-Yasemin diyor ya "geçen yıl Ömer’e evlenmekten bahsetsem burnundan ateşler çıkardı" diye. Peki, biz ona deseydik, iyi insan olmayı seçeceksin, Defne’ye kuzu deyip kız tarafı olacaksın, ne derdi acaba? Hatta belki de Defne’nin en büyük desteği sen olacaksın ileride. Bir laf var ya, Allah iyi insanlar çıkarsın karşına diye. Sendeki de İso etkisi işte. İnsanın hamurunda kötülük var belki tamam ama, ne ile yoğrulursa, o tarafa da kayabiliyor. Öfkesi kötülüğü bazen de kendi yaşadıklarından. Şükür ki bir İso geçip gitti hayatından, mayanı değiştirdi. Aşk işte.
- Hulusi dedeyi göz ucuyla bile olsa görünce fark eden, kanlı canlı kapıda görünce de ablasıyım diyen Türkan hanım. Sen çok yaşa. İplikçi genlerine tutulmuşsunuz resmen. Ömer’le Defnenin aşkına ipotek koyacak kadar “kıymetli” köşkün sahibi olan İstanbul beyefendisi büyük İplikçi’nin de, sade bir mahalle hanımı olan Türkan ile cilveleşmesi, dedenin de ne kadar değiştiğinin bir işareti daha aslında. Türkan Teyze ve Hulusi Dede’ye de bahar gelmiş efendim hoş gelmiş, resmen flört ederlerken Nihan gibi oturup izledim.
- Ömer yine ara, ara karardı bu bölüm, Defne’nin iş konusunu Yasemin’e hiç söylemediğini öğrendiğinde, Yasemin "sizin sorununuz neydi ki" diye sorduğunda. Bunlar hep soru işareti olarak kalıyor bir yerlerde. Sadri Usta'yla "Defne’yi bu kadar zorlamak doğru gelmedi” deyip, güvenmeyi seçtim dedi ya Ömer, öğrenince umarım tamamen karanlık tarafa geçmez. Annesini kaybettiğinde yaşamıştı hayatındaki ilk kırılma noktasını, en çok sevdiği kadın onu istemeden de olsa erken gidişiyle yalnız bırakmıştı. Benzer bir kayıp, benzer bir hayal kırıklığı. Defne gibi ben de korkuyorum sanırım.
- Serdar faydasızına çok fena bileniyorum, budaklı meşe ile girişmek istiyorum. Gerekirse kendini satıp kızcağızı taa baştan kurtarması gerekirken bu işlerden, hala goygoy peşinde. Hayal ettiği okula abisi yüzünden gidemeyen Defne, senelerce evi tek başına geçindirmek durumunda kalan yine Defne. Borçlanıp bütün yükü Defne’ye yıkan da papucumun abisi. Çocuğu erkek olursa bir de kız kardeş yapsın ona ve onun üzerinden geçinmeyi öğretsin şayet tek bildiği bu.
- Sadri ustamın şu lafını yine baş köşeme yazdım, yakında İso ile birleştirip ikisinden derlemeler yapacağım herhalde. “Hayatla tek başına mücadele etmenin bir anlamı yok, mutlulukları çarpıp üzüntüleri bölecek bir hayat arkadaşı gerekiyor insana.”
- Neriman hanım kendisine “kurtarıcı melek” mi dedi ne dedi, melek lafını mı kullandı kendisi için? Notunu düşmeden geçemedim.
Bu soğuk günlerde baharı ve aşkı bu şahane bölümle iliklerimizde hissetmemize vesile olan bütün ekibe sonsuz teşekkürler. İlaç gibi geldiniz.
Sevgiyle kalın...