Vatanım Sensin: İzlediğim dizi sen ol istiyorum!

Vatanım Sensin: İzlediğim dizi sen ol istiyorum!
Bu benim bir dizi hakkındaki ilk eleştiri yazım olacak. Merakla ve heyecanla beklediğim dizinin ilk bölümünü yorumlamak istedim. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki milli mücadele dönemi benim için Türkiye tarihinin en heyecan verici dönemi olmuştur hep. Tarih derslerinde defalarca işlenmesine rağmen hep heyecanla dinlerdim savaşları, kahramanlıkları, fedakarlıkları.  Savaşlardan yorgun çıkmış, tükenmiş bir milletin yeniden ayağa kalkması, kadın-erkek-çocuk herkesin elini taşın altına koyması beni çok etkilerdi. Her şeyden önce Türkiye Cumhuriyeti’nin fikren temellerinin bu dönemde atılması, dönemin benim için heyecan verici olmasının esas nedenidir. Döneme olan ilgim sebebiyle pek çok farklı yazarın milli mücadele dönemini anlatan kitabını okuma fırsatı buldum. Yine de Turgut Özakman’ın yazdığı tüm kitapların yeri benim için apayrı oldu hep. Turgut Özakman’ın metinlerini yazdığı Kurtuluş dizisini de severek izlemiştim. Hâlâ diziye gelemediğimin farkındayım ama diziden ne beklediğimi ve ne bulduğumu daha iyi anlatabilmek için uzun bir giriş yazmak zorunda hissettim kendimi.

Dizi başlamadan önce en büyük korkum beklediğim samimiyeti ve sıcak arkadaşlık/aile ilişkilerini görememe ihtimaliydi. Ne yazık ki bu korkumda haklı çıktığımı düşünüyorum. Dün izlediğim diziyi 1 ve 1,5 saatlik iki parçaya böldüğümde ilk yarıyı gayet dinamik ve sıcacık sahnelerle dolu gördüm. 2. Yarı ise durağan akışı ve soğuk yapısıyla beni diziden hızla uzaklaştırdı. Bu nedenle dizinin iki bölümünü ayrı ayrı değerlendirmek istedim.

1. Kısım
Cevdet’in Azize’yle, annesiyle, can dostu(!) Tevfik’le, çocuklarıyla her sahnesini izlemek çok keyifliydi. Her bir çocuğuyla ayrı ayrı ilişkisini çok sevdim Cevdet’in. Yine Hilal ve Yıldız kavgalı bile olsalar Tevfik amcalarından babaannelerini kızdırmalarını isterken çok tatlıydılar. Aynı şekilde Azize’nin de kayınvalidesiyle yakın ilişkilerini izlemek keyifliydi.

Balkan Savaşı sahneleri güzel çekilmişti, Cevdet Yüzbaşı’nın tavırları da gayet yerindeydi. Sevgili Halit Ergenç yine mükemmel bir iş çıkarmış. Kendisini 3dk izledikten sonra asker olduğuna sonuna kadar ikna oldum. Azize’yi de hemşire olarak severek izledim. Umarım Azize’nin hemşirelik görevi dekor olarak kalmaz dizide. Yaşanmış gerçek hikayeleri yaralı askerlerin ağzından Azize’ye anlatırken izleyebiliiz mesela. İlaç, alet yetersizliği, bu duruma karşın bulunan pratik çözümler ileriki bölümlerde vurgulanacaktır diye umuyorum.

Tevfik ile ilgili karakter tanıtımını okurken en büyük korkum hayattaki tek amacı kötülük yapmak olan düz bir karakter olmasıydı. Ne yazık ki bu korkumda haklı çıktığımı düşünüyorum. Tevfik’in Cevdet’i öldürdüğünü düşündükten sonra gözünden akan bir damla yaş benim için yeterli değil. Ben bu karakterin yaşadığı gelgitleri, Azize’ye olan büyük aşkını, öte yandan Cevdet’i de kendince seviyor oluşunu(?), arada kalışını daha dolu sahnelerle izlemek isterdim. Bu haliyle benim için tek boyutlu bir karakter olarak kaldı ve kendisini izlemek şimdiden keyif vermiyor bana.

Cevdet’in tutaklanması ve İttihat ve Terakki’ci olduğunu düşündüğüm biri tarafından kurtarılmasını izlemek güzeldi. Ama umarım İttihat ve Terakki de daha ayrıntılı ve özenli anlatılır önümüzdeki bölümlerde. Bu dönemle ilgili heyecan verici cemiyetlerden birini izlemekten mahrum kalmak istemem çünkü.

Ali Kemal’in evlatlık olmasının yol açtığı trajik ölüm beni etkilemedi. Bölümün ilerleyen sahnelerinde de Ali Kemal’in evlatlık olmasının yalnızca Hilal’e olan aşkını meşrulaştırmak içim yazıldığını düşündüm.

Cevdet’in, Tevfik tarafından sırtından vurulması (deyimlerin gerçek olduğu sahneleri de ayrı seviyorum); Azize’nin bunu hissetmesi; Tevfik’in durumdan istifade Azize ve çocukları linçten kurtarıp trene bindirmesi; Cevdet’in öldüğünü söylemesi güzel oynanmış, akıcı sahnelerdi. Ne yazık ki bölümün dinamik atmosferi benim için burada sona erdi.


Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER