Kiralık Aşk: Aşkın matematiği

Kiralık Aşk: Aşkın matematiği
Adeta bizi uçuran bir masalın içindeyiz. Bu, öyle bir masal ki kimi zaman hep birlikte kemerleri bağlayıp uçuşa geçiyor, geride bıraktıklarımızı kuş bakışı seyretmenin keyfini yaşıyoruz. Kimi zaman ise bulutların arasında tatlı tatlı süzülürken, birden tribülansa giriyor ve bu sefer de korku dolu anların içine düşüyoruz. Bazen ağzımız kulaklarda, bazen yüreğimiz ağzımızda yaşıyor ama hepsini bir şekilde atlatıyoruz. Ta ki 50. bölüm sonuna gelene kadar. Çünkü orada kelimenin tam anlamıyla kafa üstü çakılıyoruz.

Biz aslında KA izleyicileri olarak duygudan duyguya doludizgin koşarken, yaşanılanların yarım kalmasına oldukça alışığız. İçimize oturan öküzlerden, kursağımızda kalan heveslerden yol yapsak, ulaşımsız köy kalmaz da, bağ bahçe her yer şehir olur.  Bütün bunlardan şikâyetçi miyiz?  Valla yalan yok, yer yer şikâyetçiyiz. Ama bütün bunların boşa yaşanmadığını ve bizi başka bir yere taşıdığını da iyi biliyoruz. Nereye mi? Tanık olduğumuz o aşkın büyümesine ve daha sağlam hale gelmesine. Sabrımız da, heyecanımız da buradan kaynaklanıyor galiba.

Geleceğe attığımız her adım, aslında geçmişin koridorlarından çıkarak oluşur. Defne de, Ömer de geçmişin izleriyle yelken açtı bu aşka, yaralarıyla, korkularıyla, umutlarıyla. İkisi de dışarıdan bakılınca bambaşka dünyalar içinde, birbirine benzer acılar yaşamış iki farklı karakter. Tıpkı acıyı da, hüznü de, mutluluğu da yaşama biçimlerinde farklı oldukları gibi. Ömer acısını içine hapsedip, etrafına ördüğü duvarlarla uzaklaşırken, Defne içindeki fırtınayla savrulup, bulunduğu ortamı terk ederek uzaklaşıyor. Aslında ikisi de hem kaçak, hem de alabildiğine tutsak.

Ben yaşanılanlara, sosyal medyada sıkça tanık olduğum hep Defne'nin ezik gösterildiği gibi yaklaşımlarla cinsiyet üzerinden değil, karakterler üzerinden bakmaya ve anlamaya çalışıyorum. Evet, Defne’nin şirketten her gidişiyle, herkes gibi ben de darmaduman oluyor,  Ömer’in çelik gibi duruşuna ise kızıp deliriyorum. Ama biliyorum ki ne Defne ezik olduğu için, ne de Ömer güçlü olduğu için bu şekilde davranıyorlar. İkisinin de hayata tutunma, yani hayatta kalma şekilleri bu.

Ah Ömercim ah, nasıl da Defne'nin senle konuşmak istediğini duyunca dağılıyor, bocalıyorsun. Nasıl da onun odasına bakmadan yan yan giriyorsun. İstifasını veren Defne'nin yüzüne bakmadan, sıradan bir şeyle karşı karşıyaymış gibi nasıl da soğukkanlı duruyorsun. Ama biz biliyoruz ki korkundan bu dik duruşun. Çünkü Defne'nin yüzüne bakarsan, yumuşayacak ve yelkenleri suya indireceksin. Ve yine biliyoruz ki boşuna bu çırpınışların. Defne'siz güvende olmadığını bal gibi bildiğin o eski topraklar, artık geçerliliğini yitirdi ve vatan değil sana oraları, -senin deyiminle- yuvan artık tatlı Defne'nin yanı. Biz bütün bunları unutmaya hazırız, tıpkı daha önce yaptıklarını unuttuğumuz gibi. Ama hepsi bir yana Efecan’a söylediğin o buz gibi uzak “Defne Hanım” tamlaması var ya, onun için ayrıca söz istiyorum senden. Onun için ayrıca al gönlümüzü ve lütfen affettir bize kendini.

Ben bu hikayede Kiralık Aşk oyununun ortaya çıkmasıyla yaşanacaklar kadar, Sadri ustanın sırrının çıkacağı anı da hep merak ettim. Usta'nın bunu ne şekilde anlatacağını ve de Ömer’in nasıl karşılayacağını... Ama ikisinin de birbirlerine olan sarsılmaz inancı ve güveniyle, sorgulamadan, yargılamadan o kadar anlamlı bir şekilde konuşuldu ki gerçekler... Ömer’in etrafına ördüğü o duvardan atlayıp, dedesinin bahçesindeki kötü çocukluk hatıralarının içinden, canı acıya acıya geçerek geçmişiyle yüzleşmesine yardımcı oldu. Hepimizi ağlatan bu sahne, dedenin duygularını, pişmanlıklarını anlatması kadar, Ömer‘in durduğu yerin kuru bir inat olmadığını ve yaşananların onda nasıl derin bir yara açtığını gösterdi. Ve yine bütün bunlara rağmen, artık bu olanları affetmesi gerektiğinin bilincinde oluşu kadar, dedesinin istemesi üzerine kalkıp ona sarılmasıyla, gönlünün de ne kadar yüce olduğunu yeniden hatırlattı.

Dedenin Defne'yi anlatışı ayrı bir güzeldi, Ömer’in gözlerinin içi gülerek “öyledir o” deyişi apayrı bir güzel.  Eve gelip son yaşadıklarının ağırlığıyla çöktüğü o yerden, hatıralarıyla çıkmaya çalışan Ömer’in buzdan şatosunu sıcacık bir yuva haline getiren Defne'yi, atının terkisiyle getirmek için yola çıkması ise bambaşka bir güzel. 


Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER