Kiralık Aşk: Başrol Simurg

Seko'nun dükkana, dolaylı olarak mahalleye getirdiği Simurg sonrasında Sadri Usta'nın "bir de çocuğum yok diyorsun" lafı sanki Nihal ve Serdar'a bir gönderme gibiydi. Ama onlar da ne yapsın, toplum çocuk sahibi olmalarını bekliyordu. Ya kapısında elinde tuttuğu 17 otlu şifalı su ile ya da sokakta "bunların da çocuğu olmuyor" diyen bakışlarla... Toplum ne kadar baskı yaptıysa onlar da o kadar hissettiler. Kadını kusurlu görüp, erkeğe laf söyletmediği ortamlarda insanların ruhlarının, bedenlerin nasıl acı çektiğini Nihal'in yorganın altındaki hali temsil etmiş gibiydi.

Neyse ki Simurg savurdu küllerini de hayallerine kavuşup yeni hayatlarına "merhaba" dediler. Şimdi Nihan'ın gelin olma sürecinde toplumdan çektiklerini keyfe dönüştürme zamanı yeşil yeşil gözleriyle. İster çıplak ayak halılara bassın, ister 15 çeşit yemek istesin! Ne de olsa toplumun gözünde kusurlu kadından verimli kadına dönerek aklanıyordu kendince. Ama önce aydınlanma süreci yaşanmalıydı bazı yerlerde.

Doktorunun izin verdiği bir günde yalnızlığının daha da farkına varması, toplum önünde "kötü dede" imajını silmek için günah çıkarma sırası Hulusi'deydi. Bundan sonra ailesi, aile saadeti için efendiler gibi arkada durup küçüklerin bir şey yapmasını beklemeyecekti. Ani bir kararla Neriman'a köşkün anahtarını verirken bütün dengeleri de alt üst etti. Verdiği anahtarla Ömer-Defne aşkının kilidini açarken, kim bilir belki de küs olduğu torunuyla barışmak için eski bir kiliti de kendi için açmıştır. Yıllardır arayıp da bulamadığı satranç arkadaşı belki kırmızı kapılı bir evin çalışma odasında oynamak için onu bekliyordur. Ne de olsa aydınlanma sürecisinin ardından aklanma süreci gelir.

"Fikret Gallo değil ya Ayşe bu Ayşe" diye geçmişteki mavi saçlı kız Ayşe'ye gönderme yapan Defne şöyle dursun, Gallo tavırlarıyla, Japonları kıskandıracak origamileriyle, zevkleriyle herkesin kalbine girmeyi başarıyordu. Defne'nin ağzını yüzünü dağıtmak istediği kadından birden bire kuru fasulyeli turşulu sofralara, Kapalıçarşı'da beraber kumaş almaya gidilecek kadına evrildi. Kibirsiz bir ortamda konuşulan kibir ise kibirli insanların gün gelip "sen çiz ben ona göre tasarlarım" diyen kibirsizliğe nasıl dönüşeceğinin bir işaretiydi.

Hayatına o gün Simurg değen İso ise mıknatıs gibi bütün Simurgları kendine çekmeye başlıyordu. Yönünü kaybeden İso, Seko'nun Simurg'u ile çıraklığa; Gallo'nunkiyle  aşıklığa terfi ederek yönünü bulacak gibiydi. Gallo'nun Simurg'u daha başka kimlere yeniden doğuş imkanı verir muamma ama, değdiği yerlerde bir yön değişikliği yaratacağı muhakkak.

Bundan sonra yarım kalanları,yaşanamayanlara "devamı gelecek" diye söz verilirken başrol Simurg bu sözlerle bize de deva dağıtıp kulağımıza sabretmemizi fısıldıyordu. Son olarak haftalardır Ömer'in masasındaki sır gibi duran tablonun Gallo'nun sormasıyla aksesuar olduğunu öğrendik. Ama ben inatla Defne'nin soracağı günü bekliyorum.

Hayallerle Kalın.

Not: Seko'nun getirdiği nesneyi Simurg'a benzettim belki değildir, belki de öyledir.


*Murat Uyurkulak - Har
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER