Kiralık Aşk: Yarım kalanlar, düşlerinden uyananlar

Kiralık Aşk: Yarım kalanlar, düşlerinden uyananlar
Theodor W. Adorno: “Bir düşün içinden geçerken uyanan kişi, hevesinin kursağında kaldığını, dünyanın en iyi şeyinin kendisine gösterilip de verilmediğini hisseder.” demiş, Minima Moralia adlı eserinde.

Dün bölümün başları ve ortalarındayken bir düşün içindeydim ama izledikten sonra yaşadığım hissi durum tam olarak Adorno’nun ifade ettiği gibiydi. Daha sonra bir durdum, düşündüm; düşümü de sonrasındaki hayal kırıklığını da sırasıyla yazmalıyım ki ne hissettiğim anlaşılsın. Çünkü izlediğim güzel sahnelere de haksızlık yapmak istemedim.

Üç haftadır Kiralık Aşk, ruhuma o kadar güzel geliyor ki burada haftalarca söylediğim “Eski tadı almak istiyorum, bu Defne, benim sevdiğim Defne değil” şikâyetlerime karşılık gibiydi. Eski tada, eski Defne’ye kavuşmuştum sonunda, mutluluktan bölüm yorumu yapamaz oldum çünkü aşırı mutluluk yüklemesi sonrası kanatlarım çıktı da gökyüzünde amuda kalkmış bir vaziyette takılıyordum. Üstelik geçen bölüm kapanışı öyle şahane oldu ki hem ağlattı, hem de aşkı, sevgiyi hissettirdi. O yüzden çok istiyordum bölümün kaldığı yerden devam etmesini çünkü maalesef dizimiz en güzel sahneleri yarım bırakıp ertesi güne uyandıran da bir dizi aynı zamanda.

Kaldığımız yerden başladığımızı gören ben, mutluluktan halay çektim. Koray geldi bastı, umurumda mıydı? Asla! O gözlerin içinde kaybolma temalı iki saniye süren bakışmayı da gördüm ya, o heyecanı hissettirdiler ya, yetti bana.

Evet, Koray öpüştüler ama cinsel anlamda değil rahat ol. Hatta biz buna arkadaşlar arasında "öpükleme" diyoruz çünkü sadece dudak teması vardı. Olsun ama utandır sen yine, hep vur yüzlerine, hatta partileyin akşama, sonuçta partilerde eğlencenin dibine vurulur, kafalar dağıtılır ve gecenin sonu değişik aksiyonlara gebe olabilir.

Parti var dediler geldik, geldik de ortada partiye dair bir şey yok. Çok sevip hasretle yolunu gözlediğim Alp ve nişanlısı gelmiş ama biblo niyetine bir köşede duruyorlar. Defne, Şebnem ile tanışmamış bile. Oysa çift olarak bir iki sohbet etseler ne de güzel olurdu. Zaten 6 ay yatakta alçı ile yatacağı söylenen Alp’i sapa sağlam görünce önce bir güldüm sonra dedim ki ;

“Ameliyat olup daha konforlu bir süreç yaşamayı tercih etmiş demek ki takılma sen”.

Takılmaya fırsat da kalmadı zaten çünkü sahneye bir hafta boyunca her yerde vurgusu yapılan elma çıkmıştı. Hepimizin tahmin ettiği üzere yasak elma göndermesi yapılıp kulaklara kilolarca kar suyu kaçırıldı bizi bir heyecan aldı. Heyecanımızı yitiremeden barmen Ömer İplikçi görüntüsü ile karşılaşınca böyle mayışarak izlemelere koyulduk tıpkı Defne gibi.

Baktık ki ortam parti demeye bin şahit ister, kötü ev sahipleri gibi misafirler gitsin de bakışmaktan helak olan aşık çiftimiz baş başa kalsın diye dua etmeye başladık. Onlar gittiği gibi ne olur? Sakar Defne sahnelere çıkar ve tam düşecekken Superman sevgilisi kaslı kollarıyla yakalayıp kendine doğru çeker… Olmadı Ömer, biraz daha çek biraz daha yaklaş…

Tutku dolu bakışlardan sonra hep alev aldı oralar tabii, kanda dolaşan alkole de bakarsak gözler dudaklar alev alev çağırdı yangınları. Ömer gitti banyo önüne kamp kurdu, yerinde de duramıyor fıldır fıldır yürüyüşüyle Defne’nin de dikkatini de çekti. Kızımızda bir heyecanlanmalar, bir stres yönetimi derken fonda çalan “Sonu hüsranla biten tutkulu sahnelerin milli marşı” Muhtemel Aşk ile gaza geldik! Şeytanın bacağını kırıyor gibiyiz demeye kalmadan, Ömercim aklını başına aldı ve kendini sözleriyle durdurup geri bastı. Ömer aklını seveyim Ömer… Bu sefer kız da hazırdı ama neyse sen bilirsin. Zaten Defne’nin giydiği Süt Kardeşler filminden Komutanım Hüsamettin geceliğini görseydin libidon koşarak uzaklaşırdı. Maddecilik yapmadığın iyi oldu.


Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER