Sevgili Kiralık aşk
seyircileri geneli çok mutlu etmiş, bazı kısımları da bazılarımızı azıcık
kızdırmış olsa da gayet güzel bir 41. bölüm izledik diye düşünüyorum. Gayet
hareketli, duygulu, güzel mesajlı bir daha da açıp izlerim diyebileceğimiz bir
bölüm olmuş, çok da güzel olmuş. Şimdi böyle bir bölümü azıcık sitemle başlasam
olur mu?
Geçen hafta Ömer ve
Defne’yi nerede bıraktığımız malum. Ben aynı yerde, duygulu, naif güzel bir
başlangıç olur diye düşünmüştüm. Ömer’in “oo kahvaltı hazırlanmamış." diye gelmesi
bende damdan düşermiş gibi bölüme girdik etkisi yarattı. Sonunda birbirlerine
kavuşmuş çifti görmek isterdim açılış sahnesinde. Kahvaltı sahnesinde Ömer’in Defne’yi izlemesini ve “tanıştık” demesini beğendim. Defne’nin gerçekten güzel olduğu, Ömer’in tatlılıktan öldüğü
kahvaltı sahnesi çok doğal ve güzeldi. Neden bütün gün kalıp beraber vakit
geçiremediler ki??? Sinyor İplikçi işi asmaya dünden razıydı oysaki.
Şimdi bu tatlı
anlardan hopp uçuşa geçip herkesin takık olduğu o malum “Defne sorularına” ve
Ömer’in “evet” cevabına gelmek istiyorum. Ne kadar güzel şeyler izlediysek de
aklımızda en çok yer eden sahne oydu sanırım.
İlk şunu söylemek
istiyorum; Defne “Ben hiç karşına çıkmasaydım Fikret’e aşık olur muydun?”
sorusunu sordu ya Ömer’e. Acaba kendisi
de Ömer’i tanımasaydı başkasına aşık olabilir miydi? (Tabii ki olurdu.) Bu
ihtimali düşündü mü acaba Defne madem bu soruyu sordu? Tabii ki hayır. Defne’ler
düşünmez çünkü. İçgüdüleri yönlendirir onları. "Düşünmeden konuşuyorsunuz" derler
Ömer’lere, "ifadeleriniz ağır" derler. Her şeyi söyleme, yargılama
hakkı kendilerinde görürler. Acaba “dünyayı yaksam hakkım var.” diye
düşündükleri için mi??
Şimmdiii.
İhtimallerrr ihtimallerr. Ben de o zaman şunu söylerim; Defne de kiralık aşk
olarak tutulmasaydı belki Sinan’dan hoşlanmaya devam edecekti. Hatta belki ona
aşık olacaktı. Belki de başka birine aşık olacaktı kim bilir? Bilemeyiz! "Ben
olmasaydım" diyorsun, "hiç hayatına girmemiş olsaydım başkasıyla olur muydun"
diyorsun. Böyle bir soru sormak başlı başına saçma. Buna verilecek cevaplar da
öyle. Yani hayır desen de, evet desen de bilemezsin asıl cevabı. Defne “evet”
cevabını duyacağını bilerek sordu o soruyu.
Oyundan, sakladığı şeylerden dolayı
zaten geride olduğunu düşünüyor. Ömer’le denk, uyumlu ve ortak
geçmişi olan Fikret girince işin içine Ömer’in onunla beraber olma ihtimalini
düşünüyor ve saçmalıyor. (şurada şu parantezi açıp söylemek istedim. AHH
Defne’cim bu adam demedi mi sana sen benim aydınlık tarafımsın; daha önce de,
ben yanımda kendim gibi birini istemem diye söylemedi mi? O seni, doğal, içten ve gerçek olduğun için seviyor. Sahip olduğun yetenek, ün, mevki
ya da ona ne kadar benzeyip benzemediğin bunlar değiştirmeyecek.)
Ayrıca, Ömer “evet “dedi ama onun Defne’nin içinde
yaşadığı bu karmaşadan haberi yok ki. Defne kendisi arayıp söyledi o
kızın
Fikret olduğunu ve Ömer de gidip konuşup teşekkür etti. Ömer bu kadar
basit
bakıyor bu olaya. Anlam yüklemiyor yani. Bunu da Defne’ye çok açık bir
şekilde
Cihangir tepesine gittiklerini ve teşekkür ettiğini anlatarak belli
ediyor.
Ayrıca Defne’nin kaldıramadığı bir şey daha var. Ondan da bu bölüm
“iyicene” emin oldum. O da; Ömer’in her daim doğruyu söyleyip, yapması.
Sanki Ömer hata
yapsın da eşitlensinler istiyor. Özellikle de Ömer’in her defasında bu
kadar açık, net oluşu, doğruyu
söyleyişi Defne’yi daha da hırçınlaştırıyor. Kendisi ya da diğerleri
kıskançlık
desin ama bu tamamen oyundan ve yalanlardan dolayı hissettiği ezikliğin
ve
baştan beri de aslında kendisinde hep olan ama Neriman’ın da “Ömer kimm
sen
kim” sözüyle pekişen özgüven eksiliğinin ve kendisini Ömer’e uygun
görmemesinin
davranışlarına yansımasıdır.
Şimdi burada Ömer’e
nasıl kızılabilir ki? Ona göre ipe sapa gelmez bir konu bu. Teşekkür etti,
bitti. (Ömer’in sohbet ettik, bitti tonlamasıyla^^) Tabii şunu da demeden olmaz.
O anın gerginliğine uymazdı belki ama daha sakinleştirerek Defne’yi “belki”
diyebilirdi Ömer ama sonrasında Defne’nin kendi hayatındaki yerinden
bahsedebilirdi ama diyorum ya o durumda bunun gerekli olduğunu düşünmüyor Ömer.
Mantıksız geliyor bu durum ona. Neden aşkı için Defne’yi ikna etsin ki? Bunu
gerektirecek bir durum yok ona göre ortada. Fikret konusu onun için önemli
değil. Ayrıca sevgisini her defasında bu kadar belli ederken Ömer, hem de çok
güzel bir şey yaşamışlarken Defne’nin bunu bu kadar büyütmesine anlam veremiyor
ve “paranoya yapıyorsun.” diyor. Ömer açısından bakılınca; Defne’nin
olaya neden bu kadar takıldığını ve olayı bu kadar büyüttüğünü Ömer’in
anlamaması çok normal.
Yazı devam ediyor...