Kiralık Aşk: Şimdi Ömer ve Defne kendi tarihlerini yazabilirler…

Bu hafta ise gerçek, bildiğimiz sevdiğimiz Ömer İplikçi vardı yine.  Zaten kendiliğinden güzel olan, ama Defne’nin sevgisiyle daha sakin, daha iyi daha serseri! Olan bir Ömer İplikçi vardı bu bölümde. Defne’nin asla anlayamayacağım nazına önce restleşerek cevap veren Ömer, sonradan bunun yersiz olduğunu düşünüp Defne’nin kapısına gitti ve” ben halledicem” dedi. Zaten bölüm boyunca da halledemediği bir şey yoktu. Ömer İplikçi the problem solver! Tamam, sırrı çözemedi ama olsundu belki de çözmek istemedi kim bilir? (Buraya geleceğim.)

Bölüm boyunca emeğe saygısızlık etmek istemem,  ama o kadar sıkıcı ve gereksiz sahne izledik ki bir ara koptum diziden. Yahu zaten evlenecekler, barışacaklar biz bu olayları neden izliyoruz ki diye içimden geçirdim. Tabii bölüm içinde çok güzel sahneler de yok değildi. Defne ve Ömer’in rüyayı andıran ve Ömer’in Defne’nin rüyasını da tamamlarcasına “belki de üçümüz” demesi, Sadri Usta ve İso’nun gelecekle ilgili verdikleri ipuçları, “Kiralık “ yazısının artık kalktığını söylemeleri, Ömer’in evde yaptığı değişiklikler, sakinliği, hala işe devam edip harika bir koleksiyonla geleceğinin sinyallerinin verilmesi ve anne babasının mezarı başında Ömer’in söyledikleri…  Doğru söylüyordu anne babasının mezarının başında Ömer. Birinin varlığı hem sizi sınayabilir, zorlayabilir hem de içinizde gerçekte olan sizi ortaya çıkarıp sizi sakinleştirebilir. Size sizi armağan edebilir. Kaybettiğiniz yuvanız olabilir. Hem yara olabilir hem iyileştirebilir ve bunu da sadece o doğru kişi yapabilir. Yanlış şekilde hayatınıza girmiş olsa da her şeyiyle doğru olan biri. “Defne” yani Defnesi…

Şimdi, son sahneye gidiyorum Ömer’e ve yine kimsenin bir şey anlayamadığı o yüzüne bakıyorum. Bunca zamandır izlediğim ve her duygusunu bildiğim bu suratta öfke, nefret ve şok olmuş bir ifade görmedim ben çünkü bence Ömer’in içten içe düşünmeyi reddettiği, ufak ufak fark ettiği ama önemsemediği bir sürü şey kafasında bir yerlere oturdu.  Duyduğu şey çok ağır olsa da aslında kendisinin de belki varlığından haberdar olmadığı onlarca soru hepsi bir anda bir noktada birleşti ve “Her şey bir oyundu” sözüyle başlayan itirafla cevabını buldu. Ben Ömer’in her şeyi bilip bunca zaman sustuğuna asla inanmıyorum. Ömer her şeyi bilip Defne’yi anlamış, affetmiş ve ondan itiraf bekliyor olsaydı bile amcasına, Sinan’a, yengesine bu kadar normal davranmazdı. Ayrıca Ömer konuşmadan, hesaplaşmadan yoluna devam edebilecek bir adam değil. Ne olursa olsun Defne’yi de anlayıp affetmesi için onunla konuşması, her şeyi bir de ondan dinlemesi gerekirdi. Çok sevse bile bu durumda bu kadar rahatça evliliğe gitmezdi.

Dediğim gibi şoke de olmadı Ömer çünkü olsaydı bu da ona, onun zekâsına hakaret olurdu diye düşünüyorum. O yüzden biz Ömer’in hayretini ya da şok olduğunu görmedik yüzünde. Yıkıldığını ve ya alt üst olduğunu da görmedik. Bilmiyorum belki de ben abartıyorum sadece Ömer acaba biliyor mu hissi yaratmak için öyle baktırmışlardır ama ben böyle düşünüyorum ve diliyorum ki Ömer bunca zaman aslında çok da bilmeyerek hep kafasında bir yerlere yazdığı her şeyi kafasında oturtuyordu ve anlamlandırıyordu o sahnelerde. Bu yıkılmadığını ve canının yanmadığı anlamına gelmesin tabii. Böyle bir şeyi asla kimse tahmin edemezdi. Sonuçta sır sadece Defne’nin sırrı da değildi. Olayın içinde herkesin bir şekilde yer almış olması en yıkıcı olan kısımlarından biri. Şunu da söylemeden edemeyeceğim en uzun da Sinan’a baktığını fark ettim. Birazcık öfke gördüysem yüzünde Ömer’in, onu da Sinan’a baktığı sırada gördüm. Bu kadar büyük bir yalanın içinde yaşamış olmasına izin vermesine ve anlatmamasına çok kırılacak.

Bu kadar zaman hep şikâyet ettik. Neden hiçbir şeyi sorgulamıyor veya peşine düşmüyor diye ama Ömer böyle biri. Bir şey varsa gelip konuşulsun istiyor. Etrafında olup biten her şeyi izleyip, yazıyor aklına (farkında olarak ve ya değil) ama üzerine kafa yormuyor. Ayrıca ne kadar da insanlara güvenmek üzerine kurmadıysa da hayatını etrafındakilere güveniyor ve kendi hayatıyla tamamen oynayacak kadar büyük bir şey yapacaklarını ve bunu saklayabileceklerini düşünmüyor. Bu sebeple de fark ettiği onca şeyi bir yere bağlayamıyordu ve ya bağlamak istemiyordu. Ben Ömer’in sır açıklandığı andaki o sakinliğini tamamen buna bağlıyorum. İçinde bir yelerde dolanıp duran ve dillendirmediği, üzerine düşmediği, düşünmediği her şeyin o anda cevabını bulması, onun verdiği bir hissizlik, donukluk, garip bir hal..  Anlatılmaz yaşanır sanırım!

Fark etmeden bu kadar güvendiği bu insanların bu kadar çok şüpheli hallerine rağmen hiç şüphelenmediği, anlamadığı, sorgulamadığı için (en çok da Defne konusunda)  belki de kendisine kızacak Ömer. Tabii buraya gelmeden önce uğraması gereken birkaç durak var. Önce hesaplaşması lazım herkesle. Bakalım Ömer’in her şeyi dinleyecek gücü ve sabrı olacak mı? Önce kızmak affetmemek kolay geldiği için bu yollara başvuracak. Kendiyle kaldığında da bence anlamamayı, düşünmemeyi seçtiği için kendine kızacak ve tabii ki en kolay da Defne’yi anlayıp affedecek. O kadar zaman Defne’nin yalnız başına aşkı için verdiği mücadeleleri duyunca da Ömer, etrafındakilere Defne’yi çaresiz bıraktıkları için daha bir öfkeli olacak. Yani ben böyle düşünüyorum.

Neyse aslında çok da tahmin yapmaya gerek yok aslında sonu iyi bitecek bir hikâye nihayetinde. Gideceğimiz yolun dikenli olduğunu bile bile başladık bu hikâyeye. En çetrefilli yolu geçtik diye düşünüyorum. Bundan sonra sırtımızda yükümüz yok (fazla içselleştirmekten). Saçmalamadan, doya doya seven, kaçmayan Defne için bile Ömer’in dünyasının yıkılmasına razıydım. Artık hiçbir güzel anı içimizde bir ukdeyle izlemeyeceğiz.  Evet, Ömer’in dünyası ve ya yuvası yıkıldı. Enkaz var şimdi kafasında, kalbinde. Bunu da yaşaması gerekiyormuş işte. Belki de önyargılarla, keskin kararlarıyla kurduğu bu dünyasının yıkılması gerekiyordu ki yenisini kurabilsin.

Şimdi, Ömer affetmeyi öğrenecek, herkesin haklı olduğu bir taraf olduğunu bilecek.  Etrafındaki insanlar ona yalanlar söylediler, belki de çıkarları için ona bir oyun oynadılar ama sonra işler çok değişti. Pişman oldular, değiştiler ve Ömer’i gerçekten seviyorlar. Ömer bu hatalara rağmen onları hayatına almayı öğrenecek. Gözü kapalı güvenmese de herkesin hata yapabileceğini ve bundan pişman oluğunu değişebileceğini bilecek. Tabii hepsi zamanla. Biz de yine tv karşısında yerimizi alıp affeden Ömer’i ve özgür Defne’yi izleyeceğiz.

Sonuç olarak ise, gelecek sezon evli ve her şeyi aynı çatı altında çözmeye çalışan bir çift görmek istiyoruz sanırım hepimiz. Sonrasında yine ayrılık olur mu bilmem ama beraber bunu aşmaları gerekiyor. Sonuçta evlilik bu; kızarsın gidemezsin. O bir şey yapar, sen bir şey yaparsın ama yine de kalırsın değil mi?

Artık cumaları “Kiralık Aşk” dışında neler yapılıyordu onu hatırlama zamanı bizim için de. Eylül ya da Ekim’de (umarım Ekim değildir) eski rutinimize döneceğiz zaten.  Herkese iyi tatiller. Sevgiler…
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER