Akbar diziye ilk katıldığı andan beri beni etkilemeyi başarıyor. Boris’den sonra dizinin gördüğü en acımasız düşman. Bu arada dikkat edin en akıllı demiyorum, Miloş’un daha akıllı olduğunu hepimiz biliyoruz. Akbar zeki fakat fazlasıyla duygularının etkisinde kalıyor. Süreyya’ya olan aşkı, Ali’ye ve Miloş’a olan nefreti. Bakın bunlar hep eksi tarafta. Tamam, Miloş’u tahtından indirmiş ve Yüce Meclis’i ele geçirmiş olabilir fakat hırslarının peşinden gitmeye devam ettiği sürece asıl konuya asla odaklanamayacak ve yenilgiye uğrayacak. Süreyya’ya olan aşkından dolayı Ali’ye duyduğu nefret onu asıl hedef olan Osmanlı’dan saptırıyor. Akbar bende bıraktığı izlenimlere göre İngiliz sefirini öldürtmek için sağlam bir plan yapamayacak kadar aciz değil. Sultan’ın bunu anlayabileceğini hesaba katıp, iki sefiri birden öldürmek için adam yollayabilirdi mesela. Sokakta tutacak adam mı yok?
Akbar’ın tütün fabrikasındaki ilk kovalamacada yakalanmayacağı çok açıktı. Oradaki kadının Süreyya olmadığı da zaten çok belliydi. Yine de mesela fabrikanın altında tünel olduğunu bilmeli ve oradan girebileceklerini de hesaba katmalıydı. Cemil ile Yüce Meclis’e döndüklerinde, Miloş’a "Sadece değerli azaların bildiği fabrika..." diye başlayan bir cümle kurdu. Sadece değerli azaların bildiği bir yerin her köşesini biliyorsunuzdur herhalde? Alttan gelmeye çalışmayacakları ne belli? Önlem alsanıza yahu! Yine de Miloş’un onu ispiyonlayacağını tahmin etti. Burada hakkını veriyorum fakat yaptığı diğer hataların üstünü örtmez bu durum.
Yan profilden daha çok Yüce Efendi gibi gözüküyorum sanki ha?
Cemil artık "Yüce Efendi" fakat güç onda değil. Güç tamamıyla Akbar’ın elinde. Cemil de buna ses çıkaramıyor. Muhtemelen ileride Akbar’ın ülkeden gideceğini falan düşünüyor. Yüce Efendi seçildiği sahnede parayı geri çekmesini veya başka bir şey yapmasını bekledim fakat yapmayacağını da içten içe biliyordum. Zira o parayı ileri itmese bu kez Akbar onun üstüne çökerdi. Her şeye rağmen Miloş’un meclisten çıkarken attığı bakış birçok anlama geliyordu ve Cemil bunu anlamış olsa gerek. Düşünüyorum da bana da İstanbul’u teklif etseler ben de aynı şeyleri yapardım. Sadece Cemil’in bu hareketleri yaparken Akbar’ın gideceğini değil de, sonunun burada olacağını düşünmüş olmasını beklerdim.
Mustafa önünde sonunda Akbar’ı alaşağı edecek. Hatta fragmana bakılırsa bunu haftaya bile yapabilir. Akbar aradan çıktığı anda da Miloş’la savaşmak zorunda kalacak ve Cemil gibi bir adamın Miloş’la savaşacak kadar ne zekâsı, ne de yetisi var. Henüz iki gün önce Akbar’ın peşinde Mustafa’nın üstlerine attığı adamları öldürmeye çalışırken şimdi Yüce Efendi olmak... Cemil daima Sansar Cemil olarak kalmalıydı. Ne Boris’in yerini doldurmaya çalışmalıydı, ne de Miloş’un.
Miloş ise tahtından indikten sonra en azından Padre’yi yanında tutmayı başardı. Ejder’in, Yüce Meclis’e hizmet ettiğini sanıyordum fakat daha çok Miloş’a hizmet ediyormuş demek ki. Keza Leyla veya Server deseniz, onlar da öyle. Miloş’un, Yüce Meclis ile olan bağları Cemil’e nazaran kat be kat kuvvetli. İleride Server’in de bir yerden çıkıp itiraz edeceğine eminim. Bu bölüm onun da işaretleri vardı. Ayrıca zaten Miloş’un da sürekli tekrarladığı gibi Osmanlı’da bunca yıldır bu işleri yapan bir adam, Akbar’a yenilmeyecektir. Akbar’dan çok daha zeki ve tecrübeli kendisi. Zaten Akbar’ı kendisi alaşağı etmese dahi bunu onun için Mustafa’nın yapacağı kabak gibi ortada, benden söylemesi.
Yazı devam ediyor..