Çok eksiğiz AlSel’siz

Çok eksiğiz AlSel’siz
Bugüne kadar birçok dizi izledim, birçok çifti sevdim ve her çift bende çok özel oldu ama 2015’in Haziran’ında hayatıma öyle bir çift girdi ki tüm doğrularımı sildi; bana yeni doğrular kazandırttı. Dizi biteli 5 ay oldu. Ama hiç aklımdan çıkmıyor AlSel. Düşündüm durdum, nasıl bu kadar bağlandım, neden bu kadar sevdim, neden bu kadar özlüyorum, niye unutamıyorum? Sonra kendi kendime cevapladım bu soruları… Çünkü klişe bir aşk hikayesinden öteydi.

Zengin kız, fakir oğlan veya tam tersi bir hikaye değildi başlangıçta. Ayrıca birbirlerine çok benzeyen iki insanın hikayesiydi bu. ‘’Biz aynıyız.’’ Dememişlerdi boşuna. Ali ve Selin aynıydı. Onların sonu baştan yazılmıştı. Yoktu kimseleri birbirlerinden başka. Sevgisiz büyüyen iki çocuğun nasıl güzel sevebildiğini ve nasıl çok sevebildiğini gördüm onlarda. Onlar aşkı mucizeden yarattılar ve sanırım bu nedenler onları hiçbir zaman bana unutturmayacak. Unutturmasın da zaten, onlarla çok mutluyum. 



İki küçük çocuk, ikisi de hoyrat. Ali ve Selin. İkisi de sevgisiz, ikisi de yaralı, ikisi de çaresiz. Selin yaralarını göstermemek için şımarık ve umursamaz görünmeye çalışırdı. Ali de güçlü ve kötü bir adam imajı çizmeye çalıştı. Ama birbirlerinin oyunlarını bozdular. Ali, Selin’in içindeki o çaresiz küçük kızı ortaya çıkardı, Selin, Ali’nin içindeki yaralı, sevgisiz, kalbi kırık erkek çocuğunu... Yüzlerine taktıkları maskeler onları gizlemeye yetmedi. Birbirlerinin yüreğini okudular. Belki de bu yüzden onları hala çok özlüyorum ve unutamıyorum. Ali Selin’i, Selin Ali’yi büyüttü. Kendileriyle birlikte beni de büyüttüler aslında. Onlar aşkı çok başka bir açıdan gösterdiler. İkisi de ‘aile’ kelimesine yabancıyken birbirlerinin evi olmayı hayal eder oldular. Gamzelerinden öpmek isteyen Ali Mertoğlu vardı; öyle masum öyle aşık. Ali’nin ağladığını görünce kendi canının acısını unutup Ali’ye ağlayan bir Selin Yılmaz vardı; öyle kıyamaz öyle severdi. 



Çaresizliklere rağmen birbirlerinden vazgeçmeyenlerdi onlar. Karşılarına çıkan her engelde birbirine daha çok bağlananlardı. Selin ve Ali birbirine en çok acı çektiren ve birbirine en çok mutluluk veren çiftti benim gözümde. Ali Selin’i böyle özetlemişti; “Ben hayatım boyunca biri beni sevsin istedim. Sonra sen çıktın karşıma. Işıl ışıldın, benim gözlerimi kamaştırdın. Yalnız benim değil, sana bakan herkesin gözleri kamaştı. Ve sen o herkesin içinden beni seçtin. O kadar mutluydum ki… Korktum ben… Gerçekten korktum. Günün birinde bu yanımdaki ışıltıyı biri görecek, fark edecek diye o kadar korktum ki. Biri fark edecek ve bu ışıltıyı elimden alacak. Şimdi o ışıltıya bakıyorum da, onsuz yönümü kaybederim ben. Sensiz kaybolurum ben.”

Selin ise Ali’yi böyle anlatmıştı;

‘’Saçların alnını kapatmıyor bu yüzden kendini gizleyemiyorsun. Burnun ve ağzın. O üzgün çocuğa ait. Sen büyürken onlar zamana meydan okuyorlar. Onlar hep üzgün, hep bir yerde takılı kalmışlar. Hele o bakmaya bile korktuğum gözlerin. Onlar okyanus gibiler. Cesur ama huzur verici. Tehlikeli bir o kadar da kırılganlar. Ben seni çoktan ezberledim çocuk…’’


Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER