Ali ve Selin kimseye benzemiyordu. Ne çok mutlu bir çift ne de çok mutsuz bir çifttiler. En mutlu oldukları anda bile bir hüzün vardı, en mutsuz oldukları anda aşkları ortaya çıkıyordu. Yaralı ve hoyrat çocuklardı onlar. Uzaydaki mavi gözlü çocuk ve koca gözlü kızın aşkıydı bu. Diktatör ve Turta’nın hikayesiydi.
Ali tüm şarkılarını Selin’e söylemişti, Ali hayalini yaşamıştı. Ali, Selin’i yaşamıştı. Selin, Ali’nin yaralarını sarmıştı, onu iyileştirmiş ve ayağa kaldırmıştı. Ali’yi büyütüp Uzaydaki mavi gözlü çocuğu Küçük Prens yapmıştı. Onlar mutlu son arayan tipler değildi. Tek dertleri sonunda yine birlikte olmaktı. Birbirlerinin kalbini kırdıklarında özür dilemezlerdi çünkü onlar kırdıysa daha sağlam onarmak için kırarlardı.
AlSel’di onlar ayrı yapamazlardı zaten. Kırılır, dökülür, paramparça olur ve birbirlerine zarar verirlerdi ayrılırlarsa. Bana sevgisiz insanların ne kadar güzel ve ne kadar çok sevebileceğini öğrettiler. Birbirlerine en kızgın oldukları anda bile yine en çok birbirlerine ihtiyacı vardı onların. Bana en yakınındaki ve en uzağındaki insanın aynı kişi olduğunu gösterdiler.

Şimdi her çiftte onları arıyorum ama yönümü kaybediyorum. Eli boş dönüyorum. Yok, onlar gibisi. Küçük çocukların büyük aşkıydı bu. Onlar mucizevi bir güzelliğe sahipti. Birlikte cehenneme bile giderlerdi. Aşk benim için daha anlamlı ve daha derin bir kelime onlar sayesinde. Onları çok özlüyorum, çok arıyorum. Kıskançlıklarını, öfkelerini, acılarını, mutluluklarını… Eksiğim, eksiziyiz. Yaşananları unutamıyorum, kafamdan silip atamıyorum. Sıfırlayamıyorum… - Di li geçmiş zamanla yazdım tüm yazıyı… İşte en çok bu canımı acıtıyor. Artık dünyaya dönme vakti.
Bitti. Bitti. Bitti kelimelerim…