Kiralık Aşk: Başrol Simurg
04 Mart 2016
Seko'nun dükkana, dolaylı olarak mahalleye getirdiği Simurg sonrasında
Sadri Usta'nın "bir de çocuğum yok diyorsun" lafı sanki Nihal ve
Serdar'a bir gönderme gibiydi. Ama onlar da ne yapsın, toplum çocuk sahibi olmalarını bekliyordu. Ya kapısında elinde tuttuğu 17 otlu şifalı su ile ya
da sokakta "bunların da çocuğu olmuyor" diyen bakışlarla... Toplum ne kadar
baskı yaptıysa onlar da o kadar hissettiler. Kadını kusurlu
görüp, erkeğe laf söyletmediği ortamlarda insanların ruhlarının, bedenlerin
nasıl acı çektiğini Nihal'in yorganın altındaki hali temsil etmiş gibiydi.
Neyse ki Simurg savurdu küllerini de hayallerine kavuşup yeni
hayatlarına "merhaba" dediler. Şimdi Nihan'ın gelin olma sürecinde
toplumdan çektiklerini keyfe dönüştürme zamanı yeşil yeşil gözleriyle.
İster çıplak ayak halılara bassın, ister 15 çeşit yemek istesin! Ne de
olsa toplumun gözünde kusurlu kadından verimli kadına dönerek
aklanıyordu kendince. Ama önce aydınlanma süreci yaşanmalıydı bazı yerlerde.
Doktorunun izin verdiği bir günde yalnızlığının daha da farkına varması, toplum önünde "kötü dede"
imajını silmek için günah çıkarma sırası Hulusi'deydi. Bundan sonra
ailesi, aile saadeti için efendiler gibi arkada durup küçüklerin bir şey
yapmasını beklemeyecekti. Ani bir kararla Neriman'a köşkün anahtarını
verirken bütün dengeleri de alt üst etti. Verdiği anahtarla Ömer-Defne aşkının kilidini açarken, kim bilir belki de küs olduğu torunuyla
barışmak için eski bir kiliti de kendi için açmıştır. Yıllardır arayıp da
bulamadığı satranç arkadaşı belki kırmızı kapılı bir evin çalışma
odasında oynamak için onu bekliyordur. Ne de olsa aydınlanma sürecisinin
ardından aklanma süreci gelir.
"Fikret Gallo değil ya Ayşe bu Ayşe" diye geçmişteki mavi saçlı kız
Ayşe'ye gönderme yapan Defne şöyle dursun, Gallo tavırlarıyla, Japonları
kıskandıracak origamileriyle, zevkleriyle herkesin kalbine girmeyi
başarıyordu. Defne'nin ağzını yüzünü dağıtmak istediği kadından birden
bire kuru fasulyeli turşulu sofralara, Kapalıçarşı'da beraber kumaş
almaya gidilecek kadına evrildi. Kibirsiz bir
ortamda konuşulan kibir ise kibirli insanların gün gelip "sen çiz ben
ona göre tasarlarım" diyen kibirsizliğe nasıl dönüşeceğinin bir
işaretiydi.
Hayatına o gün Simurg değen İso ise mıknatıs gibi bütün Simurgları
kendine çekmeye başlıyordu. Yönünü kaybeden İso, Seko'nun Simurg'u ile çıraklığa;
Gallo'nunkiyle aşıklığa terfi ederek yönünü bulacak gibiydi.
Gallo'nun Simurg'u daha başka kimlere yeniden doğuş imkanı verir muamma
ama, değdiği yerlerde bir yön değişikliği yaratacağı muhakkak.
Bundan sonra yarım kalanları,yaşanamayanlara "devamı gelecek" diye söz
verilirken başrol Simurg bu sözlerle bize de deva dağıtıp kulağımıza
sabretmemizi fısıldıyordu.
Son olarak haftalardır Ömer'in masasındaki sır gibi duran
tablonun Gallo'nun sormasıyla aksesuar olduğunu öğrendik. Ama ben
inatla Defne'nin soracağı günü bekliyorum.
Hayallerle Kalın.
Not: Seko'nun getirdiği nesneyi Simurg'a benzettim belki değildir, belki
de öyledir.
*Murat Uyurkulak - Har