Hayat tatsız
sürprizleriyle, anlık felaketleriyle sarsıverir insanı. Defne'nin de yüreğinin
tam orta yerine yine bir ateş düştü bu hafta. Işıldayan gözleri soldu,
yutkunmak bile zor geldi sanki... Defne'nin sığınacağı güzel mi güzel bir
yüreği var, içinde de sadece Ömer olan, işte o yürek içten içe yine kanamaya
başladı.
Defne'nin
annesiz ve babasız kalışına, onlar tarafından keyfi olarak terk edilerek,
hayata hükmen bir sıfır yenik başlayışına kayıtsız kalamıyorum. Omuzlarına
küçük yaşta binen sorumluluklarına üzülüyorum. Genç bir kadın olarak kendine
güvenmekte zorlanmasına hüzünleniyorum. Sürekli affedici olmasına, hataları hep
kendinde aramasına içerliyorum. Bu yüzden bu masalda Defne karakterini kollamak
beni mutlu ediyor.
Ömer
de ailesini kaybetmiş, kendi içine kapanmış, yıkılmış çok üzülmüş! Ama anne ve
babası Ömer'in geleceğini, eğitimini garanti altına alabileceği bir fon
bırakarak hayata gözlerini kapamışlar. Kaybetme acısının yanına ekonomik
sıkıntılar hiç eklenmemiş. Dedesi tarafından hayatına habersizce yerleştirilen
Sadri Usta’sının yardımıyla hep doğru yollara yönlendirilmiş, kolaylıklar
sağlanmış. Amca ve yengesi tarafından hep önceliği olmuş. Kardeşi yerine
koyduğu arkadaşı Sinan'la da hayalini gerçekleştirerek işini kurmuş, başarılı,
dürüst ve güçlü bir adama dönüşmüş Ömer!
Peki,
Defne nasıl devam edebilmiş hayatına? Ansızın çekip giden bir baba ve
arkasından "Kısmetim çıktı." diye üç çocuğunu gözü yaşlı bırakan bir
anneden geriye tek kalan hediye yüce kalpli bir anneanne olmuş. Sorumsuz ağabey
Serdar'ın üstlenemediği tüm sorumlulukları da sırtına alarak okuma hayallerine
ara vermiş Defne'm. Kimin için? Ailesi için. Şikâyet etmek yerine, hep
kabullenmiş. İsyan edememiş, kapılarını kapattıklarında, mutlu olabilmeyi ve dümdüz
bir kız olmayı seçmiş Defne. Büyük hayalleri hiç olmamış ki. Gökyüzüne bakmak ve
bir yıldızdan diğerine atlamak dışında hiç hayal kurmamış Defne. Hep eşit
sevilmeyi istemiş, dilemiş. Endişeleriyle tek başına cebelleşmiş. Korkularıyla
yüzleşmekte hep zorlanmış. Yaşadığı bunca sıkıntıya rağmen ışıltısından hiçbir
şey kaybetmemiş; güzel, doğru ve naif bir genç kız olmuş.
Hayatında
ilk defa çaresizliğine işte şimdi isyan ediyor, Defne. Sessiz sessiz,
haykırmadan, içine ata ata. Korkuyor kaybetmekten, endişeleniyor, sır sayesinde
stresle güm güm atan kalbine söz geçiremiyor. Kapılarını kapatmak sessizce
yaşamak istemiyor artık. Aşkına kavuşturan 200 binlik bir sırrın altında
ezilirken, şimdi de 520 binlik bir ev ödemesinin altında erim erim erimek de
istemiyor. Yalanlarla başladığı ama beyaz atlı prensini bulduğu masalının Gallo
gibi yılan birisi tarafından açığa çıkmasını da istemiyor.
Ne
yapacağını, nasıl davranacağını, ne konuşacağını bilmez halde çırpınan bir
minik, üzgün kuş Defne. Hani bir daha hiç uçmamak adına, sırf sevdiği adama
yakın olabilmek için onun omzunda yaşamayı bile tercih edecek kadar kendinden,
kanatlarından vazgeçebilecek kadar çok seven bir Defne vardı, hatırladınız mı?
Ben o fedakâr, âşık Defne'yi hiç unutmadım. Sevmek ve sevilmek için her şeyden
vazgeçebilecek küçük bir kız Defne!
Ömer
bir bilse ölesiye sevildiğini belki çok daha farklı davranacak! Keşke ev
sorununu çözmekte gösterdiği hızını, zamanında Defne'yi ve sıkıntılarını da
çözebilmekte gösterebilseydi. Zam isteyen, mankenlik yapmayı para karşılığında
kabul eden Defne'yi hiç anlamak istememişti mesela. "Karar ver artık."
diyerek köşesine çekilmiş ve Defne'nin çizimini satmasına neden olmuştu.
Arkasından "Güvenmiyorum." diyerek kızımızı yalnızlığına terk edip,
gitmişti. İlham perisi olduğunu inkâr etmekten hiç çekinmemişti.
Yazı devam ediyor..