Bu görüntüye Sabahattin Ali’nin aşağıdaki mısralarından (*) daha iyi ne eşlik edebilir ki…
Başını göğsüme sakla sevgilim
Güzel saçlarında dolaşsın elim
Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
Sevişen yaramaz çocuklar gibi
Metin’in Süreyya Levent birlikteliğini bu şekilde öğrenmesi kötü oldu. Keşke Süreyya’ya küçük hanım diye hitap eden kır saçlı şoför senaryonun dehlizlerinde kaybolmasaydı da bu sahneyi izlemeseydik. Metin’i günahım kadar sevmem ama şokun etkisi ile Süreyya’yı kaybetmemek için kendince önlemler almasını da anlayışla karşılamak lazım. Yine de hataları ne kadar büyük olursa olsun Metin’i eşine sadık olmayan çapkın, ailesine sevgisiz, iş hayatındaysa kurtluğuyla tanınan bir adam olarak izlemeye devam etmek isterdim; şehrin göbeğinden adam kaçırtacak, elleri bağlı bir adama şiddet uygulayacak kadar zorba bir adam olarak değil. Eminim ki Levent o yumrukların acısını çok güzel çıkartacak, aksi mümkün değil Metin iki yumrukta pert oldu bile…
Süreyya ne düşünüyor tam bilemiyorum ama Levent bana gerçekten güven veriyor. “Karşıma kim çıkarsa çıksın asla senden vazgeçmeyeceğim.” diyorsa ben inanırım. İlerleyen bölümlerde bol bol LevSür izlemek istiyorum…
Cansu Sude’yi kovar, üzerine Mert’te Sude’yi kovduğunu hatırlatır ve dışarı çıkmasını ister… Buraya kadar her şey mantıklı, neden Sude’yi yeni projelerine dahil etsinler ki? Peki, Kerem’in Mert’e çıkışına ne demeli: “Sude’yi işe alan benim öyle tek başına kovamazsın, çünkü ortaklık bunu gerektirir.” Ben Metin’in yerinde olsam Cansu böyle bir durumda Kerem’e “Mert’in ortağı benim, sen değil.” diyemediği müddetçe bırak Oliva’yı iki tane koyunumu emanet etmem. Kızın ruhunda patronluk yok, yol yakınken diğer Yüksek Sosyete kızları gibi butik açsın. (Kaynağımız Mert Çalhan’dan aldığımız bilgiye göre cemiyet hayatının genç kızları böyle yapıyormuş.)
Cansu’yu ne kadar sevmediğim malum. Hiç kanım ısınmadı. Gün geçtikçe şımarıklığı artan Cansu’yu giderek daha da çok sevmiyorum. Minicik bebek Ela’yı planlarına alet edip annesinin psikolojisini yerle bir etti; babasının toplantısını bastı, üstelik çığlık çığlığa... Kerem bıraksın bu intikam işlerini, Cansu’yu terk etmesiyle resmen hayatı kurtuldu.
EcMer ise en sevdiğim… Aynı Mert’in benzetmesindeki gibi; balla kaymak, dürümle ayran yada edi ile büdü… Ayrı ayrı da pek güzeller ama birlikte çok daha mükemmeller… Varsın ilişki terapisti Ercan’ın hesaplamalarına göre uyumları %7 olsun, biri batının kelebeği iken diğerinin Anadolu’nun bağrı, biri karamelli macaron iken diğerinin kalburabastı olduğu doğrudur. Ama son tespitinde olduğu gibi aşkları %100 olduktan sonra hiçbir şeyin önemi yok. (Ece’ye ufacık bir tüyo, Avrupa’da en iyi antrikot Barcelona’da değil Paris’te yenir. ^^)
Koran- Çalhan ortaklığı hayırlı uğurlu olsun. Neyse ki yönetim katı halen aktifken imza töreninin meyve sandığı üzerinde yapılmasının mantıksızlığını Oliva’nın benim için anlamı flashbackleri gölgeledi. Ek olarak, neyse ki Ercan önderliğindeki isyana hala gülüyorduk, mantık hatalarını göz ardı edebildik.
Bu arada Kerem’in planını çözebilen var mı? Koran aile fertlerinin hepsine ben sizin tarafınızdayım diyerek mavi boncuk dağıtıyor ama eee? Derdi Cansu’yu incitmek ise bunu başarıyor; derdi Koran’ları ve Çalhan’ları batırmak ise farkında olmalı ki Oliva sadece küçük bir proje ve koskoca holding etkilenecek değil; derdi Mert’in ve Cansu’nun projede başarısız olmaları ise, bu iş disipliniyle en küçük bir müdahaleye bile gerek duyulmadan zaten başarısız olmaları garanti… Unutmadan bir de Bediha Hanım’ın eline tıpış tıpış yüzellibin TL’yi sayması isteği var ki onu planlarının sonucuna nasıl bağlayacak merakla bekliyorum.
Yazı devam ediyor..