Bölüm genel anlamda akıcı ve izlemesi keyifliydi. Ayperi’nin,
Su’ya anlattığı sansürlü masal sahnesinde çok eğlendim mesela. Mesut’la Oğuz’un bez değiştirme maceralarını, zımbalayıp bantlamaları, Ayperi’nin,
Kaan işinden olmasın diye fedakarlık gösterip, kendi kovulmayı göze almasını,
hepsini çok sevdim. Ve eve ayakkabıyla girilmeme konusuna değinildiği için de aşırı mutlu oldum. Dizilerde en taktığım konulardan bir tanesi de bu çünkü
biliyorsunuz. Özellikle bebeklerin olduğu sahnelerde, aşırı dikkatimi çekiyor.
O ayakkabıları çıkartıp, terlik giymek de hikayeye doğallık ve samimiyet katıyor.
Ayrıca, bebeklerin olduğu evlerde bu konuda ekstra hassasiyet gösterilmeli ve sahne
yazılarak belirtilmeli diye düşünüyorum. Çünkü mikrobun ve temiz olmamanın
modernliği olmaz o konuda bir anlaşalım.
Bebek demişken, dizinin yıldızı, minnoşu, Gülsün Sare Fil’in tatlığı nedir öyle
yahu? Tam ısırmalık! Vallahi sahnelerini izlerken elimi ekrana uzatıp, alıp,
mıncıklayasım geldi. Zaten siz bana çocuk ve bebek deyin, anında hormonlarım
tavan yapıyor. Hepsine aynı anda ilgi gösterecek ve sevebilecek güçte bir
insanım. ^.^
Kele seni yerim! <3
İzlediğim dizilerde kendimden bir şeyler bulunca,
daha kolay bağ kurduğumu hissederim her zaman. Mesela Ayperi’nin işe giderken
Kaan’a dua okuması ve telefonunu getirmesi, diğer insanlar için normal bir
sahneyken, benim için özel bir detay olmuş oldu aslında. Çünkü, babam işe giderken
muhakkak dua okur üflerim, telefonunu aldın mı diye sorarım. Tabii ben Ayperi
gibi tükürüklemiyorum. O da, komedi kısmının eğlencesi olsun. ^.^
Anne tarafından Antakya’lı olduğumdan ve Gaziantep
ağzıyla, Antakya ağzının birbirine benzeyen tarafları olduğu için, (bknz: Kele,
ıstıfıl ol, vb.) daha bi’keyiflendim bölümü izlerken. Ana hikaye net olarak
izleyiciye verildi ve izleyici ne izlediğini anlamış oldu diye düşünüyorum.
Sadece, Lalin’in yanındaki hanım, Kaan’ın babaannesi mi, yoksa evin emektar
yardımcısı mı tam olarak anlayamadım. Olayın içindeydi baya. Bir de neden
Sultan değil de Ayperi? Evden kaçarken, birinin bu ismi koyduğunu söyledi ama;
onun da hikayesini kısa zamanda öğreniriz inşallah.
Dizi/film izlerken, bazı şeyleri hatırlatan ve sorgulatan
detayları çok severim. Ayperi ilk andan itibaren öyle güzel bağrına bastı ki Su’yu,
işte bu noktada “Büyüten mi anadır, doğuran mı?” cümlesini çok fazla
sorgulayacağız. Tabii ki büyüten anadır! Annelik içgüdüsel bir olaydır ve çocuk
doğuran herkese nasip olmadığı da kesin. Şimdi minicik Su’yu, bir otel odasının
önüne bırakan şahıs, kesin bu benim evladım deyip çıkar gelir. Ayy tam
delirmelik!
Ver
Elini Aşk için, beIn Connect’de kayıt emri oluşturdum. Sezon
finali yapmış ve artık başlayacak dizilerim içinde durum ne gösterir bilemiyorum
çünkü. Ama gününde olmasa bile, daha sonra izleyeceklerim listesinde, nasipse. Ve
itiraf etmeliyim ki; dizinin perşembe akşamları
yayınlanması beni bir miktar endişelendirdi. Rakipleri elbette olacak ama;
benim takıldığım konu, Vatanım Sensin’in
gününe koyulmuş olması. Genelde eski sezon dizilerinin gününü değiştirmeyi
tercih etmiyor kanallar. Umarım Ver Elini
Aşk’ı bir an önce gözden çıkartmak için o güne koymamıştır Kanal D. İlk bölümü ve reyting
anlamında, ekran yolculuğuna çok güzel başladı çünkü dizi. Daim olsun! Ekran
yolculuğu güzel, şahane bir romantik komedi olsun…