadan, savrulsa da bi’ şekilde
toparlanan, yaşadıklarından dersler çıkaran net bir adam. Ailesini erken
kaybetmenin onda oluşturduğu yalnızlığıyla baş etmek için kendini işine vermiş,
duygularını ise tasarımlarına dökerek ifade etmiş bir adam. Şimdi ise doğruluğu
kendine yaşam çizgisi belirlemiş bu insan, uluslararası bir markanın tasarımını
çalmakla suçlanarak dürüstlüğü ile sınanıyor, tıpkı daha önce en önem verdiği güven
duygusunun defalarca sınanması gibi. Bu sınavın stresi içinde bilinçaltının
kuytu köşelerinde gezinirken, onun ne kadar yalnız olduğunu görüyoruz tekrar
içimiz acıyarak. Aşk ve öbür cinlerin hayatında kapladığı yere ve de
hissettirdiklerine rüyası aracılığıyla tanık oluyoruz, çok da şaşırmadan. Çünkü
onun nerde durduğunu en az onun kadar biz de biliyoruz. Yolu belirsiz gibi görünse
de, o yolun Defne’ye çıktığını, aydınlık tarafının neresi olduğunu ve
karanlıkların Defne ile aydınlandığını, o da biz de çok iyi biliyoruz. Tıpkı
endişenin, korkunun, kızgınlığın ve üzüntünün tek Defne ile yok olduğunu ve yüzünün
sadece onun varlığıyla güldüğünü bildiğimiz gibi.
Defne
ise bu sıkıntılı süreçte
Ömer’in yanında olmaya gayret ediyor. Ama hayat yine ona “Engellerden engel
beğen.” diyor ve de kötü haberi aldıktan sonra bir türlü Ömer’e ulaşamıyor.
Evren ona oyun oynaya dursun, o içi içini yerken duygularının renginin ilk
ortaya çıkmasına neden olan Feryal, ikinci kez aynı şeye neden oluyor. Böylece
biz Kiralıkçılar Feryal’e bir kere daha minnet duyuyoruz, bir türlü konuşmayan,
sürekli kaçan Defne’yi sahalara döndürdüğü için. Defne ilk defa Ömer’e kıskançlık
krizi ile duygularını haykırıyor ve de böylece içindekileri korkmadan çıkarabiliyor.
Devamını getiremese de onun için büyük bir adım oluyor bu hamle. Bizde ekran
karşısında yüzümüzde güller açarak izliyoruz bu sahneyi. Bu tripleşmeler, bu
atışmalar çok yakışıyor çiftimize. Yalnız bu sahne Ömer’in kitabı fırlatması
ile bende efsane. Defalarca sarıp sarıp seyretmelik bence. Adam ne kadar
bilenmiş bu kitap mevzusuna ya, nasıl tepki verdi. Rüyasında da Pamir’e geçirdi
en bi’ şahanesinden. Hayır, şiddet yanlısı
falan değilim ama Ömer bu Pamir’in kafasını gözünü kırsa valla çok sevinirim.
Bu ne ya… Oyunlar oynuyor arsız arsız. Ömer’e karşı nasıl bir duygu besliyorsa
işi inada bindirdi, bir rekabete falan girdi. Yalnız Ömer’in bina üzerinden
yaptığı göndermeler kalp ben. Kapak on numaraydı. Altta kalmayan, ders veren Ömer’e
koş. Bir yandan sinsi, bir yandan fazla özgüvenli havalarına rağmen Pamir bu
hafta bayağı bir cereyanda
kaldın canım, geçmiş olsun sana. Gerçi İngiliz oyunların ile pistte kalmaya
devam edecek gibisin ya, sonumuz hayır olsun ne diyelim.
Yazı devam ediyor..