Güney'de havalar ısınırken, Songül'de yaprak kıpırdamıyor gibi duruyordu başta ama bu sessizlik fırtınanın habercisiymiş meğer. Romantizm konusunda tam bir hayal kırıklığı olan Songül`ün içinde asi bir prenses yatıyormuş. Güney de o prensesi öperek uyandırmış. Prenses uyanınca anladık ki, o da isteyince tatlı ve sakin konuşan, karşısındaki ona ne kadar büyük kötülükte yapsa onun derdine üzülüp çare arayan biri olabiliyormuş.
Kendine özgü bir Maria olmak için yaratılmış, üzüntüsünü kimseye söyleyemediği dertlerini çokta direnmeden karşısındakine anlatıp sırdaş edinen, kendine yazılan şiirlere içten içe mutlu olan, kabul etmemek için direnmesine rağmen deli gibi kıskanan, kıskançlıktan kendini alamadığı için gözünü sevdiğinden ayıramayan biri aynı zaman da.. Hayatı boyunca kimseye güvenmemesine rağmen sıkışınca ilk sevdiğine sığınan, her ne kadar sevse de kalbindeki kırıkları saklamayan, ama bir özürle de affedecek kadar güzel seven...
Aşkın resmi
Elele tutuşmaktan çekinen ama havai fişeklere karşı koyamayan,
sevdiğinin çevirdiği dolapları anında anlamasına rağmen yine de ona
küsmeye kıyamayan, yan yana durmaktan çekiniyormuş gibi görünse de
evlilik konusuna asla itiraz etmeyen... İsteyince "aşkitom kızı" olup
fok balığı gibi konuşup adamın aklını alan, özünden pek bir şey
kaybetmediği için ara ara kalp kıran, kırdığı kalbi onarmak için pencere
altlarında ilan-ı aşk eden, tuttuğu eli asla bırakmayan...
Sevdiğine
pantolon askısı alarak hediye mevzusuna yeni bir soluk katan, sahne
için kuralları olan, sevgisini her zaman değil arada sırada ama tam da
gönüllere göre gösteren, kıskançlık konusunda asla taviz vermeyen,
standartları hep kendi belirleyen, kaybetme korkusu ile yeri geldi mi
özür dileyen, sevilmeye alışkın olmadığı için fazla sevgi görünce
utanan, sevgilisini zor durumda bırakmamak için ondan uzaklaşan, onu
canından bile çok seven bir kızmış aslında. Sevdik mi? Hem de manyaklar
gibi.
Çin felsefesine göre evrende her şey zıddıyla beraber var olur, çünkü her şey zıddıyla anlam kazanır. Kahramanlarımızın da bu kadar sevilmesinin temel sebeplerinden biri de aralarındaki bu zıtlığın uyumu. Ne tam olarak aynı, ne de bütünüyle farklı. Her ikisinin de içinde diğerinden bir parça var ve istedikleri zaman biri diğerine dönüşe biliyor. Ne olursa olsun, ne kadar dönüp dolaşsalar da birinin son adımı diğerinin başlangıcına denk geliyor ve asla kopamıyorlar. Onların ilişkisinin bir amblemi olsaydı eğer bu şüphesiz “Yin Yang” olurdu.