"Kaybetmekten
Korkanlar Cemiyeti Mütevelli Heyeti Başkanı Sayın Hülya Cevher’i günün anlam ve
önemine binaen yapacağı konuşma için kürsüye davet etmeden önce bir maruzatımı
dile getirmek istiyorum:
Aramızda bir asi var
sayın Başkanım! Pek muhterem eşinizin talihsiz açıklamaları maalesef kulağımıza
gelmiştir. Bu resmen isyandır, ihanettir! Ne demek ‘Ben korkarak yaşayamam’?! Kendisinin
derhal disiplin kuruluna sevk edilmesini talep ediyorum.”
Bölüm boyunca Hüseyin’in bakışları ile öyle gerildim ki
yazının başına oturmaya bile çekindim. Sanki her "Hülya" yazdığımda saat 13.10
yönünde belirip bana da aynı delici bakışları fırlatacaktı Hüseyin. Bu yüzden
biraz nükteli bir giriş yapmak istedim. (Korkuyla başa çıkma yollarında bu hafta:
Sizi korkutan şeye başka bir açıdan bakın.)
‘Ne olacaksa olacak ama biz bu
kabustan birlikte geçeceğiz.’
Yoksa Kerim’in ‘korkarak yaşayamam, seni de yaşatmam.’
çıkışını ver her şeyi abisine anlatmasını kesinlikle destekliyorum. Hatta keşke
daha önce anlatsalardı diye de düşünmeden edemiyorum. Ama biliyorum ki sadece
kurgu hayatlarda değil gerçek hayatta da olduğu gibi her şey ama her şey olması
gereken zamanda olur. İşte bu yüzden tam da şimdi olmalıydı ki Kerim ve Hülya
birlikte ‘tamam’ olmanın, aile olmanın adımlarını sırasıyla ve başarıyla
tamamlayabilsinler. Hüseyin şimdi öğrenmeliydi ki Kerim Hülya’nın sevgisine ve
Mehmet’e duyduğu bağlılığa bu kadar güvenerek onun yanında olabilsin. Hülya pijamalarıyla
sokağa atılsa bile Kerim de pijamalarıyla gidebilsin peşinden. ‘Ne olacaksa
olacak ama biz bu kabustan birlikte geçeceğiz’ demek öyle kolay değildir çünkü.
Kerim’in bu evreye gelebilmesi için tamamlaması gereken süreçler vardı. Böylece
bir evre daha tamamlanmış oldu.
Dikkat! 5
saniyeden uzun bakmayınız.
Tıpkı Hüseyin’in öğrendiklerine bu kadar sarsılması için Hülya’ya
bu kadar güvenmesi, onu gerçekten ailenin bir parçası olarak görmesi gerektiği
gibi. Öyle sarsıldı ki bence içinden daha önce hiç görmediğimiz bir Hüseyin
çıktı. Bizim bildiğimiz sağ duyulu, sakin adam yerini başka bir adama bıraktı
adeta. Muhakkak bu da Hüseyin’in dönüşmesi için hayatın gerekli gördüğü
aşamalardan biri. Ancak ben kendi adıma ne yöne bir dönüşüm olacağını henüz
kestiremiyorum. İnancım ve umudum şu ki gidişat şu an için pek iyi gözükmese de
(evet, fragmanı izledim ama Hüseyin’in o tetiği çekeceğini sanmıyorum) bu
fedakar, ailesinin istekleri ve menfaatleri için kendinden vazgeçmiş adamın
önce kabuklarını –gürültülü bir biçimde -
kıracağı ardından da kendini yeniden bulacağı yönünde. Yani Hüseyin’in
hikayesinde hayli sancılı zamanlar izleyeceğiz gibi görünüyor. Tam da şu an
aklıma babasının Hüseyin için söylediği “Ben onu esnete esnete büyüttüm. Yere
yatır, ikiye katla, üstüne bas. Yine de kalkar, yürür.” sözleri geldi. Ben de
Bayram babanın bu sözlerini referans alarak Hüseyin’in tüm o sancılı süreçlere
rağmen ayağa kalkacağına inanıyorum.
Yazı devam ediyor..