Bu bölüm İso ile giriş yapmak geliyor içimden. Koca yürekli adam İso; Sinan’a iyi adam diye kızamaması, eski sevgilisinin yeni sevgilisine çay demlemesi… Sinan’ın dükkana girişi ile içim parça pinçik oldu. Çünkü Sinan da bilmeden girdi içeri, istemekten çekindi, söyleyemedi ayakkabı Yasemin’e diye. İso ise fark etmeden eski sevgilisine evlilik teklifi ayakkabısını elleri ile hazırlıyordu. Çıldırmıştık. Bu koca yürekli adam bunu hak etmemişti. Defne’den duyunca nasıl da yıkıldı. Ama vazgeçmedi ağlasa da sabahladı yaptı o ayakkabıyı. Erkenden yaptı, acısı erken gitsin diye mi? Kendimi yerine koyuyorum. Evet, iyi insan olmalı ama yok yok dayanamaz insan bu kadarına. İso da normal olan gibi yapamadı. Yarı yolda çöpe attı ayakkabıları. Kendini bu kadar kırmak, parça pinçik etmemek gerekti. Kızmadık, hak verdik.
Sinan planlar yaptı tabii ki dedikodu, olaylar devi Koriş ve Demet Akalın yüzüğü ile. Yine çok güldüm Koriş’in abartılı tepkilerine ve evlilik teklifi yorumlarına sonrasında yemeyip içmeyip Yasemin’e yetiştirmesi ile. Planlar kişiye özel düğün ayakkabısı ile evlilik teklifi iken Yasemin şampanya, pasta içinde yüzük araya dururken klasik kadın olduğunu kanıtladı. Sonunda çok normal ama içten, en güzelinden evlilik teklifini ikisi de aynı anda yaptı. Yasemin’e de bu cesaret yakışırdı.
Düğün kimin diye düşünmeyi bıraktım, Sinan'da kararlıyım şu aralar. Ama bir ayakkabı detayı vermeden olmaz. 44. bölümdeki ayakkabı ile Ömer’in çizip İso’nun ellerinden çıkan ayakkabı aşırı benziyor. Ön kısım aynı danteller ama arka kısmı çok farklı. Çöpe giden ayakkabımızın arka detayında dantel yok iken 44. bölümdekinde vardı. Onu fark ettiğim an zaten ayakkabının Yasemin’e ulaşamayacağını anladım.
Biraz daha yavaş gidersen elimin tersiyle vurucam Ömer
Düğün ayakkabısı için düşünmeye sevk eden adam Ömer sevdiğini her dakika özen ve incelikle izler. Sinirliyken, kimse onu görmezken, uyandığımda, utandığında, sevdiği arabadan çıkıp çılgınca haykırırken, yaprak sararken, hayaller kurarken, muziplikler yaparken…
Evet, evet Defne Ömer sahneleri çok güzeldi. Adam yaprak sarmadan bile vuslat çıkardı. Sonrasında çok bekledim Defne’den -üçümüz- kısmını duyayım ama duyamadım. Olsundu. Rüyanın tekne kısmı geçen hafta, vuslat ve yaz tatili bu hafta karşımızdaydı bakalım üçümüz lafını da ileride duyacağız. İnancım tam.
Defne’yi beklerken Orhan Veli’den "Öyle bir havada (zamanda) gel ki vazgeçmek mümkün olmasın." diyen Ömerciğim, zaten Defne senin vazgeçemeyeceğin parçan oldu. Özdemir Asaf’ın da dediği gibi "Günün en güzel saatleri bunlar. Yanımda kal." Defne artık yanında öyle yanındaki o zamanlar hayattan en zevk aldığın bitmesini istemediğin zamanlar. Koriş’i evden kovacağın zamanlar. Değiştiğini kabul ettiğin zamanlar. Hatta tek başına değişmediğin Defne’yi de değiştirdiğin zamanlar.
Birlikte gezip daha farklı bakacak Ömer, başta yaprak saramayan sonra sevdiği için yaprak sarma öğrenip sevdiğine yardım eden Ömer izlemek çok güzeldi. Evden kaçan Defne onun deyimiyle "Evden sevgilisi için kaçan Merve konumu." çok yakıştı. Telaşlanınca elinin tersiyle Ömer’e "Valla bi çarparım." demesi çok güldürdü beni, çok içtendi, çok gerçekti. Ne kadar da sevdiğini azarlayan kız hem de Ömer İplikçi’yi.
Annesinin hasta zamanını Defne’ye anlatırken bende kıyamadım Ömer’e Defne gibi. Ama en çok da amcası ile konuşurken gözlerim doldu. Annesi babası eminim ki Defne kızlarını çok severlerdi ve Ömer ile gurur duyarlardı. İnsan kaç yaşında olursa olsun ailesini arıyor Necmi Amcamız haklı.
Yazı devam ediyor..