Kiralık Aşk: Biz Ayrılamayız!*

Gençler pek bilmez, ama mendil eski zamanlarda aşkın, sevginin sembolüydü. Birine aşkını belli etmek istersen ya mendil gönderirdin ya da o kişi yanından geçerken mendilini yere bırakıverirdin. Yani mendil sadece bir mendil değil sevgili okuyucu^^ Dönelim tekrar bugüne… Ömer Defne’den takımının mendilini onun seçmesini istiyor. Defne’de büyük bir keyifle seçiyor tabii ki. Ve düğün sahnesi… Smokinin mendili eksik… Kim seçecek sizce ya da mendil kimde? Haziran 2016’da Defne ve Ömer’in düğünü var dostlar. Ha o düğün tamamlanır mı? Yoksa yarıda mı kesilir onu bilemeyeceğim. Buna yazımın sonunda karar verelim.

Bir Simurg meselemiz var. Bir de mavi saçlı kız. Hepinizin merak ettiği o malum konuyu Defne Ömer’e sordu: “Ona âşık olur muydun?” Ömer’in cevabına ve sonrasında söylediklerine dikkat edin. Ömer geçmiş zamanda konuşuyor bugünde değil. Sonrasında da şöyle söylüyor: “Şimdi biz niye benim başka birini sevme ihtimalimden bahsediyoruz ki? Tabii ki hep seni seveceğim. Biliyorsun bunu.” Defne’nin kendine sorduğu o soruyu siz de defalarca kendinize sordunuz eminim. “Biliyor muyum?” Vallahi ben kendimce biliyorum. Daha doğrusu Defne ve Ömer’in aşkına, aşklarının gücüne çok inanıyorum. O yüzden başından itibaren bir şey olmayacağı konusunda ısrar ettim. Hala da böyle düşünüyorum.

Sevgili Gallo, Defne sana bütün hikâyeyi anlattı. Sadece kim olduğunu söylemedi. Sen de bütün hikâyeyi bilerek onu anladın ve borcu ödemeyi teklif ettin. Hayır, Ömer olunca problem var da Mömer olunca yok mu? Ömer olduğunu bilsen borcu ödemesine yardım etmeyecektin yani? Ne fark ediyor? Sen Ömer’e âşıksın diye mi bu fark? Diyorsun ki “bunca zaman sonra karşılaşmamız bir işaret mi?” Evet, bence bir işaret! Nasıl annesiyle küs ayrılmasını önlediysen; Defne ile de ayrılmaz bir şekilde kenetlenmesini sağlayacaksın! Bunu belki bilmeyerek belki de bilerek yapacaksın, ama eminim yapacaksın! Çünkü senin görevin belli; sen bir nevi-i iyilik perisisin! Ve biliyor musun? İyilik perileri görevlerini tamamladıktan sonra giderler^^

Yasemin-Sinan hikâyesi tam gaz gidiyor. Hem de tam olması gerektiği gibi gidiyor. Bu hikâyenin dışında kalacak iki kişi var. Sude ve Deniz… Sude bence sonradan toparlayacak da; Deniz için aynı şeyleri düşünmüyorum maalesef. Tam tahmin ettiğim gibi Yasemin’i şirketi kapatmaya zorluyor. Yasemin o parayı bir şekilde bulur, ama şirketi de kapatır diye tahmin ediyorum. Sonra ver elini Passionis… Sude için ise zor günler yakında. Onu da Eymen toparlayacak muhtemelen, ama önce biraz acı çekmesi gerekiyor. Malum, ne ekersen onu biçersin.

Türkan ve Hulusi bu hikâyenin en güzel yerinde bir çiçek gibi açtılar. O birbirlerine âşık halleri, tatlı tatlı flörtleşmeleri o kadar gerçek ve bize geçirdikleri duygu o kadar samimi ki. Yılların usta tiyatrocuları Hikmet Körmükçü ve Ferdi Merter harikalar yaratıyorlar. Ömer dedesiyle barışırsa (bence barışacak, ama çok kolay olacağını düşünmüyorum) her ne kadar Defne’nin yardımıyla olacaksa da Türkan ve Hulusi aşkının da etkisinin büyük olacağını düşünüyorum.

Bölüm boyunca hiç duymadığımız kadar “yeni bir başlangıç” cümlesini duyduk. 3-4 bölümdür bunun sinyallerini alıyorduk zaten, ama bu bölüm hakikaten yeni bir başlangıcın bölümü oldu. 41.bölüm ise bence bambaşka olacak. En başta da bambaşka bir Defne göreceğiz diye düşünüyorum. Neden böyle düşünüyorum açıklamaya çalışayım.

Koriş’in Defne’nin zoraki mankenlik yaptığı ve asistan olduğu zamanlardaki o şahane fotoğraflarını indirmesi bize yeni Defne ile ilgili ipuçlarının ilkini verdi aslında. “Sıkıldık! Zamanı doldu, miadı doldu, devri geçti. Eskiyenler gider. Yerine yenileri gelir. Hayat böyledir. İnsanlar ve eşyalar durdukları sürece çürümeye mahkûmdurlar. Kademe şart! Biri gider biri gelir. Senin mevsimin çoktan geçti.” Yani Defne’nin de değişmesi lazım, gelişmesi lazım, bazı şeyleri yeniden düşünmesi ve harekete geçmesi lazım. Sinan’ın yazlığına gittiklerinde İso’nun konuşması ise ikinci ipucu oldu benim için. “Ne oldu sana be Defo? Sen böyle bir kız değildin. Cesurdun, cevvaldin, atarlıydın. Şimdi böyle aynı yerde, aynı toprağı eşeleyip duruyorsun kızım. Sen bu değilsin!” 30.bölümde izlediğimiz Defne’yi hatırlayın ya da Ömer’le ilk tanıştıklarında zorla öpülen Defne’yi…

Zaman zaman o cesur, cevval, atarlı Defne’den izler görsek de hep kaybetme korkusuna yenik düştü Defne. Sevmeye bu kadar aç olduğu için göze alamadı bazı şeyleri, ama bölümün sonunda da gördük ki o cesur Defne geri dönüyor artık. İso’nun dediği gibi Defne’nin dermanı kendisinde ve bence bunu anladı artık. Ve son ipucu o şeker kavanozunun kırılması oldu benim için. Hatırlarsanız Ömer’in mutfağındaki tahtaya birlikte yaşamaya başladıkları zaman yazdıkları ilk şeydi şeker. Evdeki ilk eksikti ve 1 numaradaydı. Bir tek onun başında rakam vardı. Diğer eksikler öylesine yazılmıştı, ama şeker özeldi. Şeker Defne’ydi. Hatta bir yazımın başlığı da tam da bu yüzden “Şeker Kız Defne”ydi. Defne yine masum, yine şeker gibi, ama alev alacak kadar da savaşmaya hazır ve hırslı artık. Eski Defne gitti, yerine daha cesur, ne istediğini bilen, küllerinden yeniden doğan Defne geldi.


Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER