Yüksek Sosyete: Aşk kader mi yoksa tesadüf mü?

Hikâyemizin asi ve bencil görünümlü çocuğu Mert Çalhan ile devam ediyoruz yolculuğumuza. Öncelikle bana göre bu rol için Ozan Dolunay son derece yerinde bir seçim olmuş. Bu ismi dizide çok duyacağımız kesin. Adeta bir marka olmuş her şey önüne serilmiş Mert Çalhan isminin. Her ne kadar bencil görünse de çok farklı yaraları ve zaafları var Mert’in. En büyük zaafı babaannesi. Çünkü hayatta kalan tek ailesi, Mert’in küçük yaşta kaybettiği annesi, babası her şeyi olmuş o. Ve bu ailenin tek varisi olan torununun üzerine titremiş. Mert onu memnun etmek için uğraşmış aslında. Olabildiği kadar onun hayalindeki adam olmak istemiş, belki de biraz Kerem gibi olmak... Yurtdışında okumuş sırf bunun için... Kendi tercihlerini hep gizlemek zorunda kalmış ve bulduğu her fırsatta çizilen yolun dışına taşmış bu yüzden. Her ne kadar kendini umursamaz ve bencil biri gibi gösterse de Kerem’in gideceğini duyduğunda döktüğü gözyaşıyla iç dünyasının kapılarını aralıyor bize Mert. Ben biraz çocuk kaldım diye bağırıyor adeta. Severken gizlendiğini gösteriyor bize ilk kez. Kerem’in onu kıramayacağını biliyor, zaten nazı bir tek Kerem’e geçiyor. O yüzden son bir kez diyerek ‘Mert Çalhan’ adını güzelliklerle buluşturmasını istiyor Kerem’den. O her ne kadar son rica dese de biz biliyoruz ki bu son olmayacak…

İkinci bölümde tükenmek bilmeyen egosuyla izliyoruz Mert’i. Kerem’e Mert Çalhan olma kurallarını öğretmeye başlıyor sonunda. Biz de çok eğleniyoruz tabii bu ikilinin derslerini uygulamalı olarak izlerken. Gözlük çıkarmanın bile çeşitli yöntemlerini denerken çok keyifli sahneler çıkarmışlar ortaya muhteşem ikilimiz. Mert bu bölümde hala farkında olmadığı iç dünyasının esiri olmaya başlıyor başkalarını kendine esir ettiğini sanırken. O henüz bunu göremese de Ece’yi kendine âşık edip sonra eğleneceğini sansa da öyle bir yangına düşecek ki kendisi bile anlamayacak nasıl olduğunu. Daha şimdiden kapılmaya başladı Ece’nin hareketli dünyasına…        



Ece, patronu Mert Çalhan’a âşık olduğunu sanıp bir Çalhan gelini olma hayalleri kurarken onun Kerem olduğundan habersiz mütemadiyen adama yürümeye devam eden deli kızımız. Gerçek Mert’in yanında olduğundan onu hayattan bezdirdiğinden habersiz tabii. Mütemadiyen pişman ediyor adamı yanına yaklaştığına. Çok zor bir hayatı olmuş Ece’nin. Bu yüzden insanları, bakışlarını tanıyıveriyor bir çırpıda ya da tanıdığını sanıyor.

Mert’e çok ön yargılı yaklaşıyor bu yüzden. Mert “Bana neden böyle davranıyorsun?” dediğinde döküveriyor oracıkta içindekileri. Çünkü Mert ona güven vermiyor ve Ece de anında elini bırakabilecek bir adama güvenmek istemiyor, korkuyor üzülmekten belki de. Şuan için haklı olabilir ama gerçek aşka tutulduklarında birbirlerini çok değiştirecek bu ikili bence. Mert gerçek duyguları tadacak belki ilk kez ve içini açacak Ece’ye. Ece de uzun zaman sonra yaralarını saracak aşkı ve huzuru bulacak beklemediği bir anda. Bakalım bu sancılı süreçte neler olacak bekleyip göreceğiz ama bizi bu süreçte keyifli sahnelerin beklediği kesin.^^

 

Cansu’ya dönüyorum sonra. Ona bakınca çiğdem çiçeği geliyor aklıma. Büyüklerin ala çiçek dediği ela güzeli, en içten renklerin karışımı çiğdem çiçeği… Kış daha bitmeden, kar yeryüzünü tam terk etmeden açarmış, karı deler sonra en güzel renklerini bahara taşırmış. Kıştan bahara uzanır, gururu ve zarafeti simgelermiş çiğdem çiçeği. Karları delecek kadar güçlü, baharda ışıldayıp rüzgârlara boyun eğecek kadar da narin… İşte Cansu’nun tarifi bu bende. Ailesi çok zengin olsa da o hep eksik büyümüş. Annesi onu istemese de tüm gücüyle delmiş onu örten soğuk toprağı. Bir el değse bükülecek, bir su değse tüm renklerini açacak baharlara... İşte Cansu’ ya o can suyunun Kerem olacağının sinyalleri geliyor dizideki üç güzel karşılaşma ile. Bu üç karşılaşmadaki detayların çok güzel olduğunu da belirtmek isterim. Bölümün sonunda görüyoruz bu detayları bir yandan Kerem’i dinlerken…  ‘Derler ki eğer biri kaderinse 3 kez karşına çıkarmış aynı günde.’ diyor ve biz o üç karşılaşmayı izlerken numara detayı göze çarpıyor. Her bir karşılaşmada arka planda numaralar görünüyor 1, 2 ve 3 diye. Nihayet Kerem ve Cansu da işaretleri görüyor hiçbir karşılaşma tesadüf değildi mesajı verilirken bize…

 

İkinci bölümde son karşılaşmalarının da verdiği şaşkınlıkla bol alevli sahneler ortaya çıkarıyor ikilimiz. Ellerindeki mum masa örtüsünü yakarken asıl yananın örtü olmadığını anlamamız zor olmuyor. Bir yandan aralarındaki çekime dayanamasalar da diğer yandan korkularıyla yüzleşmeye cesaret edemedikleri için birbirlerini itmeye çalışıyorlar Cansu ve Kerem. Kerem hayallerini kaybetmekten Cansu ise kaçtığı zengin ve kaprisli dünyanın yeniden içine düşmekten çok korkuyor. Çünkü şu an gördükleri tek şey birbirlerinin maskeli hayatları, biraz da yalanla sürdürdükleri oyunları. İkisi de karşısındakinin düşündüğü kişi olmadığını anladığında kalpler yangın yerine dönecek bu kesin ama bu patlama ne zaman yaşanacak onu kestirmek şuan çok güç. İzleyip göreceğiz daha ne badireler atlatacaklar bakalım beraber?

Şimdilik benden bu kadar. Yazımı noktalarken yazan, oynayan, emek veren herkesin yüreğine sağlık diyorum. Bakalım yeni bölümler bize neler gösterecek? Merakla izlemeye ve yorumlamaya devam edeceğiz. Sevgiyle kalın…
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER