Sıcak bir Ağustos akşamıydı. Daha önce sadece ilk "pasta"lı fragmanına baktığım ama pek de ilgimi çekmeyen bir diziyle neredeyse bir sezon boyunca hayatımı paylaşacağımı tahmin edemeden başladım 'Baba Candır'a... İlk bölüm bittikten sonra fark ettim ki öyle sıradan bir iş değildi. Hepimizin özlediği türden sıcacık bir aile dizisiydi. Yazın başladığı ekran yolculuğuna kışın da sağlam adımlarla devam etti, içimizi ısıttı. Hatta orijinal Kore versiyonunu çoktan solladı bile. Çoğu zaman güldük, çoğu zaman hüzünlendik, öfkelendik, şaşırdık... Ama kalbimizdeki yeri asla değişmedi, aksine her geçen bölümde daha da büyüdü. Çünkü o bize unutmaya yüz tutmuş değerlerimizi yaşatmak için didinen bir ruh, sevdiğinin yüzünde küçük bir gülümseme görmek için kırk takla atan bir çocuk gibiydi...
Ekranların paragöz, bencil, çocuklarını düşünmeyen babalarının aksine Yufkacı Salih'in samimiyeti ve ailesine bağlılığı bizleri derinden etkiledi. Büyümeyen çocuk Haluk ve plaza kızı Ece'nin envai çeşit imtihandan geçmelerine rağmen birbirlerinden bir türlü kopamamasını takdir ettik. Kaderleri tesadüfi bir şekilde birleşen Emrecan ve Ceylan'ın hayatlarını da birleştirmelerini her şeyden çok istedik. Tava Nermin kimi zaman biz izleyicileri temsil ediyordu, ona hak vermeden duramadık. Hayatını bile bile karartan Hasan'a çok üzüldük, ancak Müge ile boşandıktan sonra derin bir oh çektik. Levent'in Ece'yle, Rüzgar'ın da Ceylan ile bir ilişki kurma çabasına, Egemen'in gudubetliğine ve ara sıra Aslı'ya bile carlamasına, Müjde'nin entrikalarına, Damla'nın iki günde aileyi dağıtma noktasına kadar getirmesine çok sinirlendik. Yıllar sonra oğlu için geri dönen Bahar her ağladığında onu teselli etmek, Adnan'ın eşinin gölgesinden çıkabilmesini görmek istiyorduk... Her şeye rağmen bir sezonu hayırlısıyla atlattık ve bize de 3 ay beklemek kaldı.
Sezon finalini izledikten sonra ruh halimiz
Bölümden uzun uzadıya bahsetmeyeceğim, ama etmek istediğim birkaç kelam da yok değil hani. 40. bölümü Haluk-Ece ve Emrecan-Ceylan'ın nişanlanmasıyla sonlandırmış, Nermin'in mesajından sezonu çifte düğün ile kapatacağımızı anlamıştık. Bu arada dikkatimi çeken bir nokta da yeni bölümün uzun bir aradan sonra Haluk'un hayalleriyle başlamaması oldu. Açıkçası rahatsız değilim, ama dozu fazla kaçırılınca senaryonun gerçekliğini az da olsa zedeleyebiliyor; bu yüzden ayarı iyi yapmak önemli. Çiftlerimiz geç de olsa nikah günü aldıktan sonra sıra gelinlik almaya geldi, ama Ceylan'ın sakarlığı nedeniyle binlerce liralık gelinlik çöp oldu. O da ne yapsın, Ece'yle birlikte gelinliği Emrecan'ın görmemesini sağlamaya çalıştı. Ancak gelinlikte bir uğursuzluk olsa gerek, başına gelmeyen kalmadı. Sonunda kadınlar birlik olup gelinlik işini tatlıya bağladılar da içimiz rahatladı.
Yazar Notu: Kadınların mağazada gelinliği kapmak için verdiği o insan üstü çabayı görebilmeyi çok isterdim. Eminim ki çok da eğlenceli olurdu, ama bu da nazarlık olsun artık. :)
Ancak düğün vakti geldikçe "sezon finali" yazısının da içi doldurulmak zorundaydı. Düğüne sonradan gelecek olan Salih, zaten ufak ufak kendisini dürten alzheimer hastalığıyla başa çıkarken trafik kazası geçirince, üstüne üstlük ağzından "Kimim ben" cümlesi dökülünce işlerin daha farklı bir boyut değiştireceğini anladık. Açıkçası çiftlerimizin bölüm sonunda evlenmesini ve 2. sezonda da evlilik hallerini görmeyi çok istiyordum, o konuda çok küçük bir hayal kırıklığı yaşadım. Yine de ne yapıp ederler, şartlar düzelince o düğün yeniden gerçekleşir. Bu konudaki tek temennimiz ise Salih Baba'nın bu sorununu 5-10 bölüm kadar uzatmamaları, çünkü sezonun son bölümlerinden beri bunların işaretini alıyoruz. Kısacası yeni sezonda hastalıktan herkesin haberi olmuş bir durumda olduğunu görerek başlamak istiyoruz, bunu da not düşeyim.
Sezon finalinden sonra 30 yıl yaşlanan bizler
Diğer önemli gelişmelere de değinmeyi çok isterim, ama benim asıl amacım bölümü yorumlamak değil. Yeni sezonda karakterlerimiz neler yaşayabilir diye kendimce ufak tahminler yaptım, sizin de fikirlerinizi bekliyoruz. :)
Yazı devam ediyor..