Evet, efenim öncelikle herkese selamlar. Birkaç haftadır
yazmadım, yazamadım. Kafamda uygun cümleleri kuracak gücü kendimde bulamadım. Ben de bu sebepten ne doluya koydum taşmasın diye ne de boşa koydum dolmasın
diye. Bu hafta fragmanı görünce “yaz kızım Merve” dedim ve hatta başlık
gözümün önünde beliriverdi “Kiralık aşk Harikalar diyarında” ama içinizde “Eee
hani nerede başlık bu değil ki” diyenleriniz vardır muhakkak, ben de onlara
diyorum ki “Eeee hani nerde fragman bu değildi ki?”
Bölümü beğenmediğim yanılgısına kapılmayın bölümü
ziyadesiyle beğendim efenim. Şöyle ki bölüm bende Total’de birinci olurken, AB’de ikinci oldu. Tabii ki de AB'de birinciliği Survivor’a vermedim, özetimize verdim. ^^ Ee, ne
de olsa vefakâr bir izleyiciyim.
Şimdiiii, bölüme dönecek olursak geçen hafta bıraktığımız
yerlerden başlamamalara doyamadık ama hala aynı yerden devam edeceğimizi ümit
etmelere de doyamadım, onu ne yapacağız? Neyse bulurum bir yolunu. Mükemmel
olduğu kadar ermiş de olan Ömüş’ümüzün rüyasına selam çaktık yine yeniden. Böyle
ponçirik Ömer’ler Defne’ler filan, biz de televizyon karşısında göz
bebeklerimize yerleşmiş kalplerle onları izliyorduk ne güzel. “Di” li geçmiş
zaman kullandığıma bakmayın bölümü izlerken zevk aldım sevdim yani. Bizim
işkolik Ömer adeta mesir macununa batırıp çıkartılmak suretiyle bir
tatlandırılmış, bir yumuşatılmış yeni “Tanıştığı” Defne’ler tarafından. ^^
Bu “Tanıştık” repliğini çok sevdim, biraz
detaylandırılsın isterdim şöyle ufaktan ama kısmet değilmiş, artık onu
hayal dünyamda şey ederim sonra. Cilveleşmeler ve kahvaltı sonrası tekrar
sıkıcı iş dünyasına dönüş yaptık. Ne demişler, her güzel şeyin bir sonu
vardır. Gelgelelim, hikayeye girdiği günden beri kalp kapakçığımızı itina ile titreten,
ismi cisminden daha çok nam salmış olan Fikret’e. Fikret ve Ömer yüzleşmesinde
“Oscar goes to İso” demek istiyorum. İsmail olmasaydı muhtemelen Deniz olayında
olduğu gibi Ömer başkasından (Fikret’ten) öğrenecek ve kendi içinde yine
Defne’yi sorgulayacaktı. Ama güzel insan, yegâne Dost İso, duruma neyse ki el
attı da işin rengi değişmedi.
Defne ilk öğrendiği anda yapması gereken şeyi nihayet yaptı
ve mavi saçlı kızın Fikret olduğunu Ömer’e söyledi. Bu noktadan sonra nefesler
tutuldu Ömer’in jest ve mimiklerinden tutun da, göz bebeklerine kadar her detay
itina ile incelendi ve sonuç: Canımsın İplikçi! Fikret’i biliyoruz, bizim oğlana abayı yaktı.
Artık Fikret için Defne’yi 200 bin lira verecek kadar sevmiş oluşunun, aynı sofrayı
paylaşmış oluşunun ya da doğallığına hayran olmuş oluşunun hiç bir önemi yok.
Bu oyunu Ömer’e anlatmıyorsa bunun sebebi Defne değil, sebebi etik bulmayışı ve
belki de Ömer’in üzülmesini istemiyor oluşu.
Cihangir tepesinde geçen konuşmanın her saniyesini anlamsız
buldum ve Fikret’in bundan sonrası için sevgili olma yönündeki imaları bende “Canım
sen geçmiş ile âşkı karıştırmışsın” etkisi yarattı. Fikret, git bir oğlak filan
ye ne bileyim portakallı ördek filan dene, zihnin açılsın adam evlenecek yahu bu ne?
Bir kere daha örnek vermiştim, Bin bir Gece’deki 300 bin dolarlık teklifle
yarışır bu seninki yani. Ömer’den aldığı cevapla Cihangir sokaklarını seyri âleme
dalan Fikret'i uğurluyor ve esas çiftimiz DefÖm’ümüzün o müstesna kavgasına
rotamızı çeviriyorum.
Yazı devam ediyor..