Defne’nin bu oyunda en
büyük motivasyonuydu Ömer ve onunla geçirdiği hatta geçireceği güzel anlar. Geleceğe
dair güzel hayaller kurabilme cesaretini bulmak adına bir hamleyle oyunu lehine
çevirmeliydi. Sonuçta Defne’nin de “Ömer’i kaybetmekten daha kötü başıma ne
gelebilir ki? "Göktaşı falan bile daha iyidir” cümleleriyle dediği gibi annesi
ve babası tarafından terk edilen bir kızın başına artık sevdiğini kaybetmekten
daha kötü ne gelebilirdi ki? Onu da kaybedemezdi. Bu yüzden iyice düşünerek
almıştı kararını. Üstelik bu sefer kararını aldıktan sonra hemen harekete
geçmeden önce Nihan ile paylaşmak bile aklına geldi: “Biraz çetrefilli bir yol
ama en temizi bu. Hulusi beyle gidip konuşacağım. Neriman Hanım’ı bitirmeden
olmayacak bu iş, başka bir yolu yok. Gideceğim, konuşacağım.”
Peki Defo’ciğim Nihan’ın
dediği gibi sende "O kadar cesaret" var mı? Sen her ne kadar “yok” desen de ben sana
güveniyorum. Ne demiştim ben senin için? Bu hikayenin cesur yüreği sensin! Yeter
ki iste! Yalnız Ömer gibi telefonda Türkan teyzeye bir-iki soru sorup onların
cevabıyla da yetinme canım. Bu işin peşinden sonuna kadar git çünkü bu oyunu
sadece Neriman ile sen oynuyormuşsunuz gibi görünse de oyundaki taşlar başka
kişiler tarafından da değiştiriliyor. 31. Bölümde olduğu gibi... Taşlar şu
sıralar epey hareketli. Sude’nin öğrenmesi hoşuma gitmedi desem yalan olur.
Neriman’ın herkesten gizli tek başına at koşturması, aynı oyunu bir de Sude’ye
oynaması, Necmi’nin oyunun bittiğini sanıp Neriman’ı affetmesi ve Sinan’ın
zamanında bir kadın için arkadaşını böyle bir oyuna sokup sonra da onun acı
çektiğini görürken hiçbir şey olmamış gibi davranması biraz sinirimi bozuyordu.
Şimdi Defne ile birlikte oyunun diğer oyuncuları da korku içine girdi. Bu
oyunun ortaya çıkmasıyla tek kaybeden Defne olmayacak sonuçta. Hatta bana göre Ömer en kolay Defne'yi affedecekti. Bu oyuna girmek için en geçerli neden
de Defne’niki, bu oyundan sıyrılmak adına çabalayıp duran da yine Defne’ydi. Bölüm boyunca Ömer öğrenirse onu terk eder diye herkese yakınsa da,
umarım en yakın zaman da aşkın affedici bir şey olduğunu Defne de öğrenecektir.
Çünkü o kendi cephesinde doğru hamleyi bulmak adına didinip dururken, Ömer de
kendi cephesinde aşkları için savaşıyor, aralarında o engeli bulmaya çalışıyor (daha
kendisinden bir hamle gelmedi) ve geleceğe dair hayaller kuruyordu.
Ömer’i evinde ziyaret
eden Koray’ın “İki fincan su, iki kaşık kahve, iki kaşık da şeker, bir adet de
kuru kız” tarifiyle hazırlanan kahve falında ne çıkmıştı? “Burada kocaman bir D
harfi çıkmış. Sen bu D harfiyle aşk yaşıyorsun. Ayrıca Ö harfi çıkmış. Bana bak
şuraya yazıyorum bu D ile Ö harfi üç aya kalmaz vuslata erer.” Üstelik bu bölüm
pek yakında düğün olacağına dair tek mesaj veren Koray değil. Meriç Acemi sanki
Neriman’ın vücudunda hayat bularak “O
kadar her şeyi ayarladık. Bu ikisi birbirine aşık olsun diye o kadar uğraştım.
Ömer ile Defne tam istediğim kıvama geldiler. İlmek ilmek işledim. Bak şimdi
düğün var.” sözleriyle de bizlere umut veriyor.
Ancak bu iki harf nikah cüzdanı
öncesi Ömer ile Defne’nin birlikte yarattıkları tasarımlarda yan yana geliyor.
Açıkçası o detayın beni çok etkilediğini itiraf etmeliyim. Bir ilişkide beraber
bir şey yaratmak çok önemlidir. İki kişi olmanın bir başlangıcıdır. Ömer’in
daha önce yapamadığı bir şey değil miydi bu? Ancak Defne sayesinde bunu başarmıştı.
Artık o tek başına değildi. Onu tamamlayan ve ona merhem olan başka biri vardı
hayatında. Bu nedenle içinde bulundukları oyundan en sağlam ve temiz bir
şekilde çıkmaları lazımdı ikisinin. Ve şu anda oyunu kazanmak Defne’nin elinde.
O da tüm engellere ve korkularına rağmen Hulusi Bey’in kapısında dikildi. Aynen
Ömer’in evine giderek Neriman ile Defne arasında oynanan bu oyunda taşları
hareket ettirmek isteyen Sude gibi...
Hepimiz biliyoruz ki bu
oyununun kazananı aşk olacak! Ancak final çizgisine ne zaman varacağımız şu anda
oldukça belirsiz. Satranç masasının etrafında Neriman ile Defne dışında her gün
yepyeni isimler beliriyor. Sude sadece bir başlangıçtı. Benim tahminime göre
Hulusi Bey de önümüzdeki bölüm oyuncular arasına katılacak. Defne’nin içinde bulunduğu
cendereden çıkması ve hikayenin level atlaması için
Neriman’dan hatta Necmi’den bile daha büyük bir güç gerekiyordu. Hulusi de
Defne’nin bu oyundaki yapabileceği en büyük hamleydi. Sanki Defne bu sefer
doğru adımları atacak gibi görünüyor. Sonuçta şu bir gerçek ki; Defne, Kiralık
Aşk oyununu bir şekilde bitirmeden Ömer’in kapısını çalmayacak. Onun arzusu
sırtındaki tüm yüklerden kurtularak tertemiz bir insan olarak o evin içine
hiç çıkmamak üzere girmek. O zor yolu seçmişti. “Şimdi mutlu olayım sonra oyun
çıkarsa bir gün ne olacağına bakarız” demek yerine ilişkilerinde temiz bir
başlangıç yapmak adına savaşıyor.
Bakalım Defne bu zeka
oyunundan alnının akıyla çıkmayı başaracak mı? Yoksa Sude tam o doğru hamleyi
yapacakken yine tüm taşların yerini mi değiştirecek? Tabii tüm bunlar olurken
Ömer İplikçi cephesinde neler olacağı ise tamamen bir muamma. Kendisinden
iddialı atılımlar bekliyorum. Türkan teyzenin telefonda ettiği bir iki cümleyle
yetinmeyecek, aşkı için savaşacak bir Ömer görmek en büyük arzum. Bu bölüm İso
ile yaptığı konuşmada “Bana aşık değil mi?” diyen Defne artık Ömer’in aşkından
emin, ancak ne kadar aşık ondan emin değil işte. Ömer’in kendi köşesine çekilip
beklemek yerine harekete geçerek bunu ona göstermesi gerekiyor. Her ne kadar
Ömer bilmiyor olsa da, Defne kendi cephesinde çok yorucu ve yıpratıcı bir
oyunun içerisinde. Kazanması için geleceğe ve Ömer’e dair umutlu olması lazım. Boşuna
dememişler “Umut fakirin kamçısıdır” diye.