Merhaba Poyraz Karayel’ci,
Mutsuzluktan zevk almayı, göğsüne oturan filler yüzünden uyuyamadığında garip bir hoşnutluk duymayı ve hüzün güzellemelerinin aslında ne kadar da makul olabileceğini yavaş yavaş öğreniyor, üstelik artık pek de yadırgamıyorsun, değil mi? Süper, çünkü aynı durumdayız.
Tüm olumsuzlukları bir kenara bıraksak ve Poyraz Karayel’i sadece kendi dönüşümümüz üzerinden incelesek bile, elimizde bize artı olarak dönecek pek çok nokta varmış gibi hissediyorum. Bir anti-kahramanı sevdirmek kolay; ama 3. Poyraz’ı –ki 1.’si hâlâ aklımızdayken- her şeye rağmen sahiplendirmek o kadar da basit değildi belki.
Hakkını vermek lazım, Poyraz’ı her durumda tutarlı davrandırmak ciddi akıl istiyordu. Tüm eleştirilere ve değişip duran hikayeye rağmen, bu konuda başarılı olmaya devam ediyor protagonistimiz. Bu bölüm de son birkaç haftanın iyilerindendi, mutlu etti.
Ayşegül ve kızının sahnesi fragmanda izlediğimde daha etkileyiciydi. Sonra büyüsü mü geçti ne oldu anlamadım; küçük de olsa izlerken biraz ajitasyon koktu bana. Gerçi hastaneye yetişmeye çalışan Poyraz’ın o suçlu ve pişman hallerinin üstüne bıkmış Ayşegül’ün tatil özlemini izlemek hoş bir tezattı. Bu noktada Poyraz’ım vurulduğunda izlediğimiz nöbetçi mahkemeli, Oğuz Atay’lı sahneden hiiiç bahsetmeyeceğim çünkü 3. Poyraz’ı sevip kabul etmenin tek yolu 1.’sini unutmak ^.^
Ayşegül’ün kurşununun ekmeğini beş bölüm yemedikleri ve daha dizinin ilk çeyreğinde Ayşegül’ün hayattan bir çıkarı olacağına kanaat getirdikleri için senaristlere teşekkür ediyorum. Zira hâlâ farklısınız. Bütün bölüm hastanede geçer diye korkmuştum bir an.
Poyraz’ın çaresizliği çok güzeldi. Tüm suç kendine ait değil elbette; ama söz konusu Ayşegül olunca, bir anlığına da olsa tüm mafya camiasından elini eteğini çekmeye karar vermesi yerindeydi. Kendisi de biliyor böyle olmayacağını, pek tabii Ayşegül de. Dediği gibi çünkü, her şeyin bitmesi için o ormanın en dibine girmesi şart. Açık söyleyeyim, uzun zaman sonra ilk defa biten bir bölümün ardından yenisini izlemek istedim.
Yalan yok di mi sözlerinde/Bi’ tedirginlik var gözlerinde
Meltem’le Poyraz çok güzeldi bu bölüm. İyi bir enerjileri var birlikteyken. Son zamanlarda daha sık mı izlemeye başladık onları, yoksa Zülfikar meselesinden beri Poyraz daha mı ilgili Meltem’le anlamadım; ama aralarındaki abi-kardeş ilişkisini ciddi anlamda çok beğeniyorum.
Meltem’i de tek başına çokça seviyorum; ama ZülMel ilişkisini izlemek ilk zamanlardaki zevki vermiyor bana ne yazık ki. Biraz tipleşiyorlar Zülfikar’la Meltem birlikteyken. O anneyle tanışma sahnesini izlerken, sahne bitse de kurtulsak şu eziyetten dedim hatta. Bilmiyorum. Evlilik meselesi de tekrara düştü, iyice klişeleşti diye düşünürken Meltem’in nüfus cüzdanını gördük. O evli olma durumu da hiç heyecanlandırmadı beni mesela. Ay kiminle acaba diye düşünüp meraklanmıyorum. Oysa dertleştikleri, omuzda ağlamalı zamanları ne güzeldi. Keyifli küresel muhabbetlerden birbirlerinin üstüne bir şeyler fırlattıkları zoraki sahnelere geçiş beni biraz üzüyor. Umarım şu evlilik muhabbetinin altından zorlama bir hikaye çıkmaz da hem biz üzülmeyiz seyirciler olarak, hem de Zülfikar-Meltem cephesi biraz renklenir.
Daddy issues
Sadrettin’in kötü adam olma emelleri boşa çıkıyor. Beklediğimiz gibi, kendi kardeşinin ölümüne sebep olma ihtimali bir travma durumu yarattı. Bundan sonra muhalif düşmanlık görevini tamamen Neşet’e bırakırsa, biz de kendisini loser olarak izlemeye devam edersek çok sevineceğim.
Tüm bu ‘Sadrettin’i dark side’a geçirelim’ safsatasının, ‘iki bölüm sonra bir farkındalık noktası yaratalım da, Sadrettin Adil’in adamlarının yanından ayrılması gerektiğine karar versin, her şey de eski haline dönsün’ diye düşünülerek yazılmadığına eminim. Bir süre konusuzluktan/senaryo boşluğundan böyle bir yola gidildiğini düşünerek ahmaklık ettim. Ethem Özışık bu kadar aleni bir değişimi herhangi bir sonuca vardırmayı düşünmeden planlamaz. O nedenle bir plot twist bekliyor, önümüzdeki bölümlerde Sadrettin’le Poyraz arasında -taktiksel ya da gerçek- bir işbirliği izlemek istiyorum.
Poyraz’ın bölüm sonunda Sadrettin’e ateş eden adamları öldürmesi bu yolda atılmış bir adımdır dilerim ki. Yoksa bu düşmanlık da hakikaten bir taraf ölmeden bitmeyecek. Ve ben artık ölmekten çok sıkıldım. Diziyi izlerken ‘Ulan ne aptalmışım, nasıl düşünemedim!’ demeyi de çok çok çok özledim. O nedenle lütfen bizi biraz şaşırtın artık.
Ayşegül’ün Poyraz’dan ayrılma kararı ilişkileri açısından gerekli ve yerinde bir karardı. Ayşegül Poyraz’ın tutumlarına bu kadar karşıyken ve haftalardır bu tutumlar nedeniyle daimi olarak üzülürken, her şeyin stabil gitmesi beni biraz sıkıyordu. Yanlış anlaşılmasın, Ayşegül ve Poyraz’ı çok seviyorum. Tek başlarına da, beraberlerken de. Hatta bu çifti seven toplamda dört kişi falan kaldık galiba. Ama ilişkinin devam edebilmesi için iki tarafın da biraz nefes alması gerekiyordu. Onlar adına ben rahatladım desem yalan olmaz.
Yazı devam ediyor..