Oyun olmasa; Defne’nin kendisini bu kadar kötü hissetmesine, korkmasına gerek kalmayacaktı. Ömer’e göre normal giden ilişkilerinde kaçan, uzak duran, hep bir şeyler gizleyen Defne. Yani onun açısından bakarsak; Defne’nin bu kadar çok korkması, bu yüzden hep uzak durması, sorun çıkarması saçma. “Hayatında hep bir şeyler oluyor ama ben bunların hiçbirini bilmiyorum.” diyor Ömer. Şimdi bunun kaybetme korkusuyla alakası yok Ömer’e göre. İnsan aşık olduğu için ve korktuğu için neden bir şeyler gizlesin ve yalanlar söylesin? Ben diyor sana evlenelim dedim diyor sen neden ısrarla tek başına yürümek istiyorsun diyor. Defne ne diyor peki? “Ben böyle yalan söyleyen biri değildim. Korkuyorum.” diyor. Peki aşık olmakla, korkmakla yalan söylemenin ve bir şeyler gizlemenin ne alakası var? Vallahi yandı kafalar! Adam nasıl anlasın durumu? Defne tarafından bakılınca, oyunu bilince, ben anlıyorum ama Defne, Ömer’in anlamasını nasıl bekliyor bunu anlamıyorum işte.
Defne’nin kaygısının asıl kaynağı, sadece ailesi tarafından terk edilmiş olmak değil bunu hepimiz biliyoruz. Ömer’in bu kadar doğru! olması (Bir insanın doğru olmasından dolayı suçlandığını da görecekmişiz!) Defne’yi sakladığı sırdan dolayı bir adım geri götürüyor ve kendini Ömer karşısında hep ezik ve suçlu hissediyor. Defne’nin anlamadığı şu; evet bir yola girdin istemeden ama onu saklayarak yaptıkların seni suçlu durumuna düşürüyor. Şimdi bile alsa karşısına konuşsa, Ömer kızar ama anlar onu. Bu kadar çıkmaza sokan her şeyi; Defne’nin anlatmama kararı. Ömer sert, köşeleri var evet ama anlaması lazım Defne’nin böyle de sürmez, gitmez artık bu ilişki. Artık konuşulması gerek. Kaçarak, sürekli yalanlar söyleyip durarak ve bunların sorumlusunu Ömer gibi göstererek çözemez olayı Defne. Biraz Ömer’in açısından bakmalı. Çok ihtiyacı var Ömer’in de Defne kadar rahatlamaya. Bu adam kaygan zemin dediği ilişkiyi kabul etti. O kendisini yıkacak sırra rağmen Defne’ye sözler verdi. Defne her şeyi anlatmak için daha neyi bekliyor? Daha ne olsa inanacak Ömer’in terk etmeyeceğine? Kendisini anlatsa anlaşılmayacak bir olay değil artık bu oyun. Defne bunu anlamıyor. Bu oyunun gerçek olmadığını defalarca ispatladı. En başlarda çıksa oyun, Ömer affetmezdi belki ama durum şu an çok farklı. En fazla kızar Ömer ama düşününce anlar. En az zararı da Defne görür bu oyundan. Keşke kendi yaptıklarını ve mücadelesini hatırlasa Defne. Yeterince kendi kanıtladı bu aşkta. Şimdi dürüst olup her şeyi anlatma ve Ömer’in anlamasını bekleme vakti.
Defne “Kusursuz değilim. Senin yanında hata yapma şansım yok.” dedi. Zaten Ömer de kusursuz değil ki ve Defne’den beklentisi de bu değil Ömer’in. Defne’nin oyunu saklamak dışında yaptığı bir hata da yok ki ayrıca. Keşke kendi de bunu fark etse. Bunu fark edemediği için de Ömer’e nasıl göründüğünü, ona ne hissettirdiğini kaçırıyor. Kırıyor Ömer’i. Onun beklediği Defne’nin mükemmel, hatasız olması değil ki. Hayatına kendisini katmasını istiyor, paylaşsın her şeyi artık sır saklamasın, kaçmasın istiyor Ömer. Defne Ömer’in bu isteğini anlamazdan gelip oyun yüzünden onu suçluyor. Canımcım, Defnecim adamın senden istediği kusursuz olman değil her halinle seviyor seni zaten tüm defolarınla. Bunu da kaç kere ispat etti. Bu kadar zor mu anlamak? Açık ol, kaçma, anlat…
Ayrıca Ömer haklı. Hiç mi güvende hissetmedin kendini Defne? Adamın Defne’nin böyle hissetmesi için yaptığı hiçbir şey yok aslında. Ömer açısından bakarsak böyle. Defne açısından bakarsak; Ömer hiç korkmuyor çünkü Defne hep orada ve onu seviyor ama Ömer’e görünen böyle değil. Ömer kaç kez Defne’yi kaybetme korkusu yaşadı. Ömer tarafından bakınca; Defne hep kaçan, giden, uzak duran, bir şeyler gizleyen. Peki Defne açısından bakarsak? Ömer hep dik duruyor, hiç yıkılmıyor. Biz defalarca gördük Ömer’in Defnesiz ne yaşadığını, kaybetme korkusunu, acısından elini kullanamaz hale geldiğini, ağladığını. Defne bunları bilmiyor belki ama Ömer’in kendisini ne kadar sevdiğini biliyor. Ömer’in Fikret’e söylediklerini duydu mesela Defne. “Defne artık benim için. Beni onu her an özlüyorum. Burada olmaması bile beni huzursuz ediyor. “ dedi Ömer. Şimdi bu konuşma Defne’yi ne kadar sevdiğini ve onsuz yapamayacağını göstermiyor mu? Yetmez mi bu? Oyun olmasa ortada, düşünüyorum Ömer ne yapıyor Defne ona güvenmesin diye? Bence hiçbir şey! Defne’nin Ömer’in aşkına inanmaması, onun kendisini terk etmeyeceğinden emin olmaması için bir sebep yok. Defne’nin ailesinin onları terk etmesinden sonra herkesin onları terk edebileceğini düşünmesi çok normal. Bu onlarda travma olmuş. Şu anda da Ömer’in ona olan sevgisi, Ömer ne yapsa ona yetmiyor yani inanamıyor terk etmeyeceğine, hep seveceğine. Üstüne oyun da gelince Ömer’in sevgisine kendisini layık göremiyor. Peki bu böyle devam eder mi yani bu korkuyla yaşanır mı? Hem kendine hem Ömer’e çektirdikleri yeter bence. Ayrıca bize de çektirilen yeter.
Defne, Neriman ve diğerlerinin kazdığı kuyuda kendi başına çırpınıp duruyor. Ömer ona elini uzatıyor, soruyor her defasında derdinin ne olduğunu ama Defne karanlıkta kaybolurken, kurtulmaya çalışıp saçmalarken kendisine uzanan eli nasıl görmezden geldiğini, o elin sahibini nasıl kırdığını fark etmiyor. Fark etmeli artık tek çıkış yolu Ömer’in elini tutup oradan beraberce çıkmak. Bırak Ömer çıkarsın seni oradan sonra elini bıraksa bile bir süreliğine, tutar yine o elleri. Hem sen de en azından artık o kuyuda öyle çaresizce yaşamazsın. İkinize de yazık yahu. Vallahi soldum yeminle bittim ya.
İkisi de kendi açılarından haklı ama bence en çok biz haklıyız. Yeter ya çilemiz. Ne oyunmuş arkadaş. Tek mevzumuz bu oldu. Neyse bölümü izleyince ikisine de kızamıyor insan ama hep diyorum ben Ömer’i haksız bulamıyorum bilmediklerinden dolayı. Anlayamaması bir yere kadar normal geliyor. Hep kızıyoruz yeterince merak etmiyor, araştırmıyor diye ama ipin ucu nerede adam bilmiyor ki… Umuyorum ki okumamış olsun Ömer mektubu. Ne Defne ne de Ömer böyle bir şeyi hak etmiyorlar. Ömer’in böyle öğrenmesi yıkımdan başka bir şey olmaz.
*Bölümde en sevdiğim şey tabii ki Esra ile Ömer’in sahnesi. Ne kadar kısaydı ama o kadar etkilendim ve sevdim ki anlatamam. Çok naifti Esra’nin söyledikleri ve içten teşekkürü… Daha çok Ömer Esra sahnesi olsa keşke.
*Serdar sen hayırdır ya? İso’ya tripler, Ömer’e ayrı tripler. Yeni yeni aklı başına geldiyse demek ki. Neyse geç oldu ama iyi oldu Ömer’le konuşmaları. Bu da bölümde sevdiğim, istediğim ikinci şeydi.
*Koray’dan ve Ömer taklidinden bahsetmesem olmaz. O kadar güldüm ki anlatamam. “Ne var ne var? Anlat bir kardeşim, bi anlat.” Bugün keyfim yerinde değil diyen Ömer’e, ben de demin aynısını söyledim deyince gülmekten öldüm. Yahu ne tatlı Koray! İyi ki var!
*Ömer’i üzgün görmeyeli baya zaman olmuş . Ben bu hali de yakıştırıyorum ona, üzülüyorum da. Fazla uzun sürmezse güzel. Defne’yle ofiste, terasta konuştukları zamanki ses tonu, dolan gözleri beni çok etkiledi. Tebrikler Ömer’i dolu dolu yaşayana, yaşatana!
Defne ile Ömer’in olduğu, sırrın artık baymadığı yeni güzel bölümlerde görüşmek dileğiyle diyelim o zaman.