Kiralık Aşk: Ömer mutlu, biz de mutlu...

Kiralık Aşk: Ömer mutlu, biz de mutlu...
Güzel bir gecenin sabahında kiraz çiçeklerinin yaprakları sihirli bir rüzgarla suya düştü ve Ömer nihayet Sadri ustasına gitti, müjdesini vermeye. Evleniyorum dedi, hakkıyla. Kendi elleriyle doldurduğu çaylarını içerlerken, birkaç ders daha dinledi ustasından.

Bütün bölümü resmen yüzümde salak bir sırıtmayla izledim, kendime engel olamadım. Ömer mutlu biz de mutlu tabii. Sanırım sadece Defne değil, biz de Ömer ne isterse onu yaşıyoruz. Asansörde sevdiceğini sıkıştırıp, rüyasını anlatan Ömerler, üstüne utangaç Defneler, sonra ateşle oynayan Defneler, gördüğü rüyanın etkisinden hala çıkamayıp sağdan soldan tam gaz yürüyen Ömerler. Patron Ömerler, asistan Defneler. Defnem diye seslenen, bir de üstüne o kızıl saçlarına dokunup Defne’ye yürüyen sucunun oğlunu görünce kıskançlıktan mosmor olan Ömerler, sevdiceğini kıskandırıp sonra da kıyamayan Defneler. Ben de Sinan gibi gözlerimi kapadım artık o son sahnede. Bunları 4. izleyişimde de hala salak salak sırıtıyordum, nihayetinde fazlaca maruz kaldık, bünye alışık değil. Çok şekerler değiller mi ama ya, yerim ben ikisini de? Ben onları yerken, Defne de elmasını yiyedursun bir yandan, Ömer’inin aklını nasıl aldığını bilmeden.

Çok güzel değil miydi Defne’nin aşklarını anlatışı? İlk bölümlere gittik, ta 2015 yazına. Aşk lazım eşliğinde, ilk öpüşme, ilk dans, ilk yüzük takmaları, ilk sevgili oluşları, ilk evlenme teklifi, Defne’nin koşa koşa gelip evet demesi ve gün be gün birbirlerinin oluşlarını tekrar izledik. Sanki bütün bölümleri tek seferde izledik hatta. İşte tam her şey yolunda gidiyor derken, Fikret’le karşılaşmanın derdine düştü bir yandan Defne. Kuzu değil aslında çırpınan minik bir kuş kendisi. Derdini paylaşamıyor, bölemiyor. Hem çok sevdiğinden, hem çok korktuğundan, hem de sevdiceğinin bütün dünyası başına yıkılmasın diye, avuç içi kadar büyüklüğü ile dayanıyor üzerindeki bütün baskılara. Elinden geldiği kadarıyla mücadele ediyor. Mesela tuvalete kaçıyor, çay yaparak vakit kazanmaya çalışıyor, kaçak Defne işte, nasıl kurtulacaksa o şekilde? Fikret ile yüzleşince de yine vicdanıyla, korkularıyla başbaşa kalıyor.

Fikret’e işte burada sormak istiyorum, o sitemkar tavırları az çok anlıyorum, Defne baştan söyleyebilirdi ama bütün hikayeyi her detayıyla zaten biliyor. Sevdiğiyle mutlu olsun diye vermedi mi o parayı? Sadece Ömer’i şimdi öğrendi. İş Ömer’e gelince mi aklına geldi, "onu sevmen onu kandırmanı haklı çıkarır mı sence" diye sormak, büyük bir yalan gölgesinde yaşanacak aşkı sorgulamak. Bahar çarptıysa kendisini demek ki.

Ve dayanamayıp biraz içiyor Defne, en çok mutlu olması gereken anlarda, mutluluktan değil de, üzüntüden. Sevdiceğinin kollarında sakinleşmek istiyor, hatırlamak ne kadar iyi geldiğini ona. Sonrasında arabayla eve gitmelerinden sabah uyanmalarına kadar olan her saniye, her an, o kadar güzel, saf ve aşk dolu ki. Anlatmak çok zor, neresinden tuttuysam, ne yaptıysam, olmadı. Ömer’in kulaklarından mı başlasam, Defne’nin kendinden geçerek söylediği şarkıdan mı, ilk kez Ömer’in odasında yan yana uyumalarının romantikliğini mi anlatsam, Defnenin sabah telaşını mı? Bakışları anlatmak zaten mümkün değil. Yapamadım burasını, olmadı. Onlar birbirlerine bakmaya, dokunmaya kıyamıyor, anlatmaya çalışarak büyüyü bozmaya kıyamadım. Sadece tekrar tekrar izleyin diyorum, benim yaptığım gibi, tekrar tekrar izleyip aşklarına aşık oluyorum. 


Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER