Sonra kömür prensin, siyah motsikletinin rüzgarına kapılıyoruz,
gidiyoruz, ta Manisa’ya. Rüzgar böyle ılık ılık esiyor, aşk diye esiyor,
havamız tamamen değişiyor. Sanki ikinci bir bölüm başlıyor. Başından beri olan
o hüzün yok oluveriyor.
Defne, sevimli bir koala gibi (bu benzetmeyi Twitter’da gördüm, kim bulduysa
tebrikler) ağaçta armut yerken, çok tanıdık bir melodi çalınıyor kulağına. Ta
13. bölümden. Yüzümüze bir gülümseme
getiren. Şaşkınlık ve sevinçle iniyor
ağaçtan, heyecanlı adımlarla ağaçların arasında sevdiceğini arıyor.
“Bak
yağıyor yağmur, her damlada gözlerin” (ağlıyorum). Hiç düşünmeden bırakıveriyor
kendini tatlı tatlı konuşan sevdiceğinin kollarına. Hesap sormadan, sitem
etmeden, saf sevgiyle... (yok ki şöyle çok bilen bir arkadaşı, süründür iti
(^^) diyen). Ömer yuvasını bulunca tam bir şeker oğlan oluveriyor, buz gibi
bakışlar, kıyamadan bakan gözlere dönüşüveriyor. Sevgi dolu bakışmalar,
sarılmalar ... Aşk sarhoşu çiftimiz, birlikte yıldızları izliyor sonrasında
birbirlerine tatlı tatlı sözler söylerken "seni seviyorum" ile huzur içinde uyuyakalıyorlar...
İşte bu yüzden Ömer’in şansı Defne.
Özel not:
Kiralık Aşk, rüzgar gibi aldı sevenlerini bir yerlere götürdü. Ben de
kapıldım bu rüzgara. Nasıl anlatacağımı bilmiyorum, yakın çevremden de bu
hislerimi anlayan pek (hiç) yok, ama bu dizi bana ilham kaynağı oldu tarif
edemediğim bir şekilde. Hayatıma dokundu resmen, çok garip, çok acayip. Şu an
tatildeyim, etrafımda begonviller, tepemde dolunay, gecenin 3’ü, bahçede yazı
yazmaya çalışıyorum. Vakit ayırıp okuyan
herkese de çok teşekkür ediyorum. Tam bir sene olmasının ayrı heyecanını
yaşarken son bölüm gelmeden şimdi paylaşmak istedim bunu. Sevgiyle kalın ...
Kısa kısa
*Yolda olduğumdan bölümün son yarısını telefondan canlı izleyip, o sırada
başta olanları merak ettiğimden Twitter’a baktım. Koriş’in Defne'nin resmine
güller koyup, mumlar yaktığı fotoğrafı gördüğümde, "aa, ne komik fotoshop
yapmışlar" dedim. Gerçekmiş ^^
*Bu bölümün kahramanı bence Koray. Defne ile vedalaşması, bütün içtenliğiyle
sımsıkı sarılması, lafını esirgemeden Ömer’e verdiği ayar, Sinan ile Yasemini
barıştırmak için çevirdiği dolaplar... Bazen aralarındaki en zeki karakterin Koray olduğunu, hayat
o kadar da ciddiye alıncak birşey olmadığı için herşeyi gırgıra vurmamız gerektiği hatırlatmak için yazıldığını düşünüyorum.
*Necmi Amca'yı anlamıyorum. Anlamak istiyorum. İş işten geçince atarlanmanın
ne anlamı var?
*Bu bölümün en anlamlı laflarından biri Sude’den geldi. İki bölümdür
ermişlere karıştı. "Atlatamazlarsa zaten
yanlış kurulmuş demektir, ama ruhları çoktan kenetlenmişse birbirlerine, başka
türlü yaşamak nasıl olur bilmezler, illa birbirlerini ararlar, aşk affeder." dedi.
*“Hiç kıyamam dediklerin, kıyıyor mu hep sana, kırılan hayallerin batıyor mu
ruhuna” Müthiş bir şarkı olmuş.