Hayat Şarkısı: Hırslarıyla var olanlar ve hırslarıyla var edenler

Hülya hala çocuk ve hala âşık. Bunun üstüne bir de o doyurulamaz açlığı eklenince değmeyin Kerim’in hayatındaki şenliğe! İzlerken bizi duygudan duyguya sürükleyen, bir an çocuksu ve kırılganken bir anda sert bir kayaya, soğuk bir kadına dönüşebilen Hülya karşısında Kerim’in kafasının karışmaması mümkün mü? Hala tanımıyor ki gerçek Hülya’yı. Bilmiyor Hülya’nın kendisini gerçekte ne kadar çok sevdiğini. Kerim’le birlikte olma hayalinin Hülya için aslında ne kadar büyük ve imkânsız gibi göründüğünü bilse anlayacak belki bu kaçan, gitme lafları eden Hülya’yı. Bu kendini garanti altına alma güdüsünü.

Hülya’nın içindeki sevgi açlığını bilse; yıllardır kurduğu hayallerin gerçek olacağına/ olduğuna inanmanın neden bu kadar zor olduğunu, yanılmaktan neden bu kadar korktuğunu anlayacak. Çünkü böyledir; çok istediğiniz, gecelerce hayalini kurduğunuz, rüyalarınızda provalarını yaptığınız şey gerçekleşmeye yaklaştıkça korkutur. Gerçek olmaya yaklaştıkça kaybetme korkusu da büyür, derinleşir. Hülya da her an hayallerini gerçekleştirememe korkusuyla yaşamış. Şimdi bu sebeple yetinemiyor Kerim’in sıcaklığıyla. Daha çok duymak, daha derinden hissetmek istiyor. Sanırım bu yolda Kerim’i zorlu günler, bizi de sıcacık gülümseten sahneler bekliyor.
 
Söylemeden geçemem
Zeynep ve Hüseyin’in odalarındaki sahne enfesti. Zeynep’in sadece can yakmak üzere ‘hazırlanmış’ olan her cümlesinde Hüseyin’in sapasağlam duruşu adeta bir squash maçı izlediğim hissini yaşattı. Zeynep ne dediyse Hüseyin duvar gibi geri çarptı cevabını. Hüseyin’in duruşunu -durduğu yer çok hassas bir nokta olmakla birlikte- genel olarak beğeniyorum. Bir ara bu konudaki düşüncelerimi daha derinlemesine paylaşmak isterim. Ancak şimdilik Melek’le olan ilişkisinin giderek -ve beklediğimden de hızlı olarak- imkânsız aşka dönüşmesini merakla takip ediyorum.
 
Hüseyin demişken, Filiz’in evine gittiğinde gerçekleri tamamen öğrenir mi bilmiyorum ama en azından Hülya’nın Mehmet’in biyolojik annesi olmadığını öğrenmesinin Hülya’yı biraz rahatlatacağını düşünüyorum. Gerçekler asla gizli kalmaz derler. Bence önemli olan nerede, ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı olsa gerek. Hülya kendini aileye sevdirmiş, kabul ettirmiş, Kerim’in gönlüne girmiş ve Mehmet’i kendi çocuğu gibi sevdiğine şüphe bırakmamışken çok büyük tehlike olmayacaktır diye düşünüyorum. Hatta bunu da kendi lehine kullanabilir.
 
Aynı şekilde Cem’i önceden tanıyor olduğunu Kerim’in öğrenmesi de Hülya’yı biraz olsun rahatlatacaktır. Zaten Zeynep ve Bayram öğrendi bile, Kerim’in onlardan duyması yerine Hülya’dan öğrenmesi bence onun hayrına olacaktır.
 
Hayat Şarkısı’nın bu denli gönlümüze yerleşmesi tesadüf değil elbette. Muazzam bir dünya yaratılmış. Her karakter derinlikli ve sağlam. Her sabah köşke taze ekmek ve süt getiren ve dönerken muhakkak harçlıksız bırakılmayan bakkal çırağından koskoca köşkün salonunda, önüne bir çuval ceviz alıp kıran evin kadınlarına; evin çalışanları mutfakta çocuk severken ocağın başında yemek yapan evin hanımına kadar sıcacık işlenmiş her detay. Zaten Mahinur Ergun’un ruhuna, kalbine dokunmadığı biri yoktur herhalde bu ülkede. Cem Karcı ise keyifle takip ettiğim bir yönetmen zaten bir süredir. Şahane dokunuşları için kendilerine ve ekiplerine teşekkürü borç biliyorum, keyifle izlediğim her kare için.
 
Keyif ve heyecanla 10. bölümü bekliyorum.
 
Sevgilerle.

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER