Kiralık Aşk: Aşkın evrilme halleri

Kiralık Aşk: Aşkın evrilme halleri
"Bak sana söyleyeyim, bizim sevgimizin yalnız güzel, pırıl pırıl tarafı var. Dünyada böyle bir şey binde bir olur, o da senin ve benim gibi seçkin insanlarda ve ancak çok yaşadıktan, çok çektikten sonra olabilir.*"

Aşk...
Kiminin hayatına uğramadığı, kiminin hayatında ıska geçtiği, kiminin yaşadığını sandığı, kiminin ise bulup yaşadığı bir duygu. İnsanı değiştiren, bulutlar üstündeyken bir anda yerin dibine çakan, bulduğu zaman sarıldığı, kaybettiğinde omurgasını un ufak etmek için mi varlığını sorgulandığı bir duygu. Aşk bu, durağan değil ki yerinde saysın. Aamanla, yaşanmışlıklarla evrilir, büyütür, değiştirir. Bir devir kapatır, bir devir başlatır.

Konu aşk olunca 10 yıllık ilişkisi olan Nazılıcan'dan, Deniz Tranba ile ilişki yaşayıp, "ben farklıyım" diye düşünen Derya'dan, çirkin olduğu için terk edilip daha sonra terk eden kadına dönüşen Yasemin'den kısaca hikayedeki bütün kadınlar dan daha acemi bir konumda Defne. Bu yüzdendir ki adımları hep Defnece, hep anlık hep düşünmeden. Yüreği bir hava durumu pusulası oluyor; yangınlar varsa alev alsın ortalık istiyor. Rüzgar varsa "aramız kötüyken ben daha iyiyim " diye fırtına estiriyor. Oyun sebebiyle eli kolu bağlı olup yaşamak istediğini yaşamadığı zaman daha da hırçınlaşıyor.

Aşkın miladı, eskisi gibi olamayacağının farkında yeni ve eski Defne'yi "bu soyadı bana boşa verilmedi" dercesine hakkını vererek harmanlamaya çalışıyor. Anneannesinin öğretileriyle küçük bir mahallede kendi dünyasında yaşayan Defne, Ömer'in şaşalı ve farklı dünyasında kendine Şebnem'in beni, Alp'in şeftali yüzü , Sinan'ın kulakları gibi yer açmaya çalışıyor. Bunu yaparken de içindeki anneanneyi çıkarıyor; kah misafir, kah nasihat zamanı gelince "biz büyüklerimizden böyle gördük böyle bildik" der edasıyla. Çayın kuru kuru gitmediği, misafirlerin terlikle karşılandığı, pazı dolmasının, patatesli böreğin aşk göstergesi varsayılan bir dünyadan ev içinde ayakkabıyla gezilen, pazar alışverişin market alışverişi olduğu , rezenenin sakinleştirdiği bir dünyaya doğru evriliyor..

Defne'den önce "bu kalbe girilmez" diye büyük harflerle tabelalar asıp aşkın sokağından geçmesine bile izin vermeyen her şeyde net tavrını koyan Ömer, belirsizlikler içinde yüzüyor. Bugüne kadar yalnızlık senfonisi eşliğinde ulaşılmak istenen ama ulaşılamayan Ömer'i inşa ederken, yaşandıklarının, cevaplarının yanına artık "bilmiyorum"u ekliyor. Tan kızıllığı zamanı Defne' nin bir çatlak bulup girdiği o kalın ve etkilenmez duvarlar Ömer'in bu hayattaki tek tutanağı. Gün geliyor o duvarlar somutlaşıp kızgınlığında yumruğunu, üzüntüsünün karasını işliyor bedenine. Ortada henüz varlığını bilmediği ama geri alınamaz bir yalan varken ne kendi ne de aşkı istediği gibi oluyor. Ömer değişiyor aşkın gücüyle kendi bile fark etmiyor. Eve gelince Schubert'in karşıladığı, kalabalıklardan sıkılıp kitaplarına sığındığı, yalnızlıktan gülmeyi unuttuğu hallerinden, evini bara çevirip arkadaşlarıyla eğlenen, affetmem dediği kişilere ikinci şans veren, dediğim dedik katı kişiliğinden, bu kadar istiyorsun madem davete gidelim diyen inadı kırılan Ömer'e doğru evriliyor.

Aşkın kaç hali var bilinmez ama onlar "biz olduk bile" deseler de, "senli benli" kısmındalar daha. Onlar biribirlerine evrilirken yeni hallerine, oyunlarına alışıp, aşklarını büyütürken bir devreyi kapatıyorlar. Bundan sonra Uygurlar'dan bir anda Ömer'in yarım bıraktığı kitaba geçiş yapan Defne ne demek istediğini söylediğinde; kimsenin yardımı olmadan tek başına Deniz Tranba'yı dipsiz kuyularda merdivensiz bırakan Ömer'in, Fikret Galo'ya "hakkımda atıp tutmuşsun bekleme de kal" hınzır bakışı atarken, bu sefer tek başına mı yoksa sevdiği kadının dediği gibi beraber mi gününü gösterecekler? Ömer'in masasındaki tablo'nun birden ve neden yön değiştirdiği bulunduğunda, Koray'ın kimseye yedirmediği bütün kötülüklerin başı yasak elmanın da evrim değiştirip zehirli mi yoksa yasaklı mı kalacak konusu da su yüzüne çıktığında nasıl bir evreye girdiklerini anlayacağız.

Simurg ne şekilde karşımıza gelir muamma ama, o kolilerde Simurg saklayan Ömer ilerde lazım olur diye çarşamba cadısını da saklamıştır. Sonuçta hala Ömer'in rüyasını gerçeğe dönüşmesini yaşıyoruz ve eksik bir parça kaldı. Şu günlerde evinde her sabah güzel kalkan bir kadın var. Dile gelip söylese de, biz de ufaktan Defne'nin rüyasına demir alsak artık... 

Hayallerle kalın...



* Azra Erhat - Mektuplarıyla Halikarnas Balıkçısı




BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER