Hayat Şarkısı: Bırak karışsın renkleriniz, korkma ne siyahtan ne beyazdan

Hayat Şarkısı: Bırak karışsın renkleriniz, korkma ne siyahtan ne beyazdan
Oysa nasıl da tatlı tebessümlerle başlamıştı bölüm. Çiftliğe kaçan Kerim ve Hülya’nın tatlı atışmaları, oruç başına vuran Bayram Cevher’in Mehmet’in evde olmadığını öğrendiğindeki mahzun ifadesi, ardından açlığının hırsını en bilindik bahane olan matematik notu ve karne konusu üzerinden Bade’den çıkarışı… Burası, buralar hep Cevher’lerin yuvasının enerjisiyle dolmuştu. Sıcacık olmuştu içimiz.
 
Çocukları yetişkin olup kendi hayatlarını kuran her ebeveynin ortak pişmanlığı: “Bunlardan birkaç tane yapalım dedim sana!”
 
Sonra siyahlar hatta karalar içinde Hüseyin belirdi ekranda. Karalar içindeydi çünkü sadece üstündeki takımı değil, gözleri hatta yüreği kararmış haldeydi Hüseyin. Geçen hafta dönüştüğü şeye sebep her ne idiyse bu hafta tamamen ele geçirmişti onu. Zaten sonra - tüm o tanıdık ve Cevher ailesi hallerine rağmen - dağılmadı gözümüzden ve yüreğimizden o kara sis/his.

‘Dark Side’ temalı görsel

Ve o his bana çok ağır geldi. Geçen hafta bu olanlar Hüseyin için hayatın gerekli gördüğü bir dönemeç olsa gerek, Hüseyin bu yolla önce kendi kabuğunu kırıp sonra kendini yeniden bulacaktır diye umut ediyorum demiştim. Hüseyin’in birdenbire bu kadar hızlı başka bir adama dönüşmesini bu şekilde açıklayabilmiştim kendime. Ancak gördüm ki Hüseyin bu kadarcık bile açıklanabilir davranmaktan hoşnut olmadı. Kendini de aşarak çıtayı bir boy daha yükseltti. O sağduyulu ve sakin adamın aniden derin bir nefret ve öfke ile yüklü ve hoyrat bir adama dönüşmesine henüz alışamamışken eline silah alıp birini vuracak kıvama gelmesini oldukça korku ama en çok da hayretle izledim. Belki Hülya’ya Mehmet meselesi ile ilgili bu kadar büyük bir tepki – hani tepmek fiilinden türeyen- göstermeseydi Cem mevzusunu Melek’ten öğrendiğinde gösterdiği tutum daha inandırıcı gelebilirdi bana. Muhakkak gerçekti Hüseyin’in öfkesi ama 18 ve 19. Bölümde gördüğümüz Hüseyin Bayram babanın Bade’ye matematiği 5 gelmedi diye kızışı gibi biraz ‘adam zaten asabi, ne desek köpürecek şimdi’ hissi uyandırdı. Ancak Hüseyin’in dönüştüğü adam hakkında bu kadar huzursuz olduğuma ve bu halini sindirmekte zorlandığıma bakarak sanmayın ki Cem’e yapılanı haksız ya da yanlış buluyorum. Tam tersi Cem’in aslında neyi hak ettiğini düşünmek dahi korkutuyor beni. Bir yanım ucuz kurtuldu diyor. Diğer yanım da hiçbir fiziksel acının hatta ölümün bile Hülya’ya ya da herhangi bir kadına yaptığının bedeli olamayacağını biliyor.  

Ah Hülya! Yarasını göz bebeklerinde saklayan Hülya!

Aslına bakarsanız Hülya tecavüze uğramamış olsaydı da yani Cem ile kendi isteğiyle birlikte olup hamile kalsaydı da benim gözümde Cem’e olan kininin haklılığı bundan aşağı olmayacaktı. Pek ala bu haftaya kadar gördüklerimiz de Cem’den nefret etmek için yeter de artardı. Zaten ne zaman Cem’i görsem ya da bahsi geçse, gözümün önüne Hülya’nın onu Cevher malikanesinde ilk gördüğünde titreyen gözleri, yutkunamayışı ve ayakta durabilmek için tek eliyle yemek masasına dayanışı gelir. Daha o ilk dakikada içten içe biliyorduk aslında Hülya’nın yarasının mahiyetini. Yine de bu kadarını bilmeseydik keşke dedim o kara sis yüreğimi sardıkça. Ve biz bilmeyince Hülya da yaşamamış sayılsaydı keşke. Ama maalesef kadın olmanın ilk kodlarındandır bu korku. O yüzden aklımız bilmediğini sansa da ruhumuz hissederdi bir şekilde.

Hüseyin, Hülya için çok büyük bir şans oldu her zaman. Gerçek bir abi gibi sevdi ve kolladı Hülya’yı. Bu yüzden ben içten içe Mehmet meselesini daha başlarda bilmesini istedim Hüseyin’in. O zaman hayat kolay olacaktı bence Hülya için. Bu kadar büyük bir tepki almayacaktı mesela. Ama tabi ben de Melek gibi ‘cetvel beyinli’ olduğum için böyle düşünüyorum. Eminim Hülya bu fikirden de hoşlanmayacaktı. Duysa kesin saçma bulur ve kızardı bana. Hani küçük Hülya’nın sohbeti sarmayınca satranç oynamayı teklif eden kızla gitti ya küçük Kerim, ben orda Hülya’nın koşa koşa ablasına gidip “Abla satranç ne demek?” diyeceğini sanmıştım mesela. Ama Hülya ne yaptı? Kızın kafasına taş attı! Yine yanıldım anlayacağınız ama şaşırmadım ^.^ Onu ilk gördüğüm anda başka dünyaların insanı olduğumuzu zaten anlamıştım. 

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER