İki küçük çocuğa veda: AlSel...

Şimdi diyorlar ki veda edeceksin bu dostalarına, bırakacaksın o küçük çocukların ellerini. Hayır edemem. Nasıl edeyim? Benim çiftim hiç mutlu olmadı ki. 39 haftadır acıdan kederden başka bir şey görmedi. Hep başkalarının dertlerine, sorunlarına derman olmaya çalışırken bir kere bile ‘ya siz nasılsınız’ diye sorulmadı benim çiftime. Hiç başbaşa sinemaya gitmediler. Hiç her şeyden herkesten uzakta bir gün geçirmediler. Özel gün nedir bilmediler. Sahilde el ele bile yürümediler ki bir kez olsun. 

O ufacık omuzlarında taşıdıkları bunca soruna rağmen hak ettikleri hiçbir şeye sahip olamamışken nasıl veda edeyim ben oyun arkadaşlarıma? Ama mecbur, MATEMATİK. Ha, şu hani en çok yasak aşk yazılması gereken çifte yasak aşk yazmayan, sevgililiklerini bile yaşatmayan, 18 yaşındaki LİSELİ çocukları evlendiren, ilk 19 bölümde Alsel adına inşa edilen her şeyi yıkan yakan, çifti öksüz, bir başına bırakan, öteleye öteleye Plüton gibi dışlanmış hale getiren matematik mi? Pardon böyle matematiği burdan nereye kadar…

Ya ben özlerim. Hem de çok özlerim. Çünkü biliyorum Alsel gibisi gelmeyecek. Evet bir sürü çift olacak belki ilerde ama hiçbiri onlar kadar derin olmayacak. Ali’nin Selin’inin Selin’in Ali’sinin yerini hiçbiri tutmayacak. Onların hissettirdiğini hissettirmeyecek. Birbirlerine attıkları bir bakışla bile erirken ben şimdi nasıl dayanayım onlarsızlığa? Hem de bu kadar eksik bu kadar yarım kalmışlarken. Ben daha Uzay bebeği görecektim, o Güneş üzerimize doğacak, mutlu olacaktık, bizimkiler daha bilmem kaç kez kavga edecek sonra yine birbirlerine karşı koyamayacak barışacaklardı.

Öfkeliyim evet hem de çok öfkeliyim. Çiftimi bu kadar yarım bıraktıları için öfkeliyim. Ellerine gelen her fırsatı harcayıp diziyi katlettikleri için öfkeliyim. Seyircinin dediği her şeye, yaptığı her eleştiriye karşı bu kadar 3 maymunu oynadıkları için öfkeliyim. Yaşayabilecekleri tonla şey varken hiçbirini yaşatmadıkları için çok hem de çok öfkeliyim. Ben haftalarca uğruna acı çektiğim Alsel'ime doyamadım. Evet biz fandom olarak alışığız baykuş gibi ortada kalmaya bırakılmaya ama bu seferki öyle fena ki her dramı tiye alarak atlatan bu fandom yasta. Biz unutamıyoruz yaşananları ve kusura bakıyoruz!

Bundan sonra gökyüzüne her baktığımızda aklımıza uzaydaki çocuk gelecek. Mavi kelimesini duyduğumuzda yüzümüzde buruk bir gülümseme oluşacak. Sahiller, dalgalar bize Selin Yılmaz’ın ilan-ı aşkını hatırlatacak. Peki ya şarkılar? Ben artık ‘Yalnızlıklar’ şarkısını nasıl dinleyeceğim? Selin’in Ali’ye şarkı söylerken aşık olduğunu bile bile ‘Ah Bu Ben’i dinlerken gözlerim dolmayacak mı? Evet, her güzel şeyin bir sonu vardır. Hayatın kuralı bu. "Amaan bir dizi işte nolacak, ne tatava yaptın" diyecek birileri. Ama anlamayacaklar ki biz dizi bitti diye değil onca hafta yoldaşlık yaptığımız, yüreğimizin en özel köşesine koyduğumuz dostlarımıza veda ediyoruz diye üzülüyoruz.

Uzaydaki mavi gözlü çocuk,hoşça kal.

Koca gözlü kız,hoşça kal.

Birbirinizin elini hiç bırakmayın olur mu? Beraber büyümeye devam edin. Biz şimdi sizin elinizi bırakıyoruz. Bırakmak zorundayız. Elimizden gelen her şeyi yaptık ama yetmedi, üzgünüm… Bir yerlerde huzuru bulun ama. Söz verin bana. Bir yerlerde o her şeyden herkesten çok hak ettiğiniz huzuru bulun. Ben geceleri bakacağım yine gökyüzüne oralarda bir yerlerde siz varsınız diye. Hoşçakalın, elveda…

Güneş’in Kızları benim için her zaman çok ayrı ve çok özel olarak kalacak. Bana Tolga Sarıtaş ve Hande Erçel gibi iki oyuncunun harika uyumunu, ekrandan taşan kimyasını izlettiği için tozlu raflarda değil en özel köşemde olacak. Teşekkür ederim efenim böyle güzel iki aşığa bu kadar harika bir şekilde ruh üflediğiniz için. Kalbiniz gibi güzel olsun her şey.

Bu dizi sayesinde bozuk olan psikolojim iyice bozuldu, şaklayan kemerlere karşı sempatim doğdu ama sayesinde bir ailem daha oldu. Dünyanın en eğlenceli, en komik, en kafa fandomuna bu dizi sayesinde sahip oldum. Ha tabii Ranini Tv’nin de başını yaktı:) Benim için hava hoş ama onların başına da bir ruh hastasını sardı. Ne diyeyim hayrolsun:)

Bu hikaye sona erdi. Başka hikayelerde muhakkak buluşacağız. Yani umarım iyi MATEMATİKlerde buluşuruz. Kendinize iyi bakın efenim.  Gökyüzüne bakmayı da unutmayın orada bir yerlerde belki de sonunda huzuru bulmuş iki küçük çocuk olacak. Haber edin bana,huzuru buldular sonunda diye.

Bazen gitmek gerekir. Terk etmek değil… Yine ‘yaz’ı bekleriz…

Not: “Ve geceleri gökyüzüne bakarsın. Her şeyin çok küçük olduğu gezegenimin yerini gösteremem sana. Belki böylesi daha iyi. Yıldızım senin için herhangi bir yıldız olsun. Böylece gökyüzündeki bütün yıldızlara bakmayı seveceksin... Hepsi senin dostların olacak.”

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER