Hayat Şarkısı: Bu yüzleşme can yakar!

Hülya ise bunların farkına varabilecek durumda değil maalesef. Yakınlarında patlamış bir el bombası tozu dumana kattığından net göremiyor belki Kerim'in üzerindeki etkisini. Kaybetmeyi kabullendiğini sanmıyorum ama şimdilik o cephede de taarruza geçecek gücü yok gibi. Aklı fikri ablasında haklı olarak. Ablası gerçekte sahip olduğu tek şey aslıda ama o Cevher'lerin gelini olarak çıkıyor yola ablasına giderken. Oysa yolun sonunda, ablasının yanında onun haylaz kız kardeşi olmaktan kaçamayacak. 

Melek, Hülya'nın annesi, babası, ailesi, evi, ilk arkadaşı, yoksulluğu, üşüyen elleri, delik ayakkabısı, çocukluğu ama en çok da güvenli bölgesi. Bu yüzden Hülya tüm şımarıklıkları yapmayı kendinde hak görüyor ablasına karşı. Kimi var ki zaten başka şımarıklık yapabileceği? Hele ki ablası bu kadar fedakarken. O kadar iyi tanıyor ki ablasını "Çevrendekiler üzülecek diye nefes almaktan çekinirsin sen." diyor. Ama yine tam da bu yüzden acıtmaktan korkmuyor ablasının canını, "Ailemin başına dert açmana izin vermeyeceğim" de diyebiliyor.

Hem kıyamıyor ablasına kendini değersiz hissettiğinde; hayatında ilk defa aşık olduğunu öğrendiğinde içi cız ediyor hem de evinde huzurlu olmak istediğini öne sürerek ona evlenecek birini bulmayı teklif edebiliyor. Peki kızabiliyor muyuz Hülya'ya? Ablasının arkasından dolu dolu gözlerle "Beni yine sensiz bırakma!" dediğinde; ablasının yatağına kıvrılıp elinde çocukluk fotoğrafıyla ablasının yastığını koklayarak uyuyakaldığında; hiç değilse küçük Hülya olarak yaptığı yaramazlıkları parmaklarıyla sayarken gördüğümüzde affedivermiyor muyuz? Hülya bu işte, her daim çocuk aslında. Bakmayın şimdi küçük ziyaretçisiyle anlaşamıyor gibi göründüğüne.

Kalbimizden geçenler yerine başkalarının dayattığı doğruları dikkate almaya başladıkça büyümüş sayılıyoruz. Hayal kurmak yerini gerçekçiliğe, umut etmek yerini pes etmeye, inatçılık yerini itaate, aşk yerini gurura bıraktıkça çocukluğumuzdan uzaklaşmış oluyoruz. Peki bu durumda, Kerim ile birlikte büyük bir aileye sahip olma hayalinden vazgeçip kimsesiz olarak uzaklarda yaşamak isteyen Hülya, bugüne kadar hep hayatının daha güzel olacağını umut ederken bugün pes eden Hülya; aşkının uğruna tüm 'olmaz'lara, 'sen onu unut'lara, 'meseleyi büyütme'lere hatta 'eşyalarını topla ve git'lere rağmen yolundan dönmemişken bugün gururu yüzünden Kerim'in gözlerinde gördüğü ışığı sırf diliyle söylemediği için görmezden gelen Hülya büyümüş mü oluyor gerçekten?  

Bu sorunun yanıtı bence 'Hayır'. Hülya hala küçük bir çocuk. Hala hayal kuruyor, hala umut ediyor, hala inatçı ve hala aşık.. Sadece 'büyümüş gibi' yapıyor. Sizce?




BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER